Başbağlar Katliamının Yaraları Sarılmadı

Başbağlar hâlâ ağlıyor... 5 Temmuz 1993'te yapılan katliamın yaraları hiç sarılmadı.

KENAN KIRAN'ın haberi:

Başbağlar’da yapılan katliamın üzerinden tam 19 yıl geçti. 33 masum insan hunharca katledilmişti. Ne var ki, CHP’lilerin yoğun çabalarıyla “teşhis usûlsüz” denilerek tetikçiler serbest bırakıldı ve bir daha da bulunamadı.

Sivas davası sanıklarının, Başbağlar davasının ise mağdurlarının avukatı olan Cüneyt Toraman, Başbağlar katliamının tetikçilerinin, “teşhis usûlsüz” diye serbest bırakıldığını söyledi. Toraman, “Soruşturma dosyası Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne intikal ettiğinde, bütün Türkiye, yakalanan tetikçilerin arkasındaki gücü öğrenmeyi beklerken, ‘teşhis tutanakları usûlüne uygun yapılmadığından’ bahisle, şüpheliler mahkeme tarafından serbest bırakılmıştır. Tetikçiler serbest bırakıldıktan sonra, bir daha da bulanamamış” dedi.

“KÖYDEKİ 214 EV, CAMİ, OKUL, 
‘İÇİNDEKİ İNSANLARLA BİRLİKTE’ YAKILDI”

Toraman, 2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas’ta 35 kişinin Madımak Oteli’nde ölmesinden sadece 3 gün sonra, komşu vilayette, Erzincan ili, Kemaliye ilçesi, Başbağlar köyünde, akşam ezanı okunduktan sonra, camiye giden “29 kişi”nin, köyün meydanına toplanarak kurşuna dizildiğini, köydeki 214 ev, cami ve okulun “içindeki insanlarla birlikte” yakıldığını, 1’i kadın 4 kişinin yanarak, toplam 33 kişinin şehit olduğunu söyledi.

“BAŞBAĞLAR KATLİAMI SİVAS’TAN DAHA VAHİM”

Kasten işlenen ve evde bulunan insanların kasten yakıldığı Başbağlar katliamının, Sivas’ta meydana gelen olaylardan “daha vahim” olduğu halde, Sivas olayları sürekli gündemde tutulurken, Başbağlar’ın vahşetinin adeta görmezden gelindiğini hatırlatan Toraman, “Her iki olayın soruşturma ve yargılama süreci de hayli ilginçtir. Her iki davaya da, açıkça müdahale edilmiştir” dedi.

“İŞ MAKİNALARI DELİLLERİ SÜPÜRDÜ”

Toraman, Başbağlar’daki katliamın duyulması üzerine, saatlerce sonra olay yerine gelen güvenlik görevlilerinin, olay yerindeki delilleri toplaması gerekirken, olaydan iki gün sonra, olay yerine gelen iş makinelerinin, yanan evin içindeki cesetlerle birlikte (aynen Uğur Mumcu suikastinde olduğu gibi) delilleri süpürdüğünü ve yok edildiğini söyledi.

“ŞÜPHELİLER SERBEST BIRAKILDI”

Cüneyt Toraman, katliamdan tesadüfen sağ kurtulan mağdurların, “komşu köyden tanıdıkları bazı kişilerin teröristlere rehberlik ettiğini” beyan etmesi üzerine, o tarihte Erzincan Valisi olan Recep Yazıcıoğlu’nun, bu olayın faillerinin yakalanması için büyük destek verdiğini, tetikçilerin çoğunun gözaltına alındığını ve yakalandığını söyledi.

Tetikçilerin, mağdurlar tarafından da teşhis edildiğini kaydeden Toraman, “Soruşturma dosyası Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne intikal ettiğinde, bütün Türkiye, yakalanan tetikçilerin arkasındaki gücü öğrenmeyi beklerken, ‘teşhis tutanakları usûlüne uygun yapılmadığından’ bahisle, şüpheliler mahkeme tarafından serbest bırakılmıştır. Tetikçiler serbest bırakıldıktan sonra, bir daha da bulanamamış, teröristlere rehberlik eden köylüler ve bir kaç terörist üzerinden yargılama yapılmıştır” diye konuştu.

“BAŞBAĞLAR KATLİAMINA KATILDIKLARINI İTİRAF ETMELERİNE RAĞMEN İŞLEM YAPILMADI...”

