HAKSÖZ HABER
Cumhuriyet haber sitesini açtığınızda her gün mutlaka din veya dindarlıkla ilişkili bir mesele hakkında nefret kusan bir yazı ile karşılaşıyorsunuz. Bugün nefret kontenjanını bu işte epeyce mahir olan Barış Terkoğlu almış.
Terkoğlu özetle yazdığı yazıda artık bir retorik haline gelen “FETÖ korkusu” argümanını kullanarak devletin bu “hastalıktan” kurtarılması gerektiğini belirtiyor. Peki, hastalık olarak kast ettiği şey nedir diye sorduğumuzda, Türkiye’deki irili ufaklı dini grup ve cemaatlerin kast edildiğine şahit oluyoruz. FETÖ’nün aslında dini bir grup olduğunun üstünün örtülmeye çalışıldığını ifade eden Terkoğlu, bunu da 2017 senesinde Polis Akademisi tarafından hazırlanan “Yeni Nesil Terör: FETÖ’nün Analizi” isimli rapora dayandırıyor.
FETÖ’nun Nurculukla ilişkisi olduğunun altını özellikle vurgulayan Terkoğlu, buradan kendisine inşa ettiği zeminle aslında “tüm dini cemaat ve grupların” aynı potansiyeli taşıdığını söylemiş oluyor. Varmaya çalıştığı noktayı da “uzaklardan getirerek” zorlama raporlara başvuruyor. Raporun içeriği gerçekten şaşırtıcı. Terkoğlu, raporun hükümet tandanslı tezler taşıdığı şerhini düşüyor ama en azından “hastalıkla” mücadele perspektifi taşıdığı için raporu önemsiyor. Aslına bakılırsa Terkoğlu’nun raporda hoşuna giden şeyle cari hükümetin FETÖ ile mücadele konusunda ıskaladığı husus benzer yerlere denk düşüyor. Hükümetin 15 Temmuz sonrasında içine düştüğü “siyaset üretememe” krizinin üstüne eklenen “MHP kamburu” çözümsüzlüğü derinleştirirken Ak Parti’nin zamanında mücadele ettiği vesayetçi odaklara dönüşmesine sebep oluyor.
Öncelikle Terkoğlu’nun darbe veya darbecilikle en ufak bir meselesinin olmadığı anlaşılıyor. Önemli olan devletin bekası. Devleti yaşatmak adına kime ne yapıldığı ise endişe edilecek bir konu değil. Bu sebeple hedef göstermekten hiç çekinmiyor. Devletten ne anladıkları noktasında raporu hazırlayanlar ile ayrılığa düşebilirler ancak devleti hedef aldığı düşünülen “şeyin” yeryüzünden silinmesi gerekiyor. Terkoğlu için bu, dinle dindarlıkla ilişkili olan her şey anlamına geliyor. Bu yüzden onu “hastalık” olarak tanımlayıp nefretini de göstermiş oluyor. Darbe girişimi ve onun sebep olduğu hukuki, siyasi krizle falan bir meselesi yok, maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek!
Terkoğlu’nun bakış açısında şaşılacak bir konu yok. Asıl sıkıntı hükümetin sapla samanı birbirine karıştırarak giriştiği “FETÖ savaşında” yatıyor. Tarumar olan toplumsal, siyasal zeminin sebep olduğu vasat Barış Terkoğlu gibi müfritlere verimli topraklar sunuyor. Solun zaten iyi becerdiği manipülasyonla algı üretme becerisi burada devreye giriyor ve hükümetin kendisinin sebep olduğu şeyler yüzünden onu var eden toplumsal kesim hedef haline geliyor. Terkoğlu da yazısını bu sebeple olsa gerek, “beyaz önlüğüne bakıp doktor sandıklarımız”dan kurtulmamız gerektiğini belirterek bitiriyor. Netice olarak topluma pompalanan “FETÖ korkusu” uzun vadede Ak Parti’yi dinamitlemiş oluyor! Terkoğlu ve Cumhuriyet bunun farkında. Peki, Ak Parti?