Başbakan’a...

Atilla Özdür

Amerika’nın market denilen büyük perakende mağazalarında ilaç satıldığı doğrudur...

Aspirin piramidon ile mide gazı ve hazım ilaçları gibisinden light müstahzarat, kozmatik ve güzellik levazımatıyla birlikte ‘toys’ ve ‘undearwear’ standlarından ayrı reyonlarda parasını verene sebil gider...

İlk polio dalgasında Türkiye’de vurulanların arasında kalan oğluma reçete edilen ilk ilaçlarını marketten değil, Texas’ın El Paso kentindeki semt eczanelerinin birinden alarak soğuk zincir talimatıyla Türkiye’ye postalamıştım...

Aspirin, gripin ve nevrozin türünden baş ağrısı mide bulantısı hapları, bildiğim bileli Türkiye’de de bakkallarda satılmaktadır...

Doğruluğuna inandığım her durumda arkanızda olmak isterim... Eczane dışında lütfen Sabancı’lar ve Koç’larla, din ve mezheplerini bilmediğim elin İngiliz, Fransız ve İsveç’lisinin buradaki kasiyerlerinin karşısında beni kimsesiz ve mahcup durumlara düşürmeyin...

Reçetenizin şu veya bu gerekçeyle o an için yapılamaması durumunda, yalnızlık ve boynu büküklük hallerini, sizlerin de yaşamışlığınız hiç vaki oldu mu...

Selam ve hürmetlerimle...

*

Umum Esnaflar temsilcisi Bendevi Palandöken’e

Efendim, postunuz itibarıyle yerinizde olmak istemezdik... Temsilcisi olduğunuz kalabalık kitlelerin hak ve hukukunu koruyamamanın verdiği ezikliği yaşamak mı, Allah sizlere sabır ve selamet versin...

Doktorlar, eczacılar lisans eğitimine tabi meslek odalarına her ne kadar akademik odalar denilse de, eczacıların halk ile ilişkileri, daha ziyade esnaf odası mensuplarına benzer...

Eczaneler, bir ayaklarıyla esnaflıktan sayılmalı...

Avukatlarla mimar mühendislerin aksine, eczacıların da, tıpkı bakkal ve manavlar gibi, birer veresiye defteri bulunuyor...

Sebebi, halk ile yoğun içli dışlı olmalarından...

Hükümetin kafası kızmış, mahalle eczanelerini kaldıracak... Olur mu yahu... Akla, vicdana ve hayatın gerçeklerine uyar mı...

Sizin esnaf kardeşiniz, kunduracı ya da tenekeci, elinde reçetesi, ‘para peşin fasulya nohut meşin’ matrisine oturtulmuş yerli yabancı büyük bakkaliye mağazalarına girdiğinde, azgın sermayenin soğuk, ruhsuz tabanlı mekanize ilişki tabanında kişiliksizleştirilmeye alınacak...

Bu tehlikeli yıkım projesine karşı, kanınızın son damlasına kadar cephe alınız...

Kirletilmiş Türkçe’de ‘bakkal’ı market’e çeviren büyük holding mağazaların vahşi saldırılarına karşı çarşı esnafını koruyamadınız... Hiç değilse bu kez, fakir fukara hakkı için, eczacıların da aynı akıbete uğramalarını önlemeye çalışın...

Postunuzdan olacaksanız, döğüşerek olun...

*

Bendevi bey, sizler Ankara’lardasınız, çevreniz geniş. Bakanlarla, mebuslarla, sendikacılarla selam sabahınız yerindedir... Hiç şüphe etmiyoruz, sizin de tıpkı onlar gibi, ilaç almaya gittiğinizde reçete bedelini karşılayacak paranızın çıkmadığı gün hiç olmamıştır...

Size eğer derlerse ki, ‘Benim halkım, garibimle gurebam, elinde reçetesiyle eczaneden nasıl parasız alıyorsa, marketten de aynen öyle alacak’...

Katiyen inanmayın...

Hiçbir başbakanın, hiçbir mebusun, hiçbir sendika ağasının ve hiçbir Genelkurmay Başkanıyla Kuvvet Kumandanının eczanelerin veresiye defterlerinde, ismini göremezsiniz...

Sizin de yoktur kara kaplı eczane defterlerinde...

Onlar, SGK’nın reçetesindeki kimi ilacı alma hakkının ancak üç-beş gün sonra söz konusu olacağı söylendiğinde, cüzdanlarına davranabilirler...

Hükümleri paralarına geçer...

Ne demişler biliyorsunuzdur sanırız... Zengin arabasını dağdan taştan aşırırken, fakirinkisi düz yolunu şaşırırmış...

Holding patronlarının takım taklavatında mıdır hastası ilaçsız kalan boynu bükük ‘garib gurebanın’ hiç tanımadığı holding kasiyerin karşısında kimsesizlik ve çaresizlikten çökmesi...

Onursuzlaştırılması...

İstanbul ve Bursa’daki mahallemin eczacılarına kaç kez ismimi yazdırdığımın sayısını bilmiyorum...

Muhammed Kutup’un bir kitabında okumuştum. ‘İnsanoğlu sadece kendisi için yaşadığında insanlıktan nasipsiz bir yaratık durumuna düşermiş... İnsan olabilmesi için insanın, öncelikle başkaları için yaşaması gerekirmiş’... Valla ister beğenin ister beğenmeyin, isterseniz ‘halt etmiş elin Arabı’ deyiniz... Amma, yetmiş milyonluk kitlenin altmış milyonu için yaşamak zorundasınız...

Sırça köşkünüzden dışarı çıkacaksınız ve eczacı esnafıyla birlik olup bizler için yaşamının hazzına ereceksiniz...

Üzerinde oturduğunuz postun sizlere verdiği, yan çizemiyeceğiniz kutsal bir görevdir bunlar...

Selam ve hürmetlerimle, efendim...

Faks: 0212 632 83 06...

VAKİT