HAKSÖZ HABER
Malum son günlerde sol ve Kemalist gruplar ısrarlı bir şekilde cemaatlerin aleyhinde yayınlar yaparak kamuoyunu etkilemeye çalışıyorlar. Nitekim İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamaları üzerinden cemaat düşmanlığını yeniden alevlendirmeye çalışırken bazı tarihsel olaylara da atıfta bulunuyorlar. Tarih, herkesin kendi hikâyesinden bir parça bulabileceği niteliğe sahip olan bir disiplin. Kendi teorilerinizi destekleyebileceğiniz argümanları bir şekilde bulmanız mümkün. Ancak bunların doğruluğu ve hakikate uygunluğu ise sizin ahlakınıza bağlı olarak değişebiliyor. Yani tarihi vakaları argümanlarınıza göre eğip bükerek “kullanışlı retorik” haline getirmeniz de mümkün. Eğer ki ahlaki hiçbir ilkeniz yoksa…
Sol-Kemalistler tarihi çarpıtıp yalan üzerine kurulu dev bir anlatı oluşturma konusunda yeryüzündeki diğer bütün müfsid ideolojilerle yarışabilecek hüviyete sahiptirler. En büyük anlatı meşhur “kanlı 1 Mayıs” olayıdır. Sol grupların birbiriyle yaşadıkları çatışmalar sonucu 34 kişi ölmüştür. Ancak bu olay yıllarca saçma sapan komplo teorileri veya kontgerilla edebiyatıyla izah edilerek sol şiddetin üstü örtülmeye çalışılmıştır.
Haberimizde bahse konu edineceğimiz “yalan” ise Barış Terkoğlu tarafından Cumhuriyet Gazetesi’nde dile getirildi. Her zamanki gibi Deniz Gezmiş sosu da eklenerek. Silahlı mücadelenin içinde biri olmasına rağmen gerçeklik dışı romantik dünyanın bir figürü gibi gösterilerek.
Sol gruplar her zaman olduğu gibi hakim olduklarını düşündükleri yerlerde farklı düşünen insanlara yaşam hakkı tanımazlar. Nitekim 1969’da da muhafazakar, dindar öğrenciler çok az sayıda olmalarına rağmen arkalarına Kemalist sistemin kadrolarını alan sol gruplar tarafından öğrencisi oldukları okullara girmeleri engellenmeye çalışılır. Bu duruma "artık yeter" demek isteyen öğrenciler birlikte hareket etmeye karar vererek sol faşizmin baskısına direnirler.
1969 senesinde Yıldız Camii’nde namaz kılan İslamcı gençler sol gruplar tarafından işgal edilen Yıldız Üniversitesi önünden geçerken silahlı saldırıya uğrarlar. Bu duruma karşı kendisini savunmaya çalışan Müslüman öğrencilerin karşısında ise elinde silahıyla en önde Battal Mehetoğlu vardır. Mehetoğlu silahındaki kurşunları Müslüman öğrencilerin üzerine boşaltırken binadan gelen tüfek kurşunu ile yere yığılır. Bu durum karşısında şaşkına dönen sol-faşistlerin duraksamasından faydalanan öğrenciler ve onlara destek için gelenler fırsattan istifade ederek oradan uzaklaşırlar.
Mehetoğlu’nun elinde silahıyla öğrenci avına çıkan bir katil olduğu gerçeğiyle yüzleşemeyen sol-Kemalistler yine her zaman yaptıklarını yaparak tarihi çarpıtma yoluna giderler. Buradan sonra sözü Barış Terkoğlu alıyor. Terkoğlu yazısında Süleyman Soylu’ya yüklenmek için onun “Arif abi” diye hitap ettiği Arif Önemli’nin 1969 senesinde yaşanan olaylarla ilişkisini ortaya koymaya çalışıyor. Ama olayları bir “devrimciye” yakışan şekilde çarpıtarak anlatıyor. Mehetoğlu'nu, Müslüman öğrencilere silah değil çiçek uzatıyormuş gibi göstermeye çalışan Terkoğlu, sol ajite dilin en bayağı örneklerinden birisini yazarak kendi seviyesizliğini de göstermiş oluyor.
Müslüman öğrencilerin haklı meşru müdafaasını, “Mehetoğlu’nun cesedinin koynundaki kolyede bulunan sevgilisinin resmine bakarak ağlayan Deniz Gezmiş” ağlaklığı ile ele alıp konuyu bağlamından saptırarak “terör” eylemine dönüştürmeye çalışıyor. Ancak bu beyhude çabasının hiçbir anlamı yok. Sol şiddet bir tek Türkiye için değil bütün dünya için var olan bir gerçektir. Sol-faşist grupların devrimcilik saçmalığı adına söylemedikleri yalan, dökmedikleri kan kalmamıştır. Lakin haberin başında dediğimiz gibi ahlaksız olunca tarih eğilip bükülmeye hazır bir anlatı haline geliyor…