"Başbağlar yargılamaları tamamen kurgusaldı!"

30 yıl önce bugün Başbağlar’da gerçekleştirilen katliam Türkiye’de yıllardır gündem dahi olmuyor!

HAKSÖZ HABER

Söylemin inşa edicisi olmak siyasal, kültürel, ekonomik hususlarda size inanılmaz bir avantaj sağlar. Söylem dediğimiz husus kültürel iktidar meselesi ile alakalı boyutu üzerinden anlaşılabilir. Türkiye’de siyasal iktidarı kim eline geçirirse geçirsin “söylemi” oluşturan bundan bağımsız bir iktidar var.

Dindar-muhafazakar kesimin siyasal olana hakim olmakla meselenin hallolacağı yönündeki indirgemeci çıkarımı yaşanan süreci de göz önüne aldığımızda hatalı bir okuma olarak gözüküyor. Dindarların iktidarda olduğu kısa sayılamayacak bir süreçte gençliğin farklı yönelimlerini tartışıyor olmamız bununla alakalı olarak değerlendirilebilir.

Bu noktayı göz önünde bulundursak haberin başlığı da izaha kavuşacaktır muhakkak. Bundan tam 30 yıl önce Başbağlar’da 33 insan sol militanlar tarafından hunharca katledildi. Bu 33 insan uzun yıllar çok dar çevreler dışında kimsenin gündemine dahi girmedi. Dişine dokunur çabalar arasında son yıllarda AA’nın çalışmalarından bahsetmek mümkün sadece.

Başbağlar’daki 33 masum az evvel zikredilen “söylemi inşa eden iktidarın” yok sayması neticesinde gündemin dışında bırakıldı! Zira bu insanlar kendileriyle uzaktan yakında alakası olmayan bir hadisenin anlamsız intikamının kurbanlarıydılar. Madımak’taki yangın ve bu yangın etrafında oluşturulan algının neticesinde Türkiye’de dindarlara yönelik bir cadı avı başlatıldı. Aziz Nesin’in Allah Resulü’nü (sa) hedef almasına tepki gösteren Müslümanların örgütlülüğünden korkan rejim bu cadı avı sayesinde topluma korku saldı!

Rejim ile çatışan ama İslam düşmanlığı söz konusu olduğunda kol kola girmekten bir an bile geri durmayan sol-seküler militanlar ise Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar’da Türkiye tarihinin en büyük sivil katliamlarından birisi gerçekleştirdiler! Örgüt propagandası yaptıktan sonra camiden çıkan insanları kurşuna dizip köyü ateşe veren militanların bu vahşet eylemi hakkında bir tane bile tutuklama yapılmadı. O dönem olayla ilişkisi olduğu iddia edilen kişilerin kaçmasına göz yumulduğu dahi iddia edildi!

Başbağlar’da mağdur olmak uğradığın zulüm karşısında sessizliğe mahkum edilmek anlamına geliyor. Söylemi inşa eden rejim tarafından maktul değil hedef olduğun için başına gelen bu meşum hadise karşısında yapacak bir şeyin de yok! Acınla yaşamayı öğrenmen gerek!

Başbağlar'ın yıl dönümünde Sabah gazetesinden İsa Tatlıcan'ın katliamın tanıkları ile yaptığı röportajı aktarıyoruz:

Akşam ezanı okunduğu sırada 100-150 civarında terörist grup köye gelmiş. Camide 22 kişi namaz kılıyormuş. Onları köy meydanına toplamışlar. Olmayanları evden alıyorlar. Yarım saat propaganda yapıyorlar.
 

28 kişiyi meydanda, 5 kişiyi evinde yakıyorlar. Yanan 5 kişinin cenazesini bulamadık, enkaza karıştı. Yetkililer o dönemde aceleyle evleri düzlediler. Evler o enkazın üzerine yapıldı.
 

ÇEKİÇ GÜÇ HELİKOPTERİNİN BAŞBAĞLAR'DA NE İŞİ VAR?

Civar köylerden karakolu arıyor, ihbarda bulunuyorlar. Karakol komutanı telefona bile gelmiyor. Santral görevlisiyle konuşuyorlar.
 

Çekiç Güç helikopteri 5 Temmuz 1993'te Başbağlar Köyü'nün üstünde uçmuş. Ne işi vardı hâlâ merak ediyoruz. Bu çok geniş çaplı uluslararası yabancı istihbaratın bir operasyonu. 1993 yılındaki faili meçhullerle de bağlantılı olabilir.
 

14 saat kimse müdahale etmedi. Kaymakamın sabah 05.00'te haberi oldu. Asker saat 22.00'de Başbağlar'a ulaştı. Kimseye otopsi yapılmadı. Cenazeler Köy Hizmetleri'nin kamyonuyla taşındı.

