HaberTurk gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Fatih Altaylı’nın haklı bir sorusu vardı, epeydir dillendirdiği.
Altaylı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un birkaç kez ‘Sabrımızı taşırmayın’ demesinden sonra, ‘Taşarsa ne olur?’ diye soruyordu köşesinden.
Nihayet bu soruyu Orgeneral Başbuğ’un kendisine de sormuş, cevabını da almış.
Aynen aktarıyorum:
“Fatih bey şunu bilin, biz her şeyimizi hukuk devleti sınırları içinde yaparız. Sabrımızı taşırmasınlardan kastımız şudur: Biz bütün bu olayların, bize karşı yapılanların arka planını biliyoruz. (Biliyor ve susuyor musunuz, sorusu üzerine) Evet, tam da öyle. Biliyoruz ve susuyoruz. Birileri gerekeni yapar diye susuyoruz ve bekliyoruz. (Niye, sorusu üzerine) Çünkü ben devlet adamıyım. Devlet adamı gibi davranmam lazım. Devlete ve hukuka saygımız var ama bunun da bir sınırı var. (Bu sınır aşılırsa ne olur, diye üsteliyor Altaylı) Bildiklerimizi halkla paylaşmaya başlayacağız. Bizim de elimizde pek çok bilgi var. Bunları açıklamak zorunda kalacağız. Biz de hukuk yoluna gideceğiz. Hakkımızı arayacağız.”
Bana göre bu açıklama çok sorunlu.
Tane tane gidelim...
‘Bize karşı yapılanlar’dan kasıt iki düzeyde olabilir: Yalanlara dayalı haksız bir karalama kampanyası yürütülmektedir silahlı kuvvetlere karşı veya komplolara ve sahte delillere dayalı bir dizi dava art arda açılmaktadır.
Her iki ihtimalin de temelinde yalanlar vardır yani.
Eğer mesele buysa, her aşamada doğruyu söylemek, kendini savunmak gerekirse gerçeklerle savunmak ve sonra da sistemin ferasetine inanmak yeterli olacaktır.
Eğer TSK’nın ‘bana karşı, bana düşmanca’ diye algıladığı davranışların kaynağında yalanlar varsa meselenin çözümü de son derece kolaydır esas olarak.
Üstelik Orgeneral Başbuğ, ‘Bize karşı yapılanların arka planını’ biliyoruz da diyor. Böyle bir arka plan varsa, onun da gizli tutulmayıp açıklanması gerekmez mi?
‘Birileri gerekeni yapar diye susuyoruz’ cümlesi kime hitaben kurulmuş bir cümledir? Savcılar mıdır gereğini yapacak olanlar, hükümet midir, medya mıdır, kimdir?
Devam edelim... ‘Hukuka saygının sınırı var’ cümlesi Orgeneral Başbuğ’a yakışmıyor ama o da hemen durumu düzeltiyor toparlıyor: “Bildiklerimizi halkla paylaşmaya başlayacağız. Bizim de elimizde pek çok bilgi var. Bunları açıklamak zorunda kalacağız. Biz de hukuk yoluna gideceğiz. Hakkımızı arayacağız.”
Bu son cümleler bence en sorunlu cümleler...
Genelkurmay, hukuka bağlı bir Anayasal kurum olarak bildiklerini halkla paylaşacak ve bu yolla kendine yandaş toplamaya çalışacak bir kurum değildir, olamaz da. Genelkurmay, yalanlara dayalı bir propaganda savaşının kurbanıysa, gerçekleri açıklaması yeterlidir ama bunun bir adım ötesine geçecek, taraftar toplamaya yönelecek bütün açıklamalar hukuk devletine de sivil demokrasiye de uygun olmayan şeyler olur.
Nitekim Orgeneral Başbuğ, ‘Hukuk yoluna gideceğiz, hakkımızı arayacağız’ da diyor hemen sonra. Burada da iki ihtimal söz konusu: 1. Yalan, hakaret vs. içeren açıklamalara, haberlere karşı tazminat davaları açılır, ki Genelkurmay bir dizi suç duyurusu yaptı, yapmaya da devam edecektir herhalde; 2. Elde birilerinin Ceza Kanunu’na göre suç işlediğine ilişkin bilgi ve belgeler vardır; o zaman bunların savcılara intikalinin gecikmesi de bir suçtur, bekleyecek durum yoktur, kamu görevlilerinin suçu ihbar sorumluluğu vardır.
Yani...
RADİKAL