Birileri belki der ki; “Sadece eleştiriyorsunuz.Kendi açınızdan olaylara bakıp, önyargılı suçlamalar yapıyorsunuz..”
Öyle ise, bugün de şöyle yapalım..
Eleştirdiğimiz kişilerin cümlelerini, aynen alıntılayıp değerlendirmede bulunalım.
Şundan bundan duyduğumuzla, kendi dinlediğimizle değil, onların birebir açıklamalarını size aktaralım. Sonra da cevabını verelim..
İstanbul Barosu’nun internet sitesine girdim.
Baroların önceki günkü ortak eylemi ile ilgili açıklamasına baktım.
Giriş cümlesi şöyle: “Yüksek yargının, başsavcıların, onlarca hâkim ve savcının müfettiş talepleriyle, avukatların ise suç şüphesi olmaksızın keyfî olarak dinlenebildiği bir ülkede hiç kimsenin hukuk güvenliği bulunmamaktadır. Bu bir rejim ve anayasa sorunudur. Bir ülkede yargı, bizzat yüksek yargı mercilerince ifade edildiği üzere savunma konumunda ise, saldırının varlığı da tescillenmektedir.”
Buradaki cevap verilebilinecek somut noktaları tesbit edip, yorum kısmını “kendi takdirleridir” diye es geçelim..
Somut noktalar neresi?
1) Yüksek yargı, müfettiş talebi ile dinlenmektedir.
2) Başsavcılar, müfettiş talebi ile dinlenmektedir.
3) Onlarca hakim, müfettiş talebi ile dinlenmektedir.
4) Avukatlar ise, suç şüphesi olmaksızın, keyfî olarak dinlenmektedir.
Buyurun bu somut iddiaları masaya yatıralım.
Yüksek yargı, müfettiş talebi ile dinlenmekte midir?
Böyle bir karar, böyle bir dinleme tesbiti var mıdır?
Yoktur.
Peki ne kastediliyor?
Yargıtay Savcısı Faruk Eminağaoğlu’na ait tahsisli telefonun, müfettiş talebi ve hakim kararı ile dinlenmesi kastediliyor!
Dikkat buyurun, sadece müfettiş talebi ile değil..
Müfettiş talebine, hakim kararı eklenerek..
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na giden yazı, müfettiş talebi değil..
Hakim kararı..
TİB, hakimin kararı ile o dinleme işlemine teşebbüs ediyor. Hoş; o da gerçekleştirilememiş ama. Gerçekleştirildiğini varsayarak söyleyelim, müfettiş talebi ile yüksek yargının dinlendiği iddiası kocaman bir yalan..
Aynı açıklamada, başsavcı ve hakimlerin de yine müfettiş talebi ile dinlendiği iddiası, aynı şekilde kocaman birer yalan.
Müfettiş talebi ile hakim dinlendiği, başsavcı dinlendiği falan yok.
Hakim karar verirse dinleme yapılabiliniyor.
Hakim karar vermezse, yapılamıyor!
Çünkü; dinlemeyi yapacak olan makam, kendisine müfettiş talebi geldiğinde değil, hakim kararı geldiğinde işlemi başlatıyor!
Geldik, barolar adına yapılan ortak açıklamadaki dördüncü iddiaya...
Orada da, avukatların, suç şüphesi dahi olmadan dinlendiği iddia ediliyor.
Bu da kocaman bir yalan.
Çünkü dinlemelere, hakim karar verdiği gibi, hakimler de bu kararları, ancak CMK’daki şartlar varsa verebiliyor.
CMK’daki şart ne?
“Kuvvetli suç şüphesi”!
Demek ki, suç şüphesi varsa, dinleme kararı veriliyor. Şüphe yoksa, dinleme kararı verilmiyor! Verilemiyor.
Peki, Baro açıklamasında ne deniliyor?
“Avukatlar, suç şüphesi olmaksızın keyfî olarak dinlenmektedir!”
Şimdi bu açıklamayı kim hazırlamış ise, ben onu yalancılıkla itham ediyorum.
Buyursun, aksini ispat etsin.
Hakim kararı olmadan, suç şüphesi ile ilgili bir tanımlama yapılmadan dinleme yapılmış avukatları göstersinler.
Müfettiş talebi ile, hakim kararı olmadan dinlenen hakimleri/başsavcıları göstersinler..
Göstersinler de, biz de haksız olarak kendilerini “yalancılıkla” suçladığımızı kabul edelim.
Ama ispatlayamıyorlarsa, onlar da kendilerinin konumunu kabul etsinler.
Hayali iddialarla açıklamalar yaptıklarını, yürüyüş düzenlediklerini, halkı gereksiz yere kışkırttıklarını kabul etsinler..
Hukukçu oldukları halde, ellerinde belge olmadan insanları karaladıklarını, kurumları suçladıklarını kabul etsinler..
Ve bu durumda işletilmesi gereken istifa müessesesini çalıştırıp, baroların başından çekilsinler!
Tabii, kendilerine saygıları varsa.. Hukuka saygıları varsa..
VAKİT