Barış Değil Savaş İstiyorlarsa…

KENAN ALPAY

Mevcut ideoloji, kadro, tarihsel arka plan, konum ve ilişkileriyle PKK’nın çözüm istemesi, barıştan yana tavır alması mümkün mü? Şu ya da bu sebeple PKK hesabına siyaset yapan, kalem oynatan, nutuk çeken, rol kesen her kim varsa gelişmeleri PKK’nın silahlı propaganda merkezli bir örgüt olduğunu gözlerden ırak tutarak değerlendirmekte ısrar ediyor. Mesele bu boyutuyla açık ve net bir aldatmacadan ibarettir. Farklı düzeylerde PKK’ylaparalel hareket edenler için bombalı silahlı saldırılardaki asıl muharrik unsur güya“Erdoğan’ın başkanlık projesine duyulan haklıöfke”ymiş.

Tarih lanse edildiği gibi PKK’nın son bir ayda Ankara’da üst üste patlattığı bombalı araçlarla tertiplediği katliamlarla başlamıyor. Kemalist devlet geleneğinin Kürt halkına karşı işlediği sistematik suçları unutmuyoruz elbette. Ancak aynı süreçte PKK’nın da nasıl bir cinayet şebekesi olarak çalıştığı da unutulamaz. Çünkü esas mesele devleti gayrı meşru siyaset ve şiddetten arındırmak olduğu kadar PKK’nın da silah, şiddet ve illegaliteden arındırılmasında odaklanıyordu. Türkiye’nin siyasi, iktisadi ve toplumsal açıdan güvenlik ve istikrara kavuşturulması ancak bu süreçlerle mümkündü.

Halka Karşı ‘Devrimci Halk Savaşı’

Ankara’daki bombalı saldırılar PKK tarihinde ne ilktir ve böyle giderse ne de son olacaktır. Asker-sivil ayrımı yapmaksızın gerçekleştirdiği bombalı saldırıların tarihçeli bir dökümü yapılırsa PKK’nın “katletmek için katletmeye endekslenmiş bir örgüt” olduğu daha bir belirginlik kazanır. Fakat buradaki sorun toplumsal hafıza ile ilgili olmaktan daha çok medya, akademi, aydınlar ve kimi siyasi-mesleki örgütlerin pozisyon alışıyla doğrudan alakalıdır.

Son derece ahlaksız ve utanmazca bir siyasal-ideolojik gelenekle karşı karşıyayız. Öyle ki şehirlerin göbeğinde bombalı saldırılar tertipleyen ve her eylemden sonra tehdit dozajını arttıran bir örgüt üzerinden meşru siyaset tasfiye edilmeye çalışılıyor. Katillerin, katliam organize eden bir örgütün bütün günahları neredeyse temize çıkarılıyor. Bombalı saldırıların önü nasıl alınacak? PKK’nın tırmandırdığı bu şiddet sarmalıyla nasıl mücadele edilecek? Önerilen açıkça şu: Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’ndan, Davutoğlu Başbakanlık’tan, AK Parti de Hükümet’ten istifa ederek.

Şimdilerde askeri darbelerle indirileme imkânı kalmayan Hükümet düşürme senaryoları için PKK’nın kanlı ve yıkıcı eylemlerine ümit bağlanmış durumda seküler-Batıcı devlet sınıfları.CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun daha birkaç gün önce sarf ettiği “iktidarda kalmak için siyasi cinayetler tertipleyebilirler” sözleri kara propaganda yapmakta sınır tanımayan bir oligarşinin merkezini işaretliyor. Bombalarla paramparça edilen insanların yere dökülen kanları henüz sıcaklığını korurken dahi CHP “Suriye’den uzak duralım, Kemalist diplomasiye sarılalım” mealinde teoriler geliştirmekle meşgul olabiliyor.

Sadece sol-sosyalist örgütlerin değil aynı kökenden gelen kimi meslek odalarının hatta insan hakları örgütlerinin de temel misyonu hakikatin karatılmasından ibaret. Sanki katliamı kınıyormuş gibi kimi teatral eylemler yaptılar, katliamı lanetliyormuş havasında bildiriler kaleme aldılar yine. Ancak bütün bunlar katliamın biricik faili PKK’yı aklamak, meşrulaştırmak ve ölümlerden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Başbakan Davutoğlu’nu asli fail olarak itham etmek üzere devreye sokuluyor. Toplumun tercihi ve siyasi iradenin tecellisine açılmış “Topyekûn Savaş” halen ve bu kez vurucu tim olarak öne çıkarılan ‘Apocular’ öncülüğünde yürürlüktedir.

Barış Değil Teslimiyet Çağrısı

Bu çirkin tablo kimsede bir hayal kırıklığı, beklentilerin boşa çıkması gibi bir duygu, düşünce oluşturmuyor, oluşturmaz da. Çünkü CHP’den başlayıp DİSK, KESK, TTB, ÖDP, EMEP, SDP, TMMOB, İHD gibi örgütlerin cemaziyülevvelini iyi biliyoruz. Bunlar Kemalizmin çocukları, askeri cuntacıların kuklaları, emperyalizmin uzantılarıdır. Sürekli ihtilal, bitimsiz kaos şantajıyla siyaseti ve toplumu bitkinleştirmek, yılgınlaştırmak ve nihayet iktidarsızlaştırmak peşindeler.

Tarafsızlık rolleri kesip yükseltilen ‘silahlar sussun’ çağrısının hiçbir anlamı ve faydası yok. Topluma karşı konumlanmış Kemalist devletin teamüllerini büyük oranda yıkan siyasal irade aynı pozisyondaki PKK’nın da üstesinden gelmeye mecburdur. Çözüm Süreci PKK açısındansadece sabotaj, şantiye basma, çadır mahkemeleri kurma, adam kaçırma, şehir merkezlerini mayınlı hendeklerle savaş meydanına çevirme, tüneller kazma gibi icraatlardan müteşekkildi.

Hükümetin yeni anayasa, başkanlık sistemi, AB süreci, Suriye krizi, Rusya ve İran’la rekabeti, ABD’yle gerilimi vs. sürerken CHP-HDP etrafında bir iç cephe toparlanıyor. Sandık, seçim, halk gibi zeminler CHP-HDP cephesi etrafında kümelenenlere yakın gelecekte bir iktidar vadetmiyor. Bu durumda neden barış, seçim, müzakere, süreç filan talep etsinler.

PKK daha büyük ve daha yaygın bir savaş istiyor. Israrla, inatla çözüm ya da barış değil savaş talep ediyor. Sadece meydan okumuyor ölüm makinası gibi şehirleri kuşatıyor, kan döküp can alıyor, yakıp yıkıyor. Başbakan Davutoğlu veya Cumhurbaşkanı Erdoğan kimi temsil ediyor? Savaşmak, kan dökmek, toplumu esaret altında tutmak için bu kadar inat eden bir örgüte karşı beyaz bayrak çekmeleri, teslim olmaları, geri çekilmeleri mi öneriliyor?

Meşru seçimlere rağmen yükseltilen şiddete eşlik eden “Erdoğan gitsin, Davutoğlu istifa etsin, Hükümet çekilsin” tarzı söylem ve uğraşlar ahlaksız, mantıksız, faydasız ve de imkânsız bir beklentidir.

Barış isteyenle savaş, savaş isteyenle barış yapılmaz.

Yeni Akit