Başka söze gerek var mı?

Ali Bayramoğlu

Haber şu: Danıştay davası sanıklarından Osman Yıldırım Cumhuriyet gazetesine atılan bombaları Veli Küçük'ten aldıklarını açıkladı…

Veli Küçük emekli bir general…

Albay olduğu dönemlerde ünlendi.

Adı ilk kez Hanefi Avcı'nın Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Susurluk Komisyonu'na verdiği ifadede duyuldu. Avcı, Küçük'ün Cem Ersever'le birlikte Susurluk'un, yani "devlet merkezli gayri meşru araç ve eylemler sistemi"nin jandarma ve asker ayağını organize edip, temsil ettiğini söylüyordu.

İddialar zamanla belgelendi.

Örneğin Küçük'ün Çatlı'yla defalarca telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıktı.

Susurluk kazasında Çatlı'nın cesedini teslim alan ve gizli tutan Jandarma Alay Komutanı Veli Küçük'tü…

Devletin hazırlattığı Susurluk raporunda faili meçhul cinayetlerin baş ismi olarak bilinen Yeşil'in cep telefon numarasının Veli Küçük üzerine kayıtlı olduğu iddia edildi.

Küçük TBMM Susurluk Komisyonu'na ifade vermeyi reddetti…

Tüm bu tartışmalara rağmen albaylıktan tuğgeneralliğe yükseltildi.

2000'de emekli olduktan sonra adı yeniden siyasi olaylara karıştı…

Türk Mafya Birliği'ni kurmaya çalıştı.

2001'de Bakü'de Azeri basınına "Türk ordusu yardıma hazır" tarzı beyanatlar verdi.

301. madde davaları sırasında iyice görünür hale geldi. Kuvayı Milliye Derneklerinin mitinglerinde boy göstermeye başladı. Hrant Dink'in davasına müdahil olmak üzere dilekçe verdi ve duruşma salonunda yer aldı.

Ergenekon operasyonları sırasında tutuklanan ilk isimlerden oldu.

JİTEM olarak bilinen ve adı faili meçhul cinayetlerle anılan bir resmi yapının kurucusu olduğunu Ergenekon hakimi karşısında kabul etti.

Aynı soruşturma kapsamında Çanakkale ve Antalya'da tutuklanan gençler Veli Küçük'ten kimi kişilere yönelik infaz emri aldıklarını söylediler.

Ve en nihayet, Danıştay bombaları konusunda tekrar baş aktör olarak karşımıza çıktı…

Başka bir şey eklemeye, başka bir şey söylemeye gerek var mı?

Bugünlerde başka Jandarma Alay Komutanı gündemde…

Trabzon'da görevliydi Ali Öz ve Dink cinayetinin en çok konuşulan isimlerinden birisi...

Ali Öz, savunulacak tarafı kalmayınca, Trabzon'dan alındı önce Bilecik'e, sonra Bursa'ya tayin edildi…

Nasıl?

Etyen Mahçupyan'ın iki gün önce konu üzerine Taraf'ta çıkan yazısına birlikte göz atalım:

"Hrant Dink cinayeti ile bağlantılı olarak Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde sıradışı iki beyanla karşılaştık. Sanıklar Veysel Şahin ve Okan Şimşek daha önceki yazılı ifadelerini reddettiler ve kendi üstlerini açıkça suçlayıcı bir biçimde konuştular. Şahin ve Şimşek Hrant Dink'in Yasin Hayal ve 'arkadaşları' tarafından öldürülebileceğini 2006 yılının temmuz ayında Hayal'in akrabası olan Coşkun İğci'den öğrenmişler.

Bunu şube müdürleri Yüzbaşı Metin Yıldız'a bildirmişler ama mesele haftalık rutin toplantılarında gündeme geldiğinde Albay Ali Öz konuyu sonra konuşacaklarını söyleyerek meseleyi kapatmış. Sonraki günlerde bu konuda hiçbir önlem alınmadığını gözlemleyen Şimşek yeniden Yıldız'la konuşmuş, ancak yüzbaşı, Şimşek'i başından savmış..."

Devam ediyor Mahçupyan:

"Cinayet sonrasındaki soruşturmada Jandarma müfettişleri bu olayda Jandarma'nın hiçbir sorumluluğu olmadığına dair rapor vermişlerdi. Müfettişlerin böyle kolayca kandırılmasını mümkün kılan ortamın niteliği hakkında ne söylenebilir? Muhataplar mı çok zekiydi, yoksa Yıldız ve Öz'ün görev değişikliğini hayata geçirenlerin telkinleri mi kuvvetliydi?

Sonuç birim amirlerini de aşan bir 'kasıtlı ihmalin' işlendiğidir...

Bugün olan ise Ergenekon soruşturmasının genişleyen gölgesi altında Şimşek ve Şahin'in doğruyu anlatmalarını teşvik eden farklı bir ortama girilmiş olmasıdır …"

Başka söze, başka eke gerek var mı?

Yeni Şafak gazetesi