Başkalarının arzuladığı fikirlerle düşünemeyiz!

Gökhan Özcan, insanın düşünme melekesi üzerinde inşa edilen baskı biçimlerini inceliyor.

Gökhan Özcan / Yeni Şafak

Papağanlar düşünmez, sadece tekrarlar!

Herkesi kendi çapında bir medya sahibi kılan yeni teknolojilerin; önce kanaatleri ve nihayetinde yargıları da nesnel olma zorunluluklarından arındırıp öznelleştireceği, dolayısıyla sanal gerçekliklerin yaygın biçimde objektif gerçekliğin yerini almasına sebebiyet vereceği belliydi. Daha kestirmeden söyleyeyim: Bireylerin herkesin her istediğini yayabilme imkanına sahip olduğu bir sanal atmosferde, bilgiye dayalı oturmuş düşünce ve kanaatlerin, bu düşünce ve kanaatlere dayalı yargıların kimsenin umurunda olmayacağı açıktı. Şimdilerde aşikâr olan budur. Bu köşede sıkça vurguladığım gibi, herhangi bir bilgilenme ya da araştırma sürecine ihtiyaç duymadan kesin kanaatler edinebiliyor, keskin yargılarda bulunabiliyor artık insanlar… Gerçeğin ne olduğunu pek merak eden yok! Yok, çünkü sığ ezberlerden ve hazır kalıplardan kestirmeden edindiği düşünsel tekerlemeleri nihai gerçek olarak kabul ediyor büyük çoğunluk. Bunu zihinlerinde tartışmaya bile açmıyorlar.

Her konuda birbirini destekleyen ya da karşıtlık oluşturan hazır kabuller var, bu kabuller klişe sloganik ifadelerle daima dolaşımdalar. Toplumsal hayatta tartışmalı bir durum ortaya çıktığında o hazır klişelerden biri alınarak ortalığa salınıyor. Daha bağırgan olmaları için de sağına soluna sembolik görseller serpiştiriliyor. Böylece duruş gösterilmiş, gard alınmış olunuyor. Söylenenlerin içinin boş olması, bir köken bilgisine, bir tarihsel ve sosyal derinliğe sahip olmaması ve ağızlara sakız edilecek kadar tekrar edilerek klişeleşmiş olması pek kimsenin umurunda değil! Esasen bu uyduruk yargılar düzeni, bir süre sonra zaten bu türden gerçeklik kaygılarından haberi dahi olmayan kendi ‘mankurt’larını da üretmiş oluyor zaten.

“Klişeler, aşınmış metaforlar, bayat kullanımlar ‘dilin sürçmesi’nin örnekleridir. Sonuçta zihin uyuşup pasifleşirken bir süpermarketteki fon müziği etkisi yaratan dil, bilincin üzerini kaplayıp onu basmakalıp düşünce ve duyguları incelemeden, edilgin bir biçimde kabul etmeye ayartır” diyor George Orwell.

Bugünün insanlarının çok büyük kısmı bir düşünsel illüzyonun içinde gerçeklerden kendini yalıtmış biçimde yaşıyor. Bir tür körleşme hali bu… Özellikle sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla zirveye çıkan bu körleşme hali; bugün rüzgarın estiği yöne göre oraya buraya savrulan, temel motivasyonunu haklılığı şüpheli öfke ve nefretinden alan, hakkaniyet kavramını tamamen unutmuş, kendi mensubiyetinin olduğu tarafın kazanması için gerçeğe sadakatten rahatlıkla vazgeçebilen kitleler ortaya çıkarttı. Bugün hiçbir meseleyi hakkını vererek ve gerçeğe ulaşmak gayesiyle konuşamaz haldeyiz. En iyiniyetli başlangıçlar bile kör dövüşleriyle sonuçlanıyor. Dolayısıyla bir meselenin aslının ne olduğu noktasına neredeyse hiçbir zaman gelemiyoruz. Bu durum, akıldışılığın, güdülenme ve manipülasyon imkanlarının, algı giydirmelerin ortaya çıkması için en elverişli ortamda olduğumuz anlamına geliyor. Kuşku yok ki böyle elverişli bir ortamı kendi lehlerine çevirmek isteyen kötü niyet sahipleri de eksik değil yeryüzünde! Biz ağzımızdan köpükler saçarak kendi fikrimizi savunduğumuzu zannederken aslında tamamen fikirsiz kılınıyor ve bir yerlere raptediliyoruz. Başkalarının arzuladığı ve bizim yararımıza olmayan etkilerin ortaya çıkması için bilinçsizce basınç oluşturmakla meşgul hale geliyoruz. Yani şah olduğumuzu zannettiğimiz bir oyunda piyonlaşıyoruz ve bundan haberimiz de olmuyor.

Meseleleri âlemşümul bir yerden görebilme kabiliyetimizin nerede köreldiğini şu sözlerle izaha kavuşturuyor Edward Said ‘Entelektüel’ kitabında: “Yetiştiğimiz ortamın, sahip olduğumuz dilin ve milliyetin sağladığı, çoğunlukla da başkalarının gerçekliğini görmemizi engelleyen birer perde işlevi gören, ucuz kesinliklerin ötesine geçebilme riskini göze alabilmek demektir evrensellik”

“Kendi düşüncelerime ulaşabilmek için” diye hayıflandı beyaz saçlı adam, “her gün kendi zihnimde saatlerce temizlik yapmam gerekiyor!”

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!