Son aylarda Ortadoğu halklarının özgürlük umudu, Cuma Namazı’nın insanları bir araya toplayan gücüne endekslenmiş durumda.
Böyle olunca da dünyanın gözü bu coğrafyada Cuma Namazı çıkışı yaşanacak hâdiselere kilitlenmekte. Tabiî olarak tavrını mazlum halklardan yana koyanlar da, haklı taleplerini dile getiren sivillerin katledileceği endişesini yaşıyorlar.
Halklar, o gün yapılacak gösterilerin muhtevasına ve hedefine uygun olarak Cuma’yı farklı sıfatlarla isyan günü ilan ediyorlar; Büyük Cuma, Hesap Günü, Öfke Günü gibi...
Bilindiği üzere Cuma Namazı Müslümanları ibâdet amacıyla toplayan bir öze sahip. Bunun yanında haftalık bir kongre özelliğine de hâiz bir ibâdet. Şimdilerde bugünün bu özelliğini daha fazla keşfeden halklar, diktatörleri devirmenin hesaplarını Cuma üzerinden yapmaya başladılar. Daha doğrusu bir türlü taleplerini dinletemedikleri baskıcı yönetimler onları buna mecbur bıraktı.
Cuma, Arapça bir isim olup, “cem olma, toplanma, bir araya gelme” anlamlarına gelir. Perşembe günü ile Cumartesi arasındaki günün adı olan bugüne, aynı gün öğle vaktinde topluca kılınan iki rekat farz namaz karakterini vermektedir. Başka günlerde büyük kalabalıklar olarak toplanamayan Müslümanlar bugün ruhen arındıkları gibi hak ve hukuk talebinde bir dayanışma fırsatı da yakalamaktalar.
Kuşkusuz diğer günlerde bir araya gelmenin binbir zorluğu ve riski var. Hele de vesayet rejimlerinin protesto hakkını kullanmak isteyenlere fırsat vermeme kararlılığı ve muhaliflere yönelik her türlü şiddeti uygulamadan çekinmemesi düşünüldüğünde, Cuma’nın bu yönü daha iyi anlaşılacaktır.
Bu yüzden Cuma Namazları ve okunan hutbeler vesayet rejimlerini her zaman ürkütmüştür. Büyük merkez câmilerine rejimleri fazla rahatsız etmeyecek imamların atanması, okunacak hutbelerin bir merkez tarafından kontrol edilmesi de bir boyutuyla kitleleri kontrol altında tutmaya matuftur.
Cuma’nın bu gücü, halkını baskıyla yöneten rejimleri bugün olduğu gibi tarihin her döneminde korkutmuştur. Sadece Müslüman diktatörleri değil işgalci güçleri de korkutmuştur diyebiliriz.
Güncel olması hasebiyle hemen aklıma İsrail’in uygulaması geliyor. İsrail, Cuma Namazı çıkışında işgali ve siyonist zulmü protesto edecek Filistinlileri etkisiz kılmak için 45 yaşın altındakileri Mescidi Aksa’ya almıyor. Böylece Cuma’da toplanacak insan sayısını önemli ölçüde sınırlamakta. Yaşlıların mukavemet gücünün fazla olamayacağını, 45-55 arası orta yaşlıların ise kontrol edilebileceğini bu uygulamayla da isbatlamış durumda.
Ortadoğu’daki baskıcı rejimler eğer güç yetirselerdi İsrail’in bu yöntemini uygulardı. Ama halkın tepkisinin büyük olacağını bildiklerinden buna yeltenemiyorlar.
Uzmanlar, yaşanan halk isyanlarında internette faaliyet gösteren sosyal paylaşım sitelerinin oynadığı rolü tartışıp duruyorlar. Bu meyanda söylenenlere baktığımızda bu sitelerin gücünün fazla abartıldığını düşünüyorum. İnternetteki sosyal paylaşım siteleri haberleşmeyi sağlamasına sağlıyor ama, milyonlarca insanı meydanlarda bilfiil toplamaya da gücü yetmiyor.
Bu yüzden insanları ibâdet aşkıyla bir araya toplayan ve büyük isyan günlerine dönüşen Cuma’nın gücü bir umut oluyor. Cuma’nın gücünün nelere muktedir olduğunu ileride daha iyi göreceğiz.
YENİ AKİT