Barış Pınarı Harekâtı’na Anlaşma Molası: Bundan Sonra Neler Olacak?

ABD ile varılan mutabakat uyarınca mola verilen Barış Pınarı Harekâtı’nı ve sürecin bundan sonraki muhtemel seyrini Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya Haksöz-Haber’e değerlendirdi.

HAKSÖZ-HABER

Birçok batılı ülke ve Arap dünyasındaki despotik rejimlerin yoğun tepki, tehdit ve şantajına rağmen Türkiye’nin kararlılıkla yürüttüğü Barış Pınarı Harekâtına ABD ile yapılan anlaşma gereği mola verildi. Türkiye’nin bir yandan AB’nin küstahça tehdit ve manipülasyonlarına, diğer yandan da ABD’nin yaptırım uygulama raddesine varan aleyhte tutumu ve ek olarak Rusya’nın ayak oyunlarına rağmen süreç şimdilik Türkiye ve Suriye halkının lehine sonuçlar vermiş vaziyette.

Sürecin bundan sonra muhtemelen nasıl bir seyir alacağını kestirmek için ise henüz erken olmakla birlikte öngörülerde isabet etmek için soruları çoğaltmak lazım.

Biz de Haksöz-Haber olarak zihinde ilk elden belirecek olan Türkiye açısından bu anlaşmayla maksadın hasıl olup olmadığı, ABD’nin tutumunun AB’ye ne yönde etki edeceği, bu anlaşmanın yakın vadede beraberinde güvenli bölge inşasını getirip getirmeyeceği, YPG/PKK’dan boşalacak bölgelerin yönetim ve denetiminin Türkiye’nin garantörlüğünde muhaliflere bırakılıp bırakılmayacağı gibi soruları Rıdvan Kaya beyefendiye yönelttik.

Konuyla alakalı sorularımız ve Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya’nın verdiği cevaplar şöyle:

-Barış Pınarı Harekâtı’na ABD ile Türkiye’nin vardığı anlaşma uyarınca ara verildi. Umulan hedefler ile gelinen sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz? Maksat hâsıl oldu mu?

ANLAŞMA TÜRKİYE AÇISINDAN NET BİR KAZANIM

Varılan mutabakatın nasıl işleyeceğini net biçimde söyleyebilmek için henüz erken. Belirsiz noktaların fazlalığı mutabakatın pratikte çok kolay yürümeyeceğine işaret ediyor. Ama tüm pürüzlere, belirsizliklere rağmen Türkiye ile ABD arasında varılan anlaşmanın Türkiye açısından net bir kazanım olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye Harekât’la bu bölgede bir güvenlik koridoru inşa etmeyi hedeflediğini ilan etmişti. ABD’nin engelleme çabalarına, türlü tehditlerine, baskılarına rağmen gelinen noktada ABD’nin Türkiye’nin en önemli talebi olan güvenli bölge planını kabullenmiş olması bir kazanımdır.

ABD’NİN YPG’YE İLİŞKİN TAAHHÜDÜ BASİT BİR TAVİZ DEĞİL

ABD’nin bunca yıldır yatırım yaptığı, türlü silahlarla donattığı ve Suriye’de partneri olarak fonksiyon yüklediği bir örgütü 32 km’nin aşağısına indirmeyi taahhüt etmesi basit bir taviz olarak görülemez. Mutabakata nasıl işlerlik kazandırılacağını bilemeyiz, uygulamada bir dizi sorun çıkma ihtimali yüksek ama Türkiye’nin ilan ettiği hedefini en azından muhataplarına kabul ettirmiş olması önemlidir.        

-Türkiye’nin istediği güvenli bölge inşa edilir mi? ABD ile yapılan anlaşma AB’nin tutumunu nasıl etkiler? AB güvenli bölgeye mali destekte bulunur mu?

GÜVENLİ BÖLGE İNŞASI KOLAY OLMAYACAKTIR

Güvenli bölgenin inşası çok kolay olmayacaktır. Bu bölgede Türkiye’nin geniş bir hareket alanı elde edeceği, kendisine yönelik tehdit olarak gördüğü unsurların ise en azından şu an için saha dışına itilmiş olduğu doğrudur ama güvenli bölgenin inşası önünde çok ciddi engeller olduğu da görülmek zorundadır.

Öncelikle Rusya’nın tavrının ne olacağı endişe uyandırmaktadır. Rusya, ABD’nin de işbirliğiyle, mevcut gerilimi Münbiç ve Kobani’de rejimin avantajına çevirmiştir. Aynı tutumun diğer bölgelere de yansıtılma ihtimali yüksektir. Bu noktada Türkiye’nin YPG tehdidine karşı dillendirdiği “Suriye’nin toprak bütünlüğü” lafını, Rusya’nın rejim lehine Türkiye’ye karşı öne çıkartması beklenen bir durumdur. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde güvenli bölge üzerinde Türkiye ile Rusya destekli rejim arasında bir çekişme ve çatışmanın yaşanacağını tahmin edebiliriz.

