Başakşehir Özgür-Der'de "İsrail Mitler Terör" Konuşuldu

Başakşehir Özgürder’de Roger Garaudy’ın "İsrail Mitler Terör" adlı kitabı değerlendirildi.

1996 yılında Pınar yayınları (Cemal Aydın) tarafından Türkçeye kazandırılan kitap, 31 Mayıs 2010’da Gazze ‘deki ablukayı kırmak isteyen insani yardım gemisi Mavi Marmara’nın uluslar arası sularda İsrail tarafından vuruluşunun yıldönümü nedeniyle gündemleştirildi.

Günay Bulut’un hazırlayıp sunduğu programa Roger Garaudy’nin kısa yaşam hikayesi verilerek başlandı. Hayatının en verimli çağını Marksizme, Komünizme harcayan Garaudy’nin ömrünün sonlarına yaklaşırken Müslümanlığı seçişine ve ilim dünyasına katkılarına değinildi.

İsrail Mitler Terör kitabının Fransa’daki yasakçı Gayssot Fabius Kanunu nedeniyle hiçbir yayınevine bastırılamamış olması sebebiyle yazarın kitabı kendi adına bastırışı konunun hangi çevreleri rahatsız ettiğini de gündeme taşıyor.

Kitapta, İsrail Devleti’nin kuruluşunda ve devlet politikasının şekillenmesinde etkili olan teolojik efsanelerle 20.yy. efsaneleri irdelenerek bu efsanelerin gerçekliği sorgulanıyor. Siyonist İsrail Devleti’nin Tevrat ve eklerindeki efsanelerden ilham alarak sayısız kanlı katliama imza attığı gözler önüne seriliyor. Siyonizm’in Yahudiliğin dini köklerinden (Kitab-ı mukaddes’ten) beslenmediğine dikkat çekilirken, Tevrat ve eklerinin İsrailoğullarının sözlü kültürünün yazıya aktarılmış şekli olduğuna vurgu yapılıyor.

‘Bu kitap, bir sapkınlığın tarihidir’ diyen yazar Siyonizm ile Yahudi inancını ayırıyor. Siyonizm’in, Yahudilikten değil, 19.yy Avrupa milliyetçiliğinden doğmuş, sömürgeci, ulusçu ve siyasi bir doktrin oluşuna dikkat çekiyor. Tevrat ve eklerinde verilen bilgilerin tarih, arkeoloji vb. bilim dallarınca doğrulanmamış bilgiler olduğunu söylüyor.

Kitapta İsrail Devleti’nin kuruluşunda ve politikasının şekillenmesinde etkili olan teolojik efsaneler; vaat edilmiş topraklar, seçkin millet, etnik temizlik ve topraksız halka halksız toprak efsaneleri olarak sınıflandırılıyor. Kitap, İsrail’in devlet terörü üreten siyonist politikasına dayanak oluşturan bu etkenleri ortaya koyarak saptırılmış tarihsel gerçekleri yazılı delillerle aydınlatmaktadır. Yine ABD’nin, Ortadoğu petrollerini ulaşılabilir tutmak için az masraflı askeri olarak gördüğü İsrail Devleti ile organik bağı da gözler önüne serilmekte.

20.yy Efsanelerine Gelince, bu efsaneler İkinci Dünya Savaşı yıllarında Hitler’in Avrupa Yahudilerine yaklaşımını gündeme taşıyor. Siyonist İsrail’in kendi politika ve çıkarlarını tüm uluslar arası kanun ve çıkarların üstünde gören milliyetçi yaklaşımı Hitler’in Aryen ırkını tüm ırklardan üstün görüp diğer ırklarla karışımını engellemek istemesiyle aynı eksende çakışıyor. Bu dönemde Siyonist liderler İsrail Devleti’ne faydalı olabilecek yetenek ve zenginliğe sahip Avrupalı Yahudilerin Filistin’e göç edebilmesi için Hitler ile işbirliği yaparlar.

Kitapta II.Dünya savaşında yaklaşık 60 milyon insanın kaybedildiği vurgulanıyor. Ancak savaş sonunda Nürnberg mahkemesince verilen ‘6 milyon Yahudi’nin öldürüldüğü ve öldürülen Yahudi sayısının tartışmaya açılışının suç kabul edileceği’  kararının tezatları irdeleniyor. Revizyonist tarih çalışmalarıyla bu gün Hitler kurbanı olmuş 1 milyonu geçmeyen Yahudi bulunduğunun ispatlandığı ancak bu gerçeğin ortaya konulmasının Yahudi lobileri tarafından tehdit, şantaj ve saptırma yöntemleriyle engellendiği belirtiliyor.

Yazar Nürnberg mahkemesinde delil olarak ortaya konan ölüme sebebiyet veren suç aletlerinin işleyiş ve etkilerini, metinlerin sahihliğini,  tanıklıkların değerini ayrıntılı olarak tahkike tabi tutar. Bu tahkiklere göre Hitler’in Nürnberg’de iddia edildiği gibi Avrupalı Yahudiler için soykırım yazılı emri vermediğini, Yahudilerin zyklon b gazıyla ve ya yakılarak öldürülmediğini delillendirir. Yahudilerin öldürüldüğü iddia edilen gaz odalarının varlığına dair sağlam ve tutarlı deliller bulunamadığını söyler. Ausshwitz’de gaz odalarının varlığını kabul ettirmek için tanıklara şantaj ve baskıyla imzalatılan belgelerin Nürnberg kayıtlarına geçirildiğini örneklerle somutlar.