MAHKEMELER TAMAMEN KURGUYDU

16 sanık yakalandı ve Başbağlar Meydanı'ndan geçirildi. Dönemin Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanı SHP'li Türkan Akyol, köyümüze gelerek "Affedin bunlar sizin kardeşiniz" dedi. Neden affedeceğimizi hâlâ anlamadık.
 

16 kişinin içinden bazıları suçlarını itiraf etmesine rağmen hepsi salıverildi. SHP iktidarının o dönemde mahkemeler üzerinde baskı yaptığını düşünüyorum. İzmir'deki mahkeme tamamen kurguydu.
 

Bize mağdur değil sanık muamelesi yapıldı. Horlandık, hakarete uğradık, mahkemeden atıldık. Bugüne kadar tek kişi ceza almadı. 150 kişilik terörist grup buhar oldu uçtu.
 

YENİDEN DUYGUSAL ANLAR YAŞADIK

Şimdi geçtiğimiz yıl bu dava yeniden tozlu raflardan indirildi. Erzincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etti. Önümüzdeki günlerde önemli bir duruşma var. İddianamede 20 sanığın ismi geçiyor.
 

Ama bunlara ulaşmak mümkün değil. Bazısı Avrupa'da, Suriye'de ve Irak'ta görünüyor. İlk duruşmada çok duygusal anlar yaşadık.

Acılar yeniden tazelendi. Ağladık, umutlandık. Belki failler yakalanır diye umudumuzu hiç kaybetmedik. Geçmişten bugüne gelen ihmaller zincirini artık aşmak istiyoruz.

Katliamın çocuk tanığı Muharrem Baltacı:
KATLİAMCILARIN YÜZLERİNİ HİÇ UNUTMADIM


Anneanneme gitmek için kapıya gelmiştim. Yengem, eli silahlı insanların köyü bastığını söyledi. Kıyafetlerinden 3 farklı grup dikkat çekiyordu. Sonradan bu operasyonun PKK, TİKKO ve DHKP-C'nin ortak bir katliamı olduğunu öğrendik.
 

Kadın ve çocukları bir yere topladılar. Erkekleri köy meydanına getirdiler. Yaşlı erkekleri sürükleyerek götürdüler. Yürüyemeyecek durumda olanları evlerinde yaktılar.
 

Bir bildiri okudular. "Çocuklarınızı okula, askere göndermeyin, her şeyi artık biz organize edeceğiz. Madımak ve Dersim'in intikamı alındı" diyorlardı. Sonra katliam gerçekleşti. Yüzlerini hiç unutmadım. Hâlâ yurtdışında gittiğimde insanların yüzlerine bakıyorum.
 

O yüzleri nerede olsa hatırlarım. Yıllar sonra orada görevli bir askeri yetkiliye sordum. Jandarmaya hiçbir yardım çağrısı ulaştırılmamış. Civar köylerden yapılan yardım aramaları ve ihbar kayıtları bir şekilde yok olmuş. 14 saat boyunca yardım bekledik. Derin devlet bu katliama göz yumdu.

Neden Başbağlar tercih edildi hâlâ anlamaya çalışıyorum. Kırsalda 100 km yürüyerek neden Başbağlar'a gelip bu katliamı gerçekleştirdiler? Her gün düşünüyorum ve her gün 5 Temmuz 1993'ü yeniden yaşıyorum.

Başbağlar davası avukatı Hüsnü Tuna:
SHP'Lİ MOĞULTAY VE KUL, MAHKEMEYE BASKI YAPTI


Başbağlar davası yargılamaları 28 Şubat sürecinin en sert döneminde yapıldı. Yargıda Adalet Bakanı Mehmet Moğultay'ın mezhepçi kadrolaşması hâkimdi. Ayrılıkçılık olmasın diye bu konuyu hiç zikretmedik. Dava basit gerekçelerle Erzincan'dan İzmir'e alındı.
 

DGM Başkanı, Mehmet Moğultay'a bağlı bir isimdi. Aslında yargıda bir DHKP-C zihniyetinin izleri vardı. İzmir yargılamalarını başından sonuna kadar takip ettim. Başbağlar mağdurlarına sanık muamelesi yapıldı.
 

Dönemin Erzincan Valisi'ni ziyarete gitmiştik. Çok öfkeliydi. SHP Erzincan Milletvekili Mustafa Kul'un yargı sürecine açıkça müdahale ettiğini söylüyordu.
 

Bu dosyanın yeniden açılacağı aslında katillerin bulunacağı anlamına gelmiyor. Katliamı yapanların yakalanmaları çok zor. Bu işin Başbağlar halkı için mahşere kaldığını düşünmek istemiyorum.

Bu katliam, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve zamanaşımı yoktur. Bu işin gerçek sorumlularından mutlaka hesap sorulmalı.

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye