HAKSÖZ HABER
"Siyasal İslam"ın Müslümanları dinden soğutması" karşısında dertlenen Baskın Oran dertlendikçe de yazmış: Ortaya okullardaki haremlik-selamlık uygulamalarından bazı tarikatlardaki taciz iddialarına birbiriyle doğrudan alakası olmayan birçok olayın işin içine dahil edildiği bir çorba çıkmış!
Bursa'da velilerin isteği üzerine öğrencilerin erkek-kız ayrı oturtulması talimatı veren idarecinin açığa alınmasının ardından göreve dönmesi Oran'ın çok içine oturmuş mesela. Yine Diyanet Akademisi kurulması hakkında kanununun mecliste 278 kabul 10 çekimser 0 ret oyuyla kabul edilmesi karşısında "Nerede bu laik muhalefet?" diye feveran ediyor Oran.
Müslümanlar eskiden beri birçok güzel, hayırlı gelişmeden Cumhuriyet ve Sözcü gibi İslam düşmanı gazetelerin tepki göstermesiyle haberdar olur, bu sefer Baskın Oran bu görevi üstlenmiş. İstanbul Maltepe'deki lise ve Gebze Teknik Üniversitesi'ndeki Ramazan düzenlemeleri, Sancaktepe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün "abdestini al temiz kal" kampanyası gibi bir çok güzel gelişmeyi Oran'ın yazısında okumak mümkün!
Baskın Oran'ın bol laiklik vurgulu konuya ilişkin yazısı,
"Hakiki Müslümanlara deseydiniz ki Siyasal İslam iktidara gelirse şöyle şöyle yapar, asla ve kat’a inandıramazdınız. Bu nedenle, şimdi AKP’nin iktidara gelmiş oluşu Türkiye için büyük şanstır
Eğer hakiki Müslümanlara deseydiniz ki Siyasal İslam iktidara gelirse şöyle şöyle yapar, asla ve kat’a inandıramazdınız. Bu nedenle, şimdi AKP’nin iktidara (hem de 20 yıldır) gelmiş oluşu Türkiye için büyük şanstır. Çünkü ülke bu sayede aşılanmıştır. Hem de, bağışıklığın kalıcılaşması için durmadan tekrarlama gerektiren bir durum değil bu; aynen kızamık gibi 1 dozun ömür boyu yetmesinden bahsediyoruz.
Tabii ki bu iktidar, devletin kurumlarını ve özellikle de adaleti feci biçimde tahrip etti. Ama bu devlet neresinden baksan yedi asırlık devlet. Üstelik her aşı kızarıklık, ateş, titreme yapar; şimdi onları yaşıyoruz. Önemli olan tek şey şudur ki, bundan sonra Siyasal İslam’ın iktidarın yakınından bile geçmesi olayı bitmiştir.
Yılbaşından bu yana bikaç örnek verelim. Önce, klasik Ramazan durumları.
***
Bursa Büyükşehir Belediyesinde yemekhane ve çay ocağı Ramazan nedeniyle kapatıldı.
Biraz daha insaflı örnekler de mevcut: İstanbul Maltepe’de lise müdürü talimat yayınlıyor: “Oruç tutamayan arkadaşların ve personelin yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını mutfak bölümünde gidermeleri…”.
Kocaeli’ndeki Gebze Teknik Üniversitesi de fena değil: Öğle yemeği çıkarılan personelin Ramazan’da iftardan “misafir ücreti” karşılığında yararlanabileceğini duyuruyor.
***
Ramazan 12 ay içinde sadece 1 ay. Oysa, madem eğitimden söz ettik, Siyasal İslam’ın kalıcı kılmak istediği durumlara bakalım:
Bursa Osmangazi Mithatpaşa Ortaokulu'nda okul müdürü H.A. öğretmenlere, “kız ve erkek öğrencileri ayrı ayrı oturtun” talimatı gönderiyor. Tepkiler artınca MEB 23 Mart’ta H.A.’yı açığa alıyor. 28 Mart’ta da “Devam eden soruşturmanın çalışmasını engellemediği” gerekçesiyle göreve iade ediyor.
Daha “radikal” bir harem-selamlık haberi İzmir'in Kemalpaşa ilçesinden. Bir lise ve bir ortaokulda müdürler öğretmenlere “kız ve erkek öğrencilerin ayrı sınıflarda ders görmesi” talimatını veriyor.
Ankara’da Kur’an kursu sayısı anaokulu sayısını geçmişken, 2020 itibariyle ülkede 82 hukuk fakültesi varken ve Diyanet Başkanı Prof. Ali Erbaş Ocak 2019 itibariyle dinî yüksek öğretim yapan fakültelerin sayısını 105 olarak açıklamışken, Diyanet Akademisi Kanunu TBMM’den 278 kabul, 10 çekimser, 0 (sıfır) ret oyla geçiyor. Laik muhalefete bakınız.
***
Korkarım şimdi buradan okuyor olabilirsiniz çünkü medya neredeyse görmezden geldi: AYM, zorunlu din derslerinden muaf tutulma talebini reddetmenin din ve vicdan özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verdi. Buna cevap, AKP Milletvekili M. A. Yılmaz’dan: “İslam’ın öğretilmesini 'insan hakkı ihlali' olarak yaftalamak, en büyük ihanetlerinden biridir”.
