Bütün siyaseti demokratik açılımlara muhalefetten ibaret kalan, diktatör Beşşar Esed’in cinayetlerine çanak tutan, Baasçı katillerle işbirliği yapan, sonra da Başbakan Erdoğan’a demokrasi düşmanı, diktatör, hatta ve hatta katil diyen Cumhuriyet Halk Partisi...
Kemalist diktatörlüğü savunan, faşist cuntalardan medet uman, sonra da Erdoğan’a despot ve de faşist diyen İşçi Partisi, Türkiye Komünist Partisi, Atatürkçü Düşünce Derneği...
Üniversitelerde baskı rejimleri kuran, başörtülü kızlara saldıran, “Burada Muhammed’in doğum gününü kutlatmayız” diyen, kendi ideolojilerine aykırı dergileri dağıtanları ölümle tehdit eden, sonra da totaliter Erdoğan rejimine direniş edebiyatı yapan malum örgütler...
Mazlum halkların canına okuyan, sonra da bu anti-Erdoğan cephesini güya özgürlük ve adalet namına bağrına basarak Erdoğan’a kanlı diktatör muamelesi yapan beynelmilel kapitalist-emperyalist güç odakları...
Ve tabii ki “Bu işten bize ekmek çıkabilir” diyerek ellerini oğuşturan Ergenekoncular, Balyozcular, bilumum cuntalar....
Hepsini tanıyoruz, değil mi?
Onların özlemlerini, niyetlerini, üsluplarını biliyoruz, değil mi?
Geçmişte neler söylediklerini ve yaptıklarını hatırlıyoruz, bugün neler söylediklerini duyuyoruz ve neler yaptıklarını görüyoruz, değil mi?
Sözde demokrasi mücadelesi adı altında başörtülü hanımlara saldıran, ‘dinci’ bir bebeği bile inciten, mukaddesata saygısızlık eden, duvarlara ve kaldırımlara “O. çocuğu...” yazan (yahut kendileri bizzat yazmasalar da bundan memnuniyet duyan), ambulanslara ve belediye otobüslerini taş yağmuruna tutan, ortalığı yakıp yıkan barbarların ele geçirdiği “Gezi Hareketi”nin gözü dönmüşlüğü ve uzlaşmazlığı kabak gibi ortada, değil mi?
Bunlarla konuşurken alttan alsa, başbakanın tepesine binmezler mi?
Hepimizin tepesine binmez mi bunlar?
Tepemize binmek için nasıl da fırsat kolladıklarını şu son iki haftada iyice anlamadık mı?
Hal bu iken, bizim bazı arkadaşlarımız bile Başbakan Erdoğan’ın bu konulardaki konuşmalarında kullandığı sert üslubu eleştirebiliyorlar; ne acayip.
İyi niyetli masum eylemcileri ayrı tuttuğunu tekrar tekrar belirten ve onların temsilcileriyle tekrar tekrar görüşen, mahkeme kendi lehlerinde karar verse bile Gezi Parkı / Topçu Kışlası meselesini halk oylamasına götüreceklerini tekrar tekrar söyleyen, ama uluslararası sistem lortlarının desteğini arkalarına alarak milli iradenin canına okumak isteyen grupların, örgütlerin, partilerin yıkıcı faaliyetlerini sineye çekmeyeceklerini sarih bir şekilde ifade eden başbakanın sözleri de üslubu da yerindedir.
Ve bu üslup bize Allah’ın bir lütfudur.
Erdoğan böyle tatlı sert bir üsluba sahip olmasaydı, sertlikten uzak dursaydı, çok alttan alsaydı, son 10 yılda 10 kere askeri darbe olurdu.
STAR