AB’NİN KESKİN TUTUMLAR SERDETMESİNİN ANLAMI KALMAMIŞTIR

AB’nin bir müddet daha Türkiye’ye karşı olumsuz tutumunu sürdüreceğini tahmin etmekle beraber, uzun dönemde gerilimin düşürüleceğini öngörebiliriz. ABD ile varılan mutabakat sonrasında AB’nin keskin tutumlar serdetmesinin anlamı kalmamıştır. Bununla birlikte, başından itibaren Türkiye’nin operasyonuna karşı çıkan AB’nin, operasyon neticesinde elde edilen bölgede imar faaliyetini fonlayacağını düşünmek zordur. Ayrıca da bunca muğlaklık, risk söz konusuyken bölgede yerleşim faaliyetinin nasıl icra edileceğini söyleyebilmek de hiç kolay değildir.   

-YPG’den boşalacak bölgelerde yönetim kimde olacak? Türkiye’nin bu bölgelerin idaresini Milli Ordu’ya bırakma ihtimali var mı?

YPG’DEN BOŞALAN BÖLGELERDE EL-BAB VE AFRİN BENZERİ BİR MODEL OLUŞTURULABİLİR

Varılan mutabakatta bu bölgenin nerelere uzanacağı hususunda netlik gözükmüyor. Taraflar farklı yorumlar yapıyorlar. Ama en azından Türkiye’nin girdiği bölgelerde, daha önce el-Bab ve Afrin’de olduğu gibi, Suriyeli muhaliflerle birlikte bir idari mekanizma kuracağı düşünülebilir.  Milli Ordu adı verilen muhalif oluşumun ise mevcut heterojenliği, düzensizliği ve tecrübesizliğiyle herhangi bir bölgenin idaresini tümüyle üstlenebileceğini zannetmiyorum.

-Siyasi çözüm arayışı ve bu bağlamda Anayasa yapım süreci de devam ediyor. İdlib ve Fırat’ın doğusunda nasıl bir tablo bekliyorsunuz? Sürecin bundan sonrasına ilişkin öngörüleriniz nelerdir?

KESİNTİLERLE KÖR TOPAL SÜRDÜRÜLECEK BİR SÜREÇ

Anayasa süreci tümüyle kaotik bir süreç. Tarafların anlaşmaya varma ihtimalleri bana kalırsa sıfır. Sahada savaşı kazandığını iddia eden rejimin masaya güçlü oturmaya çalışacağı görülüyor. Mamafih Esed’li formüllere muhaliflerin ikna edilebilmesi mümkün değil; Rusya’nın dayatmalarıyla muhaliflerin etkisizleşeceği bir görüntüyü ise Türkiye’nin kabul etmesi beklenmez. Bu durumda anayasa belirleme sürecinin kesintilerle kör topal sürdürüleceği anlaşılıyor.

İDLİB’DEKİ KISMİ SÜKÛNET HAVASI KALICI DEĞİL

İdlib bölgesinde şimdilik katliama ara verilmiş halde. Ankara’daki 3’lü zirvenin ardından sağlanan yumuşama devam ediyor. Muhtemelen Erdoğan’ın ısrarı karşısında Putin ayağını gazdan çekmiş ve Esed’in tasmasını da biraz sıkmış olmalı! Ama bu durumun sürgit devam edeceği düşünülmemeli! Çok zaman geçmeden İdlib bölgesinde katliam, bombardıman ve işgal faaliyetine yeniden başlayacaklardır. Konjonktürün de yanlarında olduğu zaten malum! ABD’nin bölgeden çekilme sinyalleri Rusya’nın ve rejimin elini güçlendiriyor. Münbiç’te yaşananlar Rusya ve rejim açısından sıfır maliyet ve yüksek kazanç şeklinde gelişti. En önemlisi de Türkiye’nin rejim karşısındaki net tutumunda esneme sinyallerinin çoğalmış olması. Ardı ardına yaşanan bu gelişmeler yakın dönemde Rusya ve rejimin İdlib’e yönelik baskılarını artırmalarına zemin hazırlayabilir.

MÜCAHİTLER RUSYA VE REJİME İŞLERİNİN ZANNETTİKLERİ KADAR KOLAY OLMAYACAĞINI GÖSTERECEKLER!

Elbette mücahitler de gelişmeleri yakından takip ediyor ve hazırlıklarını buna göre yapıyorlardır. Hama savaşında gösterdikleri büyük dirençle Rusya ve rejim güçlerine işlerinin zannettikleri kadar kolay olmayacağını gösterdiler. Allah’ın izniyle zalimler, işgalciler karşısında azimle direnişi sürdüreceklerdir. Rabbimizden zalimlerin planları karşısında İdlib’i korumasını ve mücahitlere sebat vermesini niyaz ediyoruz.

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"