Cüneyt Toraman, köyde bulunanların büyük bir çoğunluğunun öldürüldüğü, devlet görevlilerinin, köyü terk etmeleri için yoğun baskı yaptığı halde, Başbağlar köylülerinin, köylerini terk etmediğini, hatta, köyü yeniden ihya etmek için büyük bir kampanya başlattığını söyledi. 

Toraman, Başbağlar köylülerinin söz konusu olayın faillerinin bulunması için, açılan davanın bütün duruşmalara katıldıklarını, davayı ısrarla takip ettiklerini belirterek, şunları söyledi:

“Başbağlar katliamının mağdurlarının bu ısrarlı takibinden rahatsız olanlar, davanın naklini gerektirecek hiçbir sebep olmadığı halde, Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesi’ndeki davayı, İzmir’e nakletmişlerdir. İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi, bu olayın mağdurlarına, gizlemeye bile gerek görmeden hasmane bir tutum sergilemiş, mağdurları azarlamış, duruşma salonundan çıkarmıştır. Dava devam ederken, ‘pişmanlık yasası’ çıkması, ortadan kaybolan faillerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Başka mahkemelerde, başka suçlardan tutuklu bazı sanıklar, yasadaki indirimden yararlanmak için, mahkemelere müracaat ederek ‘Başbağlar katliamına katıldıklarını’ itiraf etmişler, olayları, başından sonuna kadar ayrıntılı olarak anlatmışlar, katliama kimlerin katıldığını isim isim belirtmişlerdir. İtirafçı sanıkların itiraflarının birbiriyle örtüşmesi, hazırlık soruşturması sırasında serbest bırakılan sanıkların ifadeleriyle de tamamen örtüşmesi, ‘bu itirafların gerçek olduğunu’ ortaya çıkarmıştır. Sanıkların bu itirafları karşısında, mağdurlar, büyük bir sevinç yaşamışlardır. Müdahil vekilleri olarak bizim de mahkemeye müracaat ederek, ‘katliamı gerçekleştirdiklerini itiraf eden bu sanıkların davaya dahil edilmeleri’ talebimiz, mahkemece, ‘talebimizin davayla ilgisi olmadığı’ gerekçesiyle reddedilmiştir. Mağdur avukatlarının topluca istifasından sonra, mahkeme, ‘sözde bir yargılama’ sonunda, 20 sanıklı davada, 18 sanığın beraatine, 2 sanığın mahkumiyetine karar vermiş, dosyayı kapatmıştır.

“HEPSİ BU ÇEMBERİN İÇİNDE”

Başbağlar köyünde gerçekleştirilen katliamla ilgili olarak, göstermelik bir yargılama yapılmış, gerçekte, bu olayın yargılaması hiç yapılmamıştır. Dava dosyası, büyük bir katliamın nasıl örtbas edildiğinin delilidir. Esasen, bu olayın tetikçileri de, tetikçilerin arkasındaki güç de bellidir. Sivas olaylarını kışkırtmakla görevlendirilenler, Başbağlar’a doğru yola çıkmışlar ve bu katliamı organize etmişlerdir. Bu elemanları görevlendirenler, olaydan kısa bir süre sonra, tetikçiler yakalandıktan sonra tetikçileri serbest bıraktıranlar, mağdurların davayı takip edememesi, davanın peşini bırakması için İzmir’e nakledenler, bu olayın failleri itirafta bulunduğu halde, bu tetikçileri davaya dahil etmeyenler, yargılama komedisini Yargıtay’da onaylayanlar, hepsi bu çemberin içindedir. Bunların üstüne gidilirse, bu olayın kimlerin projesi ve eseri olduğu da ortaya çıkacaktır. Başbağlar köylüleri, tam 20 yıldır, bu olayı organize edenlerin, tetikçilerin ortaya çıkarılmasını ve cezalandırılmasını istiyor. Bunun için, her yıl anma toplantıları düzenliyor ve bu isteklerini tekrarlıyorlar. Tetikçilerin bile yargılanmadığı bir davaya ‘yargılama’ denilebilir mi? O dönem Devlet Güvenlik Mahkemesi’ndeki dava ve yargılama ‘tamamen geçersiz sayılmalı’, bu dava yeni baştan görülmeli, bu olayı tertipleyenler, soruşturmaya ve davaya müdahale edenler de hesap vermeli, yargılanmalıdır.”

YENİ AKİT

***

Konuyla ilgili Ali İhsan Karahasanoğlu'nun yazısını okumak için tıklayınız...

 

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu