Barzani’ye Had Bildireyim Derken Kürt Halkını Küstürdüğünüzü Görmüyor musunuz?  

Mehmet Ocaktan Barzani’yi pataklama adına serdedilen tepkilerin Kürt halkıyla duygusal kopuş tehlikesine yol açabilecek bir düzeye doğru ilerlediğine dikkat çekiyor. 

Mehmet Ocaktan’ın konuyla ilgili bugünkü Karar’da (2 Ekim 2017) yayınlanan “Kürt Halkıyla Gönül Bağlarımızı Zedelemeden…” başlıklı yazısı şöyle:

Son günlerde Kuzey Irak’taki bağımsızlık referandumu vesilesiyle özellikle Türkiye medyasında Kürtlere karşı oluşan negatif hava hepimiz açısından endişe verici bir görüntü arzediyor. Öylesine manşetler atıldı ki, bu haberler Barzani’nin “Yahudi uşağı” olduğu iddialarından, askerlerin Barzani için ‘kılıçlarını keskinleştirmesi’ve okkalı bir şamar atılması tavsiyelerine kadar uzanan aşağılama seanslarıyla doluydu...

Referandum sürecinde PKK, keskin ifadelerle Barzani’yi açıktan tehdit etmesine rağmen, Barzani’nin PKK ile işbirliği içinde olduğunu kanıtlamak ve Kürtlere karşı nefret oluşturmak için “PKK kutladı” manşetleri bile atıldı.

Biraz suhulet ve sükunet lütfen... Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına karşı uluslararası camia ile birlikte tavır alması bir ölçüde kabul edilebilir. Nitekim başta Amerika olmak üzere Avrupa ve bölge ülkeleri de referanduma karşı olduklarını en net bir şekilde ortaya koydular. Ama o kadar... Bu ülkelerin hiçbirinde siyasetçiler, 5 bin gönüllü ülkücünün Kuzey Irak’a gitmek üzere hazır olduğunu söyleyen Bahçeli gibi açıklama yapmadılar ya da askerlere “Kılıçlarınızı keskinleştirin” çağrısı yapan siyasetçiler gibi ateşe benzinle yaklaşma acemiliğinde bulunmadılar.

Eğer bu referandumu sadece Barzani üzerinden okursak yanılırız. Çünkü bu coğrafyalarda Kürtlerin yıllardır yaşadığı mağduriyetler, çok doğal olarak gerek Türkiye dışındaki, gerekse içerideki bütün Kürtlerin aklını ve gönlünü aynı istikamette yoğunlaştırmış bulunmaktadır.

Dolayısıyla bugün Tahran ve Bağdat’la birlikte Barzani’yi pataklamak üzere oluşturulan ittifakın ürettiği sonuçlar sadece Irak Kürtleri üzerinde değil, Türkiye’deki Kürtler tarafından da hissedilecektir.

***

Bugün atacağımız yanlış bir adımın bu coğrafyada uzun yıllar telafisi imkansız yaralar açacağını unutmayalım. Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan acılar bunun en önemli kanıtıdır. Yıllardır bu ülkede Kürt kelimesinin kullanılmasının bile yasak olduğu yüz kızartıcı bir geçmişten geliyoruz. PKK terör örgütü de bu mağduriyetlerden beslenerek ve bunları istismar ederek büyümüş ve başımıza bela olmuştur.

Ancak Türkiye AK Parti iktidarıyla birlikte bu makus talihini tarsine çevirmeyi başarmış, Kürt halkıyla devlet arasındaki gönül bağlarını yeniden tesis etmiştir. O dönem başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın 2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı tarihi konuşmada Kürt sorunu konusunda manifesto niteliği taşıyan şu sözleri Türkiye’de yeni bir dönemi başlatmıştı: “Her ülkede geçmişte hatalar yapılmıştır. Her ülke geçmişinde zor günler yaşamıştır. Türkiye gibi büyük bir devlet ve güçlü ülkede pek çok zorluğun harmanından geçerek bugünlere geldik. O nedenle geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere asla yakışmaz.”

Bu ülkede siyasal iktidarların uzun yıllar dönüp bakmadığı Kürt sorunu konusunda tarihi adımlar atan, barış ve kardeşlik için elini taşın altına koyan AK Parti’nin, bugün Kuzey Irak referandumu yüzünden bütün bir coğrafyadaki Kürtlerle gönül bağlarını zedeleyecek adımlar atmaktan özenle kaçınmalıdır.

İki gün önce havaalanına gitmek üzere bindiğim taksinin şoförü endişeli ifadelerle şunları söylüyordu: “Ben AK Partiliyim, ancak Barzani üzerinden Kürtlere yönelen öfkeden korkuyorum. Benim akrabalarım hendek savaşlarında AK Parti’nin kardeşlik projesine inandıkları için PKK’ya destek olmadılar ve orayı terk ettiler, devletin yanında yer aldılar. Çünkü PKK ateist ve terörist bir örgüt. Oysa Barzani bizim gibi Sünni, nitekim Cumhurbaşkanımız Barzani’yi Diyarbakır’a getirerek çok güzel barış ve kardeşlik havası oluşturmuştu. Ancak şimdi Irak Kürtlerine karşı Türkiye’nin tavrını anlayamıyorum.”

Elbette bugün Barzani’yi pataklayabiliriz, sınırları kapatıp her türlü yiyecek ve içeceğe ambargo da koyabiliriz. Hatta daha da kızıp İsrail’in kucağına da itebiliriz. Ama biz bu coğrafyadayız, yüzyıllarca Kürtlerle birlikte yaşadık ve yine yüzyıllarca birlikte yaşayacağız. Unutmayalım ki Osmanlı’yı büyük yapan sadece gücü ve kudreti değil, gönül coğrafyasının zenginliğidir aynı zamanda...

Yorum Analiz Haberleri

Suriye Devrimi'ne Kur’an penceresinden bakış
İran kendi ipini çekiyor…
Ekran karşısında beyni çürüyen bir nesil...
Mimaride insani saiklerin yerini; kârlılık ve verimlilik aldı...
Siyonist çeteye karşı direnişle geçen bir yıl...