Meclis'te Merve Kavakçı kızımıza yapılanlar, hele sözde demokrat ve solcu Ecevit'in, Kavakçı'ya hücum eden bölüğe dönüp "Bu hanıma haddini bildirin" diye bağırması, bu haydalama üzerine biraz daha gazlanan "aydın vekillerin", "laik cihad" heyecanıyla hücumun dozunu arttırmaları, bazı cumhuriyet aydınlarının gerçek yüzünü gösteren çirkin ve ibretlik bir manzara idi.
Bugün o aydınlar cephesinde bir şey değişti mi?
Sanmıyorum.
Değişseydi CHP'nin bazı milletvekilleri, demokrasiyi işletecek yerde halkı isyana, sokağa dökülmeye, sanki ülke yabancılar tarafından işgal edilmiş gibi direnmeye çağırma ayıbını yapmazlardı.
Ama elbette bütün Türkiye, o günkü ve bugünkü "aydın görünümlü ilkel" okumuşlardan ibaret değil. Aşağıda "başörtülü vekil" çağrısı ile ilgili sözlerini nakledeceğim sayın Prof. Serap Yazıcı, onun hocası sayın Ergun Özbudun, muhalif partilerin içindeki bazı milletvekilleri gibi nice demokrat aydın da var. Bunlar iktidarda kimin olduğuna değil, ülkede neyin olduğuna ve nasıl olması gerektiğine bakıyorlar ki, böyle olması da gerekiyor.
Serap hanım diyor ki:
"Yeni anayasa yapımı sürecinde Türkiye'nin demokrasi önündeki engelleri aşabilmesi için belirli konulara odaklanması gerekiyor. Bunlardan biri de din hürriyeti meselesidir. Din hürriyeti konusunda cumhuriyetin kuruluşundan beri yürütülen dayatmacı laiklik anlayışından vazgeçilmesi gerekiyor. Eğer bunu başaramayacaksak yeni anayasa yapmanın itici güçlerinden biri de ortadan kalkmış olur. Madem yeni anayasayı yapacak olan parlamentoyu seçiyoruz, madem Türkiye'deki demokrasi probleminin önemli sujelerinden biri de türbanlı kadınlardır, o zaman bu yeni anayasayı yapacak olan Meclis'te bugüne kadar çok zulüm görmüş olan bu hanımefendilere de yer vermek gerektiğini düşünüyorum."
Sayın Yazıcı'ya, "Yeni bir Merve Kavakçı olayı yaşanır mı" diye soruyorlar, şu cevabı veriyor: "Yaşanmaması gerektiğini düşünüyorum. Yaşanmamasını ümit ediyorum. O günden bugüne Türkiye liberalleşme ve demokratikleşme düzleminde zihinsel olarak çok mesafe kat etti. Tabuların önemli bir kısmını tartışmaya açtı."
CHP ve bazı sözde aydınlar, din karşıtı oldukları için asıl maksatları din hürriyetini kısıtlamak olduğu halde bunu açıkça söylemek yerine bir korkuyu, bir vehmi bahane ederek radikal-dayatmacı laikliği savunageldiler. "Biz farklıyız, İslam Hristiyanlık gibi değil, din hürriyeti demokrasilerde olduğu, olması gerektiği ölçüde verilirse bu ülkeye şeriat gelir" diyerek demokrasiden ve insan haklarından yan çizdiler, tabular icad ettiler, ne kuş ne deve olan yaratık gibi davrandılar.
Dilerim Serap hanım teşhisinde isabetli olsun, zihinler değişmiş bazı tabular yıkılmış olsun! Hiçbir şahsın ve grubun kendi inancını ve hayat tarzını başkasına dayatmadığı; herkesin kendi güzel, iyi ve doğrusunu yaşadığı, örneklerin yarıştığı bir Türkiye olsun!
YENİ ŞAFAK