“Başbakan Erdoğan, sürüp giden anlaşmazlığı çözebilmek için olsa gerek, ‘İleri demokrasilerdeki modellerin ortalamasını alalım, onu uygulayalım’ gibi bir öneri ortaya attı.
Hani ‘Her Çinli günde bir adet Türk fındığı yese, fındık ihracatı gelirimiz iki misline çıkar’ türü kestirme çözümler vardır ya... Lafta güzel ama uygulamada sıfırdır, bize Başbakan’ın önerisi öyle göründü.”
Kim diyor bunu?
POAŞ’ta 1 katrilyonluk vergi kaçağı oluşturan, ama tek bir yazarı tarafından eleştirilmeyen patronun maaşlı elemanı!
Oysa bu “maaşlı eleman”a sorsak; “Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, ne yapılmıştı?” diye..
“Başbakan’ın şimdi söylediğinden başka bir şey mi?” diye eklesek..
Ne cevap verecek acaba?
Cevap vermesi gerekmiyor ki!
O saldıracak! Vazifesi o çünkü.. Çarpıtacak...Yalan söyleyecek, halkı aldatacak.. Onun için maaş alıyor çünkü..
Dahasını söyleyeyim, Cumhuriyet kurulurken, böyle “ortalamayı alalım” arayışı da yoktu.. “İtalya’nın Ceza Kanunu’nu tercüme et, getir” deniliyordu. İş bitiyordu.. Tercüme ile, aynısının tıpkısı Türk Ceza Kanunu olarak kabul ediliyordu..
Onun adı “devrim” oldu.
Şimdi aynı teklifi Tayyip Erdoğan yapınca, “uygulamada sıfır” oldu!
Aynı başyazar devamında da şöyle diyor: “Öyle ya İngiltere’de yargıçları Adalet Bakanı tayin eder ama hiç sorun çıkmaz. Çünkü İngiltere’de bir politikacının veya Adalet Bakanı’nın yargıya müdahale etmesi, örneğin savcıya elindeki soruşturma dosyasının durumunu sorması yahut yargıcın sağlığının iyi olup olmadığı bahanesiyle bir davadan söz etmesi aklın, havsalanın alabileceği bir şey değildir.”
Hilton’u 250 milyon dolara alıp, 2.5 milyar dolarlık bir rezidans haline dönüştürecekken, tekerine çomak sokulan patronun maaş verdiği bir başyazar yazıyor bunları... Patron buna maaş veriyor, o da bu çarpıtmayı yapıyor.
“Çarpıtma ne ki?” diye soracaksınız.
Bu başyazarın, hayatında bir defa bile, “Avrupa’da savcıyı arayan HSYKBaşkanvekili yok” diye yazamaması.. Yazsa, versin elini öpeyim. Ama yazmaz. Yazamaz.. Çünkü gerçeklere düşmandır o. Gerçekleri çarpıtmak için vardır... Patronunun menfaatleri için vardır... Patronunun üçkağıtlarını yazamadığı gibi, HSYKBaşkanvekili’nin, savcıyı aramasını da yazamaz. “HSYKBaşkanvekili’nin savcıyı aradığı bir Avrupa ülkesi yoktur. Dolayısı ile HSYK’nın bu yapısı ile devam edemeyiz” diyemez. Demez o başyazar!
AdaletBakanı savcıyı aramış ama, akabinde savcıyı görevden almamış. Savcıya hiçbir şey yapmamış.Savcı bildiğini okumuş, Bakan ona bir şey yapmamış/yapamamış.. Savcı soruşturmasını yürütmüş. Daha dagenişletip, soruşturmayı büyütmüş..
Bu gerçeği gizler, başyazarımız!
Başka neyi gizler?
Aynı olayın devamında, HSYKBaşkanvekili’nin de bir savcıyı aramasını.
Hal-hatır sormamıştı HSYKBaşkanvekili.. “Sicilini ver bakayım” demişti savcıya... Ve sonrasında, AdaletBakanı’nın aradığı savcıya hiçbir müeyyide uygulamaması örneğindeki gibi, sonuçsuz kalmadı o görüşme.. HSYKBaşkanvekili’nin aradığı özel yetkili savcı ve yanındaki üç savcı daha, ertesi günü yetkileri alınmış şekilde, kalakalmışlardı..
Bu gerçeği de gizler, dolgun maaşlı boşyazar!
Çünkü maaşı; gerçekleri yazmak için değil, gerçekleri gizlemek için alıyor.
AdaletBakanı’nı yazar.HSYKBaşkanvekili’ni gizler. AdaletBakanı’nın savcıya bir müeyyide uygulamadığını gizler. HSYKBaşkanvekili’nin yetkileri geri aldığını gizler.
Maksat, Adalet Bakanı kötülensin.. Meydan atanmışlara kalsın. HSYKBaşkanvekili’ne kalsın.
“Hele bir Başbakan’ın, yürütülmekte olan bir soruşturmanın ‘sonuna kadar arkasında olduğunu’ söylemesi, onunla kalmayıp, ‘Ben o davanın savcısıyım’ demesi, Parlamento’da bir ‘gensoru’ konusu olur. Çoğu kez de mesele ‘güvenoylamasına’ kadar gider. Çünkü bunların hepsi apaçık ‘yargıya müdahale’ sayılır” diyor başyazar!..
Ama, Başbakan’ın “savcısıyım” demeden önce, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’nın, terör örgütü üyeliğinden suçlanan silahlı adamlar için “avukatıyım” açıklamasını görmezden gelir.
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı, silahlı terör örgütü üyelerine “avukatlarıyım” derse, onun siyasi hayatının biteceğini hiç hatırlatmaz. “Yargıya müdahale olduğu”nu yazmaz. “Savcıyısıyım” demenin, “avukatıyım” denilmesine cevap olduğunu yazmaz!
Şimdi söyleyin; “Bu adama köşe teslim etmek, köşeyi dönmek için yalan yazılmasına, gerçeklerin çarpıtılmasına fırsat vermek midir, basın özgürlüğü müdür?”
VAKİT