Başkasının malından cömertlik kolaydır. Ama bütün hukuk ve ahlâk kurallarına aykırıdır. Ondan dolayı bu kurallara riayet edenler cömertlik edecekleri zaman kendi mallarından verirler. Ne var ki Batı emperyalizmi kendi iç dünyasında yaşadığı antisemitizm sancısından kurtulmak amacıyla, kendi toplumları açısından bir çıban olarak gördüğü yahudi nüfusu başka topraklara nakledebilmek için başkalarının malından cömertlik etmiştir. Sonra da yine yahudilerin hizmetindeki medya organlarıyla işbirliği yaparak, kendi bölgelerindeki halklara yönelik propaganda faaliyetlerinde Filistin'in aslında boş olduğu böylece "vatansız halka halksız vatan" temin ettikleri yalanının, Müslüman toplumlara yönelik propagandalarında da Filistinlilerin kendi topraklarını kendilerinin yahudilere sattıkları iftirasının arkasına sığınmışlardır.
Dün yani 2 Kasım 2011 tarihi, İngiltere'nin sömürgeci işgallerle en geniş alana yayıldığı bir dönemde bu ülkenin Dışişleri Bakanlığı görevini yürüten Arthur James Balfour'un yahudilere Filistin toprakları üzerinde milli bir devlet kurma imkânı verme vaadinde bulunduğu ve onun ismine nispetle Balfour Deklarasyonu olarak tarihe geçen açıklamasının yayınlanışının doksan dördüncü yıl dönümüydü.
Oldukça kısa olan Balfour Deklarasyonu'nda şu ifadelere yer veriliyordu:
"Haşmetli İngiliz kraliyet hükûmeti, Filistin'de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu gayeye ulaşmayı kolaylaştırmak için en değerli mesailerini harcayacaktır. Şurası açıkça bilinmelidir ki haşmetli kral, Filistin'de bulunan Yahudiler dışındaki milletlerin dini ve medeni haklarına zarar verecek veya Yahudilerin başka herhangi bir ülkede elde ettikleri haklarını ve siyasi nüfuzlarını zedeleyecek hiçbir şey yapmayacaktır."
Bu deklarasyonun yayınlanmasından yaklaşık sekiz ay önce de İngiliz işgal güçleri Mısır cihetinden saldırıya geçmiş, hem havadan hem de karadan saldırı gerçekleştirmişlerdi. O zaman Filistin'i savunan Osmanlı taburu bu saldırı karşısında çok can kaybı olacağı düşüncesiyle fazla direnmeyip çekilme kararı aldı. Çekilme kararında Filistinlilerin hiçbir etkisi söz konusu değildir. Filistin halkı kesinlikle ve hiçbir zaman Osmanlıya ihanet etmemiş, bilakis İngiliz saldırısına karşı Osmanlı ordusuna sahip çıkmış ve arkasında durmuştur. Filistinlilerin Osmanlıyı arkadan vurduğu, ihanet ettiği iddiası da tamamen iftiradır. Çekilme kararı Filistin cephesini komuta eden Osmanlı komutanlarının kendi kararlarıdır ve özellikle Gazze tarafından yapılan ilk saldırılarda büyük can kaybı olması gerekçe gösterilmiştir.
İngilizler Filistin topraklarını işgal ettikten sonra siyonistlere olan vaatlerini yerine getirebilmek için ağır emlak vergileri getirdi ve bu vergileri ödeyemeyenlerin gayri menkullerini istimlak yani gasp ederek bazen sembolik fiyatlarla bazen de tamamen karşılıksız bir şekilde yahudi göçmenlere peşkeş çektiler.
Belfur Deklarasyonunun yayınlanışının yıl dönümünün gecesinde gördüğüm bir rüyada, bir turizm şirketinin gazeteye verdiği ilanda kullandığı bazı isim ve kavramlara, Filistin'den İsrail olarak söz edilmesine itiraz ediyor ve "İsrail bu bedenden bir parça değildir; dışardan şırınga edilmiş bir urdur ve bu beden o uru bir gün mutlaka atacaktır. Siz de o zaman oluşturduğunuz yapay literatürün hiçbir itibarının olmadığını göreceksiniz" diyordum. Malum, insanın zihni ne ile meşgulse rüyalarını da o konular şekillendirir. Ama inanıyorum ki Allah'ın izniyle bir gün biz veya gelecek nesillerimiz bunların gerçek olduğuna şahit olacaklar.
Beyrut'un güneyinde Şatilla mülteci kampında oğluyla birlikte ziyaret ettiğim, seksen yaşına yaklaşmış bir teyzeye: "Sizin topraklarınızı sattığınızı iddia ediyorlar, bu iddia hakkında ne diyorsun?" diye sorduğumda bana şu cevabı vermişti: "Bunu söyleyenler yalan söylüyorlar. Ben çocuklarımın canlarını kurtarmak için evimin anahtarını yanıma alıp çıktım. Ama geri dönme azminden vazgeçmediğimin, vazgeçmeyeceğimin bir sembolü olarak anahtarı yanımda saklıyorum. Ben dönemezsem bu oğlum dönecek. O dönemezse onun çocukları dönecekler. Ama bir gün mutlaka döneceğiz ve vatanımızdan, evimizden, topraklarımızdan, yurda dönüş hakkımızdan kesinlikle vazgeçmeyeceğiz!"
YENİ AKİT