Bartholomeos, Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili olarak, “Galiba derin devlet istemiyor” demiş.
Hah! Nihayet..
Bartholomeos’un şunu da anlaması lazım: İmam Hatip, İlahiyat ve Kur’an kursu, din öğretimi sorunu çözülmeden bu konuların hiçbiri çözülemez.
Ne yani, yüzde 90’ın sorunu çözülmeyecek, sadece Rumların meselesi çözülecek..
Sonra dönüp Müslüman kitleye ne diyecekler?
Bartholomeos, Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun açılmasını istiyorsa, o zaman öncelikle Müslümanların sorunu çözülecek..
Müslüman kızın başörtüsü sorunu çözülmeden rahibelerin sorunu da çözülemez.. Ya hu, patrik efendi, biz daha şu katsayı işini bile çözemedik.. Anla artık..
Sadece Rumların değil, Müslümanların dinî sorunları çözülmeden hiçbir dinî topluluğun sorunu çözülemez..
Biz zekatımızı matrahtan düşmeden ve bunu bir fonda toplama imkanına kavuşmadan ne Hahambaşılık, ne de Patrikhane bu hakka sahip olabilir. Ve herkes göz göre göre kayıt dışı işlem yapmaya zorlanıyor. Daha buna benzer 40 madde sayabilirim.. Heybeliada açılırsa, Ekümeniklik tanınırsa bu iş bitmeyecek ki. Bu kapı açılınca kapının arkasında bekleyen daha buna benzer onlarca mesele var.. Patrik efendinin de bunları bilmesi gerek..
Aslında herkes her şeyi biliyor da, gerçek kimsenin işine gelmiyor..
Ya hu kardeşim, şu “Efendi” kelimesini kullanmak bile yasak. “Hacı, Hoca, Bey, Paşa” demek bile yasak. Tekkeler, dergahlar bile yasak. 1950’ye kadar türbeler bile kapalıydı. Camiler kapatılmıştı.
Müslümanların evrensel cemaat birliği sorunu çözülmeden Patrikhane’nin ekümeniklik iddiası da sadece bir iddia olarak kalır..
Bana göre her din ekümenik bir karaktere sahiptir..
Benim için tek başına Kürt sorunu da yok.. Her etnik topluluk için aynı sorun vardır ve herkes için aynı şeyi istemeliyiz.
Doğduğumuz ana babayı, doğduğumuz zamanı ve toprağı biz seçmedik.. Öte yandan herkesin bir din seçme, hatta mezhep, tarikat seçme hakkı da vardır elbette..
İnanç ve fikir hürriyetinin ifade ve örgütlenme, öğretim hakkı da olması gerekir..
Bunlar evrensel değerlerdir. Devletin varlık ve meşruiyetinin temelidir..
Türkiye’de tartışma konusu olan bu..
Geçen gün bir arkadaş Mehmet Akif’in Kürt sorunu ile ilgili şiirini göndermiş. Buyurun..
Artık ey milleti merhume, sabah oldu uyan!
Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan?
Ne Kürtlük, ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle Peygamber-i zişanın İlahi sözünü.
•
Veriniz başbaşa; zira sonu hüsranı mübin,
Ne hükümet kalıyor ortada, billahi ne din!
“Medeniyet!” size çoktan beridir diş biliyor;
Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
•
Ne bu şuride siyaset, ne bu fasid dava?
Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz...
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!
Bunu benden duydunuz, ben ki evet, Arnavudum...
Başka birşey diyemem.. İşte perişan yurdum!...
Fikrî kavmiyeti tel’in ediyordu değil mi Peygamber?. Hani herkesin dini kendine olacaktı?. Hani biz âlemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber’in ümmetiydik?. Geldik, şimdi kendi başımıza bela olduk..
Türkiye’nin gündemine bakar mısınız? Bir başbakan yardımcısına suikast planı ortaya çıkartılıyor, yapılan tartışmalara bakın. Kime inanacaksınız?. TSK ile Emniyet karşı karşıya.. Birileri kurbağa haşlaması için suyu ısıtmaya başladı sanki.. İktidar ne diyor, muhalefet ne tepki veriyor?.
Bütün bu olayların aslı ne? MİT ne diyor? Başbakan’ın bu konuda bir şeyler söylemesi gerek..
Birileri Ergenekon davasını sulandırmaya çalışıyor. İnternette birileri alenen darbe çağrısı yapıyor..
Her darbe döneminde aynı şey olur. Birileri sanki darbe şartlarını oluşturmaya çalışıyor. Düğmeye bastılar, var güçleri ile saldırıyorlar. Aceleleri var gibi..
Aslında kim oldukları, ne yapmak istedikleri çok açık ve net. Her şey belli. O zaman kim neyi bekliyor?.
Böyle giderse, gelecek günler, geçen günleri aratır..
Suikast timleri sokağa salındı.. Bu intiharların arkası gelir..
Bundan sonra olması muhtemel olayların önceden haber alınıp, olayların önlenmesi gerek..
Birileri hükümeti acz içinde gösterme çabasında.. Birileri açıkça hükümetin en tepesindeki kişileri hedef seçerek, kararlılık ve güç gösterisinde bulunuyor..
Başbuğ bu işlerin neresinde bilmiyorum.. Kimine göre Erdoğan Başbuğ’la uyum içinde. Kimine göre işler sanıldığı gibi değil..
Birileri darbecilerle ilgili iddiaları sulandırmak için, iktidarın, parlamentonun saygınlığını bitirmek için ne gerekirse yapıyor..
Ne yazık ki, kimi barolar, kimi yargı mensupları, kimi askeri kişiler de buna çanak tutuyor..
Erdoğan ne yapacaksa hemen yapmalı. Sanırım yılbaşından sonra bu süreç daha da hızlanacak. Bütçe de çıktı. Bundan sonrası için neler olacağını hep birlikte göreceğiz..
Şu günlerde fırtına öncesi sessizliği yaşıyoruz daha..
Dilerim korkulan olmaz.. Kim ne yapacaksa elini çabuk tutması gerekiyor.. Gecikme, bu işin riskini daha da artıracak..
Sahi, tam da böyle bir zamanda o röportaj aylarca bekletildikten sonra niye yayınlandı ki? Bu kavgada bir tek Patrikhane eksikti.. Kürt meselesi, Alevi kökenli bir subayın intiharı, derken Noel Baba gibi bacadan inen bir Patrikhane tartışması..
Bakalım sırada ne var?.
Selam ve dua ile..
VAKİT