Bartın'da “Vesayet Karşısında Müslümanlar” Paneli

Bartın Özgür-Der bu hafta Türkiye ve İslam dünyasında yaşanan siyasal süreçle ilgili bir panel gerçekleştirdi.

Gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak ve Haksöz Dergisi yazarı Hamza Türkmen’in katıldıkları “Küresel Vesayet Karşısında Müslümanlar” konulu panel Bartın Kültür İl Müdürlüğü Konferans salonunda Bartın halkının yoğun katılımı ile gerçekleştirildi.

Bartın Özgür-Der’in organize ettiği panel Mehmet ŞERBETÇİ’nin genel sunuculuğunda, etkinliğin düzenlenme amacı, Bartın ve çevresinde, mazlum Suriyeli Kardeşlerimizle ilgili sürdürülen yardım kampanyasına dair bilgi aktarmasıyla başlandı. Ardından İslam coğrafyasında zulme maruz kalan Müslüman kardeşlerimizin içinde bulunduğu durumu anlatan sinevizyon gösterimi duygulu bir şekilde izlendi. Muharrem OLGUN’un Enfal suresi 24-28. Ayetlerinin lafzı ve mealini okumasıyla panele başlandı. Asım ÖZDEMİR’ in panel yöneticiliğiyle başlayan ve Özdemir'in konunun önemi ve çağrıştırdıklarıyla ilgili  verdiği kısa bilgiden sonra konuşmacılardan Haksöz yazarı Hamza TÜRKMENE söz verildi.

Konuşmasına İslam ümmetinin yaşadığı yerlerdeki durumu değerlendirerek başlayan Türkmen, coğrafyamızın bize çizilen sınırlardan ibaret olmadığını  nerede müslüman yaşıyorsa  başındaki sistem ne olursa olsun o toprakların ümmet coğrafyası olduğunu ve coğrafyalarımızda özgürleşmenin Müslümanların en fıtri hakkı olduğuna değindi. Türkmen Türkiye'nin yakın tarihinde batıcı/seküler zihniyetle oluşturulan vesayetin islami kadroları yok ettiğini, bu zaman dilimiyle yaşanan ağır baskıların zaman zaman ıslah ve ihya çabalarında kopukluk veya yetersizliğe sebep olduğuna dikkat çekilerek  şunlar ifade edildi. ;

’Bu zihniyet bizim vesayete karşı çıkacak en önemli kadrolarımızı eritti. Çökmüş, erimekte olan ve ümmeti yeniden kitapla yeniden fıtratla buluşturabilecek ıslah hareketlerinden, Urvet-ül Vuska hareketinden etkilenmiş olan müslümanları türlü baskılarla kuşattı. İskilipli Atıf hocadan Said Halim Paşa’ya, Mehmet Akif’den Elmalılı Hamdi Yazır’a, Babanzade Ahmet Naim’den Said Nursi’ye kadar ya sindirdiler ya hapsettiler ya astılar ya suikaste kurban ettiler ya da yurt dışına kaçmalarına neden oldular. Bu sadece bizim bölgemizde yaşanan küresel vesayetin takipçilerinin, yerli vesayetin formu. Aynı süreç  Mısır’da yaşandı Irak’ta da Suriye’de de Filistin’de de Arap yarım adasında da Tunus’da da Fas’da da Cezayir’de de ‘’

Türkmen Ortadoğu İntifadasını ve İslam coğrafyalarındaki dirilişi bu gibi ıslah ve ihya mücadelesinin sürekliliğinin bir tezahürü olarak gördüğünü belirtti ve ülkemizdeki vesayetin bu gibi mücadelelere şahitlik ve öncülük edebilecek şahsiyetleri tasfiye ettiğini ekledi.

Türkiye’de Müslümanların modelleşemediğini vesayet sitemine ve küresel vesayete karşı verdikleri siyasal mücadelenin verili sistem içinde ortaya konulduğuna değinen Türkmen, bu mücadelenin demokratik hayata geçişinde partileşmenin önemli yer tuttuğunu, bugün İslamcı olmadığını belirten Ak parti yöneticilerinin çevre içerisinde yer alan inançlı kitlelere yaşama imkanlılığı oluşturma amacında  olduğunu belirtti. Islahat ve özgürleşme açısından bugün Ak partinin tamamı olmasa da yetkin irade kadrosunun çevrenin önünü açma konusunda ortaya koyduğu çaba ve kazanımların maalesef İslami Kuruluşlar, Vakıflar ve Cemaatlerden yeterli desteği alamadığını aynı minvalde var olan potansiyelin ileriye dönük İslami hizmetler yararına ortak adımlara dönüşmediğine  dikkat çekti.