Epey zaman geçtiği için hatırlatayım: Danıştay Nisan 2003’te, AİHM de Ekim 2007’de aynı konuda ihlal kararları vermişlerdi. 2019’da da İstanbul 4. İdare Mahkemesi zorunlu din dersinden muaf tutulma talebinin reddini eşitlik ilkesine aykırı bulmuştu.
***
İstanbul Sancaktepe Milli Eğitim Müdürlüğü “Elini, yüzünü yıka” yerine kampanya başlatıyor: “Abdestini al, temiz kal”. Ama Kocaeli Darıca’daki Piri Reis Camisi imamı, cezaevinde ölen Mehmet Sevinç’i yıkamayı reddediyor ve polis de mezarlıktaki ağaçların zarar göreceği gerekçesiyle cenazeyi başka bir mezarlığa yolluyor. Mevta orada “Şehit namirin” ve “Biji berxwedana zindana” sloganları eşliğinde defnediliyor.
Medeni Kanun tamamen iptal herhalde, çünkü 2018’de bastırdığı Fetvalar kitabında Diyanet “Koca, eşine gıyabında kendisini boşadığını bildirirse veya güvenilir bir kişi kadına, kocasının gıyaben kendisini boşadığını haber verirse boşama gerçekleşmiş olur” diye hükmediyor.
***
2022 bütçesiyle 7 bakanlığı geride bırakan, 2021’de de Vakıflar’dan tahsisli taşınmazların %56’sını alan Diyanet, hafızlık öğrencileri için “250 TL bağış” çağrısında bulunuyor.
Bulunuyor çünkü masrafı çok: 53 aracı var, 2021'de de 64 tane daha kiralamış. Başkanı Pakistan’a özel uçaka uçuyor. Dinî Soruları Cevaplandırma Hattı personeli, Manavgat’ta 1-5.03.2022 ve 7-10.03.2022 tarihleri arasında kadın ve erkekler iki ayrı grup halinde 5 yıldızlı otelde seminer yapıyor. Samsun Çarşamba’da kışın 2, yazın 3 vakit namaz kılınan Özyılmaz Fındık Fabrikası mescidine kadrolu imam tayin ediyor. Ermenistan sınırındaki Ani harabelerinde Ebu'l Manuçehr camisini ibadete açmaya hazırlanıyor.
***
Prof. Hayrettin Karaman, Google’ın hizmet şartlarının İslam'a aykırı olduğunu belirten okuruna "Mecbur ise şartı kabul edin ama mümkün ise yerine getirmeyin" fetvasını veriyor.
Devlet Bahçeli hayat pahalılığı için, “Müslümana karamsarlık haramdır” diyor. Kur korumalı mevduat modelini TBMM’de anlatan Hazine ve Maliye Bakan Yd. Murat Zaman, “Dua edin tutsun'” diyor. Allah muhafaza, dua tutmazsa, bu sefer Allah bi tür azmettirici mi olacak?
***
Bitirelim artık. Harem-selamlık uygulamaları sonucu azıtan çok tatsız bir konuyla.
Bir ilahiyat fakültesi dekanı 2003’te yazdığı makalede “Cima sırasında kişinin hocasını, şeyhini veya ‘salihleri’ hatırlaması durumunda, doğacak çocuğun bereketli ve güzel ahlaklı doğacağı”nı yazmıştı da şaşırıp kalmıştık. O günden bugüne geliştik.
Samsun'da imam V.A., gazeteci Sedef Kabaş hakkında "Muhtemelen gece kullanmıştır kelepçeyi. Bu çapta bir kadının fantazilerinin [fantezilerinin] sınırını kestirmek çok kolay değil” diye yazdı, sonra sildi.
7 çocuğun istismar edildiği Kur’an kursunun müdürü çocukları suçladı: “Hafızlık çok zor bir meslektir. Öğrenilmesi çocukluktan başlıyor. Eğitimin şekli olarak zorluğu olduğu için sıkılmış olabilirler. Bu nedenle böyle şeyler söylemiş olabilirler”.
Elazığ'daki Çarşamba Baba Türbesi'nde 1 kız ve 2 erkek çocuğa cinsel istismarla suçlanan Tebliğ Cemaati mensubu M.K., duruşması sırasında kendini savundu: “Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. 15-20 yıldır Allah’ın dinine hizmet eden bir insanım”.
12 yaşındaki çocuğa tarikat yurdunda cinsel istismarda bulunan kurs hocası kendini “Şeytana uydum, dün gece tövbe ettim” diye savundu. Bu Şeytan kadar kullanışlı kavram azdır.
***
Hepsinden önemlisi, bütün bunlar tepki çekerse diye Diyanet önlem alıyor: Manevi İlkeli Liyakatli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası (Mil Diyanet Sen), “Hutbeler yargının konusu olmasın” diyor. Yani, “minber dokunulmazlığı” talep ediyor. TBMM kürsü dokunulmazlığının bile uygulamada bulunmadığı, TBMM’de söylediğini dışarıda tekrarlayan vekilin hacamat edildiği bir ülkede…
Zaten RTÜK, Diyanet’in şikâyeti üzerine, Kur’an kursunda cinsel saldırıya uğrayan çocukların haberini yapan kanallara para cezası verdi."