Hitler’in sırf Yahudilere yönelik olmayan katliamı insani bir felaket getirmiştir. Hitler’in düşman ilan ettiği en büyük kesim komünistler, ikinci kesim Yahudilerdir. Kitabın yazarı da komünist toplama kampında kalanlardan biridir. Nazi cinayetlerinin sadece Yahudilere yönelik geniş bir Yahudi kıyımına indirgenemeyeceğini belirtip Avrupa’da Faşizme karşı karşı mücadelede on milyonlarca ölü verilmiş olduğunu gözler önüne seren bu tenkidçi eser ‘geleceği yalanla beslenmiş kinlerle hazırlayamayız’ diye bütün dünya entelektüellerine çağrıda bulunmaktadır. Hitler kendini mağlubiyete sürükleyecek Alman ve slav komünistlere karşı Yahudilerden daha az acımasız olmamıştır.  Ancak bu gün biz sadece Oşvitz kampında toplanan, ölü yakma fırınlarında yakılan, gaz odalarında zehirlenen 6 milyon Yahudi dışında Hitler’in kurbanlarını bilmiyoruz. Savaşın hemen ardından bütün bir edebiyat ve televizyon dizileri dalgası Hitler caniliğinin anlam saptırmasına adanmıştır.

Yazar, İsrail’in aşırılıklarını sadece Ortadoğu’daki yayılmacı siyaseti ve kanlı katliamlarıyla sınırlamaz.  Aynı zamanda Yahudi lobileri tarafından yönlendirilen, bastırılan politikaları ve üretilmiş gerçeklikleri de somut belgelerle ortaya koymaya çalışır.

İsrail Siyonizmi’nin Amerika ve Fransa medyasının neredeyse tamamına hakimiyeti, dünyaya anlam tahribatını kabul ettirip yepyeni bir gerçeklik algısı üretir. Medya organları aynı ağızdan konuşarak olayların yönünü İsrail lehine çevirmeyi başarır. Arap İsrail savaşlarında öldürülen Yahudi sayısı ölen Arapların yüzde biri değildir. Ancak İsrail orantısız şiddetini ve saldırganlığını eli silahlı askerlere taş atan çocukların terörist olduklarına inandıran haberlerle meşrulaştırır.  Saldırganlığına malzeme bulmak için her an bir provokasyona hazırdır. Sabra ve Şatilla katliamı gibi büyük katliamlardan önce mutlaka provokatif olaylar Filistinli Arapların sorumluluğuna verilmektedir.

İsrail güçlü lobilerine güvenerek şantaj ve tehditle nazi soykırımına uğradığı iddia edilen Yahudilerin tazminatlarını Almanya’dan ayrılmış devletlerden de almayı başarır (örn. Avusturya). Oysa II. Dünya savaşı esnasında İsrail Devleti yoktur. Savaş sonucu resmi muhatap kabul edilmemelidir. İkinci Dünya savaşının Yahudi olmayan kurbanlarının mirasçıları bir enkaz üstünde yeniden yaşamaya çalışırken Siyonist Yahudiler ticari dehalarıyla ölülerini bile paraya dönüştürmeyi başarmışlardır. Hiç külfetsiz şekilde İsrail’e akan para İsrail’i tüm Arap ülkelerinden daha vurucu askeri bir güç haline getiriyor.

Sonuç olarak, tarih boyunca bir ilah veya efsanevi bir atanın başarılarından esinlenen mitolojik efsaneler toplulukların hali hazır olumsuz durumunu aşmada itici güç olarak kullanılmıştır. Ancak holokost iddiası en vahşi soykırımları unutturmaya yönelik bir mittir. Bu siyasi istismardan en büyük karı sağlayanlar kendilerini tek kurban göstererek hemen savaş sonrasında bir devlet kuran ve bu devletin zulümlerini örtmek için kurdukları devleti her türlü kanunun ve mukaddes kitapların İlahının üstüne çıkaranlardır.

Yazar, ‘Bu kitabın gayesi Amerika tarafından kayıtsız şartsız desteklendiği için sayısız savaş çıkaran ve lobisinin büyük devletler ve dünya kamuoyu üstündeki tesiri nedeniyle dünya barışına sürekli tehdit oluşturan Siyonist efsanenin zararlarını gözler önüne serebilmektir’ diyerek çalışmasını özetlemektedir.

Günay Bulut, ‘Kitapta muharref Kitab-ı mukaddes’in bütün olarak gerçekliği sorgulanmıyor. Siyonist terörizmi sorgulayıp eleştiren adil, entelektüel, dindar Yahudilerin söz ve yazılarıyla Yahudi olanların insanlığın gelişimine katkıları görmezden gelinmiyor.’ Diyerek konuşmasını bitirdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi