Başında İranlı bir şahsın bulunduğu organize suç çetesiyle ilgili iddianame kabul edildi

İstanbul'daki organize suç örgütüne yönelik operasyon kapsamında tutuklanan ve soruşturma kapsamında tahliye edilen İran uyruklu Naci Şerifi Zindaşti ve 20 şüpheliyle ilgili hazırlanan iddianame, gönderildiği mahkemece kabul edildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan ve mahkemece kabul edilen iddianamede, ikisi mağdur-müşteki olmak üzere, ikisi de tutuklu 20 şüpheli ismi yer aldı.

Büyükçekmece'de 26 Eylül 2014'de seyir halinde bulunan 34 GN 1926 plakalı Porsche marka araca düzenlenen silahlı saldırı sonucunda şüphelilerden Naci Şerifi Zindaşti'nin kızı olan Arzu Şerifi Zindaşti ve Devrim Öztunç'un öldükleri bilgisi verilen iddianamede, olayın failleri olarak değerlendirilen Hacı Osman Sezen ile Turgay Akar isimli şahısların da 22 Aralık 2014'te Küçükçekmece Fatih Mahallesi'ndeki bir adreste bulunan Faruk Balıkçılık isimli iş yerinde uğradıkları silahlı saldırı sonucu öldürüldükleri ve faillerinin tespit edilemediği kaydedildi.

Zindaşti'nin, Sarıyer'de 26 Mart 2016'da karıştığı olayla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca devam eden soruşturma kapsamında yapılan incelemelerde "tasarlayarak öldürme" olaylarıyla ilgisi olabileceği değerlendirilen bazı bulgulara rastlandığı belirtilen iddianamede, Zindaşti ile cinayet soruşturmasının yapıldığı dönemde İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru şüpheli Ergül Kapukaya arasında söz konusu cinayetlerle ilgili bilgi ve belge paylaşımı yapıldığının anlaşıldığı dile getirildi.

İddianamede, Arzu Zindaşti'nin faili olarak değerlendirilen Hacı Osman Sezen'in kimlik bilgilerine ilişkin fotoğraflarının, Sezen öldürülmeden önce polis memuru olan şüpheli Ergül Kapukaya tarafından Naci Zindaşti'ye gönderildiği anlatılırken, Kapukaya'nın 4 Aralık 2014 tarihi itibariyle bazı mesajlar yazdığı, bu mesajlaşmadan 18 gün sonra 22 Aralık 2014'te Hacı Osman Sezen ve Turgay Akar'ın, Faruk Balıkçılık isimli iş yerinde öldürüldüklerinin tespit edildiği ifade edildi.

Zindaşti'nin 24 Eylül 2007'de Büyükçekmece'de düzenlenen bir operasyonda 77.300 kilogram eroinle yakalandığı ve tutuklandığı aktarılan iddianamede, bu olayda "Kemal Şerifi Seydani" ismiyle işlem gören şüphelinin cezaevine girdikten sonra Büyükçekmece Jandarma Bölük Komutanlığına hitaben ihbar niteliği taşıyan, uyuşturucu madde trafiğinin ne şekilde ilerlediği yönünde bilgiler aktardığı, bu bilgilere itibar edildiği ve muhbir statüsü kazandırılan bu kişi lehine hem kamuoyunda hem de yargı makamlarında olumlu algı yaratılmaya çalışıldığı dile getirildi.

İddianamede, Zindaşti'nin 15 Haziran 2010'da, kapatılan CMK 250. madde ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturması sonunda açılan dava kapsamında kapatılan CMK 250. madde ile yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde, 'Kemal Şerifi Seydani' sahte kimliğiyle yargılandığı anlatılarak, bu kişinin tutuklu bulunduğu cezaevinden getirtilerek, FETÖ mensubu olduğu tespit edilen ve hakkında yakalama kararı çıkarılan Zekeriya Öz tarafından, Avukat Ali Hadi Emre'nin ofisinde arama sonucu elde edilen mektupla ilgili ifadesinin alındığı, ifadesinde birçok hususu açıklamak istemediğini beyan etmesine rağmen mahkemenin 18 Ağustos 2010 tarihli celsesinde, hiçbir yasal dayanak bulunmamasına ve muhalefet oyu olmasına karşın, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalandırılmak suretiyle oy çokluğuyla tahliye edildiği kaydedildi.

Zindaşti'nin 'Kemal Şerifi Seydani' ismiyle verdiği ifade sonrası 18 Ağustos 2010'da tahliye olduğuna dikkat çekilen iddianamede, "Aynı ifadenin içeriğinin, Ergenekon soruşturması kapsamında FETÖ firarisi eski savcı Zekeriya Öz tarafından 21 Ekim 2010'da ifadesi alınan gizli tanık 'Terazi'nin ifadesinde de geçmesi dikkat çekicidir. 9 Kasım 2010'da bu kez 'Naci Zindaşti' ismiyle İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde de, Ergenekon soruşturması kapsamındaki ifadelerine benzer anlatımda bulunduğu görülmüştür. Şüphelinin alınan bu ifadeleri sonucunda hakim Erkan Canak (tahliye eden mahkeme başkanı) yerine Rüstem Eryılmaz, hakim Zafer Başkurt yerine de Ömer Diken'in atandıkları, atanan her iki hakim hakkında da, 'FETÖ üyesi olmak' suçundan 15 Temmuz sürecinde adli işlem yapıldığı ve yine her iki şahsın da tutuklandıkları, Erkan Canak ve Zafer Başkurt'un ise haklarında yapılan inceleme nedeniyle o dönemdeki HSYK tarafından başka adliyelere atandıkları tespit edilmiştir." denildi.

Mahkemenin 10 Haziran 2013 tarihli duruşmasında Zindaşti'nin, gerçek kimliğinin Naci Zindaşti olması, kimliği hakkında şüphelerin ortadan kalkması ve suçu işlemediğinin sabit olması gerekçesiyle beraat edildiği kaydedilen iddianamede, Zindaşti'nin gerçek kimliğini yurt dışı gidiş-gelişlerinde ve birçok resmi yerde kullandığı, soruşturmaya konu ihbarlarda, bu kimlikle İran'da 175 kilogram eroinle yakalandığı, İran İslam Devleti İnkılap Mahkemesince idam cezasına çarptırıldığı, Tahran'daki Evin Cezaevi'nde infazı beklenirken firar ederek Türkiye'ye, 'Kemal Şerifi Seydani' sahte kimliğiyle geçiş yaptığının ihbar edildiği bilgisi verildi.

Zindaşti'nin kullandığı 'Kemal Şerifi Seydani'nin, gerçekte 1980 yılında traktör çarpması sonucu Seyyedan köyünde ölen bir İranlı olduğunun tespit edildiği de vurgulanan iddianamede, söz konusu kimlik bilgilerinin 1994 yılında Zindaşti tarafından, adına pasaport çıkartılarak kullanıldığı, bu tespitle ilgili köyün İslami Şurası tarafından tutanak tanzim edildiği ve bu tutanağın soruşturma evrakına dahil edildiği dile getirildi.

Silahlı suç örgütünün hiyerarşisinde yer alan şüphelilerin genel olarak hukuki durum ve konumlarının sıralandığı iddianamede, Zindaşti ile ilgili, şu bilgiler paylaşıldı:

"Şüpheli Naci Zindaşti'nin örgüt lideri olduğu, uzun yıllar Türkiye'de uyuşturucu ticareti faaliyetleri yürüttüğü, bu yönde hakkında birçok adli işlem yapılmış olduğu ve bunların bazılarının sahte kimlik bilgileriyle soruşturulduğu, FETÖ mensubu eski savcı kaçak Zekeriya Öz'e verdiği ifade ve bilahare yaşanan süreçte deşifre olan 'Terazi' kod ismiyle alınan gizli tanık ifadesi sonrası ülke gündeminde uzun süre yer aldığı, kamuoyunda 'Ergenekon' olarak bilinen soruşturmanın hukuk ayağı operasyonlarının başlatılmasına beyanlarıyla araç olduğu, bu ifadelerle FETÖ'nün hedefleri doğrultusunda karar çıkarma gayesiyle kamuoyunda, 'Balyoz' ve 'Hrant Dink' davaları olarak bilinen kamu davalarının hakimlerinin değiştirilerek yerine FETÖ'ye mensup hakim ve savcıların atanması suretiyle kovuşturmaları bu kişilerin yürütmesinin sağlandığı, Zindaşti'nin verdiği bu ifade sayesinde cezaevinden sahte kimlikle çıktığı ve suç faaliyetlerine devam ettiği, şüphelinin gerek adli takibattan, gerekse faaliyet gösterdiği suç camiasındaki rakip ve düşmanlarından gizlenebilmek adına rahatlıkla sahte kimlik edinebildiği anlaşılmıştır."

Diğer şüphelilerle ilgili eylemlerin de sıralandığı iddianamede, suç tarihinde emniyet mensubu kamu görevlileri olan şüpheliler Ergül Kapukaya, Gönen Karakaya ve Fatih Yılmaz'ın da, adli görevlerini kötüye kullanarak, üstlendikleri kamu görevinin niteliklerine uygun olmayacak şekilde silahlı suç örgütü lideri Zindaşti ile kişisel yakınlık kurdukları ifade edildi.

Ceza talepleri

Şüpheli Naci Şerifi Zindaşti'nin, 3 kişiyi "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, bu kişinin ayrıca, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçundan 3 yıldan 9 yıla, "birden fazla kişiyle silahla tehdit" suçundan 1 yıldan 2,5 yıla, "silahla kasten yaralamaya teşebbüs" suçundan 3 aydan ile 9 aya ve "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 2 yıldan 5 yıla olmak üzere toplam 6 yıl 3 aydan 17 yıl 3 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

Şüphelilerden Ali Koçak'ın 2 kişiyi "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ikişer kez, Ekrem Öztunç, İlker Dağlı, Tolga Hakan Ceyhan, Efkan Öveç ve Cem Dursun'un da aynı suçtan birer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, polis memurlarının da aralarında bulunduğu diğer şüphelilere de "örgüt üyeliği, örgüt adına suç işlemek, suç üstlenme, verileri aykırı olarak ele geçirme, silahla tehdit ve görevi kötüye kullanma" gibi suçlardan 9 ay ile 22 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verilmesi talep edildi.

İddianame, gönderildiği İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Sanık konumuna gelen şüpheliler, ilerleyen günlerde hakim karşısına çıkacak. (AA)

Gündem Haberleri

Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan "Belgrad Ormanı" açıklaması
Eski tip kimlikle tapuda işlem yapılamayacak
2024'ün kelimesi 'kalabalık yalnızlık' seçildi
Gantz Netanyahu'yu esir takası müzakerelerini sabote etmekle suçladı
Suriyelilerin ülkelerine dönüşlerini kolaylaştıracak yeni adımlar devrede