Geçenlerde Sayın Başbakan, CHP’nin yasaklarına ilişkin bir belge gösterdi. Belge, eski CHP döneminde bazı kitapların ülkeye girişinin yasaklanmasına ilişkindi.
Eski CHP’yi icraatlarıyla vuracaklarsa ondan çok daha önemli belge ve bilgiler olduğunu hatırlamaları lâzım. Üstelik bunlar gösterdikleri belgelerden çok daha gerçek, çok daha vurucu. Çünkü çoğu, milletimizin inançlarıyla ilgili...
Eski CHP iktidarının hedefinde öncelikli olarak iki hedef vardı:
1. Din...
2. Tarih...
İkisine birden, üstelik ders kitapları kanalıyla acımasızca vuruyordu.
Meselâ, CHP iktidarı, “Sebilürreşad” isimli bir mecmua çıkaran dindar gazetecilerimizden rahmetli Eşref Edip Fergan’a şöyle bir “talimat” göndermişti:
“... Her ne şekil ve surette olursa olsun, memleket dahilinde dinî neşriyat yapılarak dini bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dini bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz” (T. C. Dâhiliye Vekâleti, Matbuat Umum Müdürlüğü, sayı 658 ve 17 Mayıs 1942).
Aynı dönemde ders kitaplarında “inkâr fırtınaları” estiriliyordu:
“Kâbe; mikâp yâni tavla zarı şeklinde demektir. (Benzetmeye dikkat!) Filhakika Kâbe çok eskidir. Ne vakit ve kimler tarafından yapıldığı da bilinmiyor. Arap an’anesi Kâbe’nin inşasını İbrahim Peygamber’e atfetmektedir” (Bunu Arap an’anesi değil, doğrudan Kur’ân-ı Kerim söylüyor).
“Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’ân denir...
“İslâm ananesinde bu ayetlerin Muhammed’e Cebrail adında bir melek vasıtasıyla Allah tarafından vahiy, yâni ilham edildiği kabul olunur.”
“Tarihî noktai nazardan da mütâlea edildiği zaman görülüyor ki: Muhammed birdenbire Allah’ın Resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O, Araplar’ın ahlâk ve âdetlerinin pek fena ve pek iptidai ve ıslaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları ıslah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur.”
“Vahiy, ilham fikri Muhammed’den evvel de Araplarca meçhul değildi. Bütün ibtidaî kavimler gibi, Araplar da şâirlerin, akıl erdiremedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı. Bu kuvvetler Araplar için cinlerdi.”
“Cinler gûyâ, kâhinlere gayıptan haber vermek kudretini ilham ederlerdi. Bu nevi itikatlar Arabistan’da her zaman o kadar canlı ve derin olmuştur ki, Muhammed bile cinlerin vücuduna samimi olarak inanmıştır.”
“O, hakikaten cinlerin şâirlere şiir ilham ettiğine kani idi. Araplar şâirleri bir kâhin gibi telâkki ederlerdi. Muhammed’in Musa, İsa dinlerine dair öğrendikleri de kendisinde bu telâkkiyi kuvvetlendirmiştir. Bu peygamberler melekler vasıtasıyla ilham aldıklarını söylemişlerdir.”
“O dinlerde de cin ve melek telâkkisi vardı. Dinler nazarında cinler, kötü ruhlar olduğundan peygamberler onlardan mülhem olamazlardı. Muhammed de diğer peygamberler gibi kendisine ilham eden kuvvetin insanları iğfal eden bir kuvvet olmayıp, onları hayır ve saadete irşat eden İlâhî bir kuvvet olduğuna samimî olarak inandı.” (Üzerinde, “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” tarafından kaleme alındığı, “Maarif Vekilliği Talim ve Terbiye Heyeti”nin 12.6.1932 tarih ve 11 sayılı kararı ile ders kitabı olarak kabul edildiği ve “Neşriyat Müdürlüğü”nün 83-5878 sayılı ve 19.7.1941 tarihli emriyle üçüncü defa olarak 3000 sayı basıldığı şeklinde kayıtların yer aldığı “Tarih II” isimli lise ders kitabından).
YENİ AKİT