Sistem içi araçları kullanmanın kirli ve zorlu bir ortamda ilerlemek olduğunu belirten Türkmen dik durulabilen ve temiz kalabilenlerin ancak ;

1-İslami ve İnsani kaygısı olan,

2-Reel siyaset içinde kendisini İslami cemaatlerin istişari denetimine açan şahsiyetler olması gerektiğini , her zaman büyük tuzakların hepimizi hedef alacağını belirtti.

Türkmen  Mumtehine suresi gereği bizlerle savaşmayanlara karşı adaletle davranmamız gerektiğini, harp hile ise hilenin sadece düşmanlara karşı yapıldığını, bizlere düşmanlık yapmayanlara yapılamayacağını belirterek sözlerine son verdi.

İkinci konuşmacı olarak söz alan Abdurrahman Dilipak Rabia selamı ile salonu selamladı ve Rabia işaretinin yeni bir dünya mümkün iddiasının kanıtı olduğunu ifade ederek sözlerine başladı. Mısır direnişi gibi İslam Coğrafyasındaki bütün zulümlerden bihaber olamayacağımızı bununla birlikte bütün bu olup bitenleri Müslüman olarak görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip olmadığımızı ifade etti. Dilipak bizlerin dünyadaki hiçbir zulme sessiz kalma lüksü olmadığını Müslüman olsun veya olmasın her topluluk için adaletli davranmamız gerektiğini belirtti. Maide Suresi 8.Ayette belirtildiği üzere kinimizin adalete engel olmaması hususuna değindi.

Müslümanların bu küresel vesayet karşısında zulme ve baskıya maruz kalan insanlar için yaptıkları yardımlar, harcadıkları çabalar mutlaka Allah’ın katında karşılığını bulacağını söyleyen Dilipak:

“ Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah’ın mağdur kullarına yardım ederseniz Allah sizden daha cevvaldir. Yaptığınız yardımın karşılığını size on katı yüz katı hatta yedi yüz katı ile geri verir.” Diyerek Müslümanların çabalarının asla karşılıksız kalmayacağını belirtti. Rad Suresi 11.Ayete atıfta bulunarak bizlerin kendimizi değiştirmemiz durumunda Allah’ın da bizler hakkındaki hükmünü değiştireceğini söyleyen Dilipak Müslümanların kendi içlerinde olumlu bir değişimin gerçekleşmesine ihtiyaçları olduğunun altını çizdi.

Müslümanların sadece iman ettik demekle sınanmadan bırakılmayacaklarını, bizden öncekilerin başına gelenlerin bizlerin de başına gelmeden cennete girilemeyeceğini hatırlatarak, Müslümanların İslam’ın gereklerine hakkıyla riayet etmeleri ve kardeşlik bilincini kuşanarak tek bir ümmet olma yolunda cehd etmeleri gerektiğini vurguladı. Oturduğumuz yerden ettiğimiz dualarla, fiiliyata geçmediğimiz müddetçe gözle görülür bir değişime ve gereken sorumluluk bilincine ulaşılamayacağını belirten Dilipak, mazlumların kurtuluşunun sorumluluk bilinciyle hareket eden ve fiili duada bulunan Müslümanların eliyle gerçekleşeceğini ifade etti.  

Küresel vesayetin dünya çapında uyguladığı baskı ve zulümlere değinen Dilipak şunları ifade etti :”Dünyada yaşayan dört büyük ırk var birini yok ettiler, birini köleleştirdiler, sarı ırkı sömürdüler, modern batının refah, huzur ve zenginliğinin arkasında Kızılderililerin kanı, siyah derililerinin gözyaşı, sarı ırkın çalınan alın terleri var.”

Özetle bu sömürü düzeni karşısında direnebilmek için bizlerin küresel bir dayanışmaya ihtiyacımız olduğunu belirten Dilipak, Müslümanlar olarak kendi aramızda birliği sağlamadan diğer Müslüman halklarla muvahhid bir toplum oluşturabilmemizin pek mümkün olmadığını söyleyerek sözlerini bitirdi.

Konuşmaların ardından soru cevap bölümüne geçildi. Panel sonunda Abdurrahman Dilipak ve Hamza Türkmen okurlarıyla buluşarak Abdurrahman Dilipak yeni çıkan kitabı “Coğrafi Keşiflerin İçyüzü ”, Hamza Türkmen ise “İslami Mücadele’nin Yeni Dili ” ve diğer kitaplarını imzaladı. 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Antalya'da İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları protesto edildi
“Sanal kimliklerin inşası: Hakikat mı kurgu mu?”
Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!