'Barbar-Modern-Medeni' Kitabı Değerlendirildi

Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından düzenlenen kitap forumlarının sonuncusu gerçekleştirildi.

Özgür-Der  Üniversite Gençliği'nin düzenlediği kitap forumunda İbrahim Kalın'ın, İnsan Yayınları tarafından yayımlanan "Barbar-Modern-Medeni" adlı kitabı müzakere edildi.

İlk konuşmacı olan Erkam Kuşcu, İbrahim Kalın'ın sadece bu çalışması ile değil, diğer çalışmaları ile beraber değerlendirildiğinde öne çıkarttığı bir kavram olan  Medeniyet kavramı üzerinde duracağını beyan ederek sözlerine başladı. Medeniyet kavramının ve İslam Medeniyeti kavramsallaştırmasının Müslümanların tahayyülünde epeyce müspet bir yere denk düştüğünü ifade eden Kuşcu, bu durumun sebepleri üzerine düşünüldüğünde;  kavramın Müslümanların yaşadıkları yenilgi, işgal ve sömürü süreçlerine tepki olma durumu içerdiği fikrinin ve  bir gelecek perspektifi sunduğu düşüncesinin böyle bir durumun oluşmasında etkili olmuş olabileceğini belirtti.  Kısaca kitabın amacının "bir medeniyet perspektifi sunmak" şeklinde ifade edilebileceğine değinen Kuşçu,  eserin batılılaşma cereyanı ve modernizm üzerine ortaya koyduğu kayda değer değerlendirmeler olduğunu  söyledi. Eserin bu konuda kritik eden, eleştirel üslubunun da zihin açıcı bir bakış açısı taşıdığını, ancak ne yazık ki aynı eleştirelliğin kitabın üzerine inşa edildiği kavram olan  medeniyet kavramı söz konusu olduğunda göz ardı edildiğine değindi. Bu bağlamda kavramın, Muhafazakâr-dindar kesim tarafından yeniden bir eleştiriye ve tahkike muhtaç olduğunu ifade etti.

Medeniyet kavramının ortaya çıkışından itibaren üç merkezden neşet ettiğini  belirterek bu üç merkezin; Batı, dünya (dünyevi oluşu) ve insan merkezlilik olduğunu vurguladı. Medeniyet kavramının ortaya çıkışının batıda 1775 yılına denk geldiğini, Civilizasyon kelime kökeninden anlaşılacağı üzere (civil, city) "şehirleşme" anlamına geldiğini belirtti. Müslüman dünyada da kavramın bu bağlamda medine yani şehirden hareketle 1830'larda kullanıldığını, bundan önce kavramın kullanımına dair bir işaret olmadığını belirten Kuşçu, Medeni olma şehirli olmak ile tesis edilen bir şey iken barbarlık ise bundan önceki ilkel döneme atıfla kullanıldığını ve kavramın bu bağlamda batılı okuma biçiminin etkisi altında olduğunu ifade etti. Yani ilkellikten-barbarlıktan, şehirliliğe-medeniliğe doğru ilerleyen insanlık en sonunda modern çağda erginlikten kurtulacağı ve tekâmülünü sağlayacağı düşüncesinin insanlığı ilerlemeci bir tarihsel düzleme mecbur bıraktığını ifade etti. Tarihin peygamberler merkezli olduğunu kabul eden müslümanlar açısından bu okuma biçiminin oldukça hatalı bir yere denk düştüğünü aktaran Kuşçu, bu tarih perspektifinin pozitivist bir zeminden beslendiğini belirtti.

Erkam Kuşçu, Adem (as) harfler-kelimeler Rabbimiz tarafından öğretildiğini yani onun bir veriyle donatılarak yeryüzüne gönderilmiş olduğunu ifade etti. Medeniyet ve uygarlık kavramlarını mukayese ederek uygarlık kavramının daha boş bir zeminden beslendiğine değinen Kuşçu,   kavramların denk düştükleri anlam dünyalarından ve değer yargılarından bağımsız bir şekilde ele alınamayacağını belirterek, eğer ki farkındalık bilincini oluşturabilirsek, İslam'ın ayırt edici vasıflarının belirlenmesi ve  modernizmin belirleyiciliğinden kurtarılmasını sağlamak için de ilk adımı atmış olabileceğimizi ifade ederek konuşmasına son verdi.

Sözün ikinci sahibi olan Fatih Demir, konuşmasına barbar kelimesini tanımlayarak başladı. Kelimenin kökeninin Yunancadan geldiğini ifade eden Demir,  Yunanlıların kendi dillerini konuşmayanlara barbar dediklerini belirtti. Bu söylemden bir çıkarım yapmak gerekirse bir kişi bizi anlamıyorsa seninle aynı dili konuşmuyoruz deriz kişiye bu da ya ben medeniyimdir ya sen barbarsındır ya da tam tersi, manasına gelebileceğine değindi. Muallim Naci'nin Medeniyeti “Tarz-ı Hayat” olarak tanımladığı, medeniyetin; düşünselin yaşama geçirilmesi haliyle  ortaya çıkabileceğine değinerek devamında Medeniliğin bir şeyi akli ve ahlaki kurallar çerçevesinde yapmayı ifade ettiğini belirtti.

Fatih Demir, sunumu esnasında medeniyetin tabiri caizse “kaypak” bir yapıda  olduğunu belirterek başkaları için medeniyet anlayışı farklı iken, benim için de farklıdır ibaresini kullanarak kavramın içinin bizler tarafından doldurulduğuna değindi.

İslam nazarında Medeniliğin de “bil”me ile eş orantılı olduğunu, bildikçe eyleme geçilip dönüşüm geçirdiği; İslâm alimlerinin  de kabul ettiği bir haldir. Müslümanlar için de medenilik,  İslam yaşantısı dahilinde olduğunu ifade etti.

Fatih Demir, Medeniyetin kuruluşu nasıl olur sorusuna,  Kınalızade Ali Çelebi'nin: "Hayırlı işlerin elde edilmesi ve rezil ve kötü işlerden uzak durulması..." üzerine kurulu olduğunu belirtirken bu alıntının İbrahim Kalın tarafından yapıldığını, ezcümle kastedilenin "Emri bil maruf nehyi anil münker." Olduğu kanaatinde olduğunu belirtti.

Sözlerine Modernizmin “bilgiyi araçsallaştırmasına” değinerek devam eden Demir, Batının onu (bilgiyi) alelade bir şeymiş gibi tasavvur ettiklerini, hakikat arayışlarının olmadığına değinerek, Batı için bilginin modernizmin de etkisiyle değişik şekillerde ve niteliklerde Barbarlığı modernize ettiğini, Medeni bir hal üzereymiş gibi de lanse ettiğine değinerek, Roma Medeniyetinin tuvalet kullanımı ile  günümüzün Avrupa’sının tuvalet kullanımlarını mukayese ile toplu tuvaletlerden barbarca pisuvarlara geçişe değindi.  Fatih Demir, Roma imparatorluğunun toplu tuvalet kullanımına rağmen kendilerini  (modern-medeni) olarak gördüklerine değinerek, nesnelerin, objelerin, değişmiş yapılarda yeniden sunumunu modernizm üzerinden ihraç etmelerine değindi.  

Fatih Demir, Batı tahlilini bitirdikten sonra “Ya Biz” diyerek Müslümanlar olarak muhasebe etmemiz gereken bir konuya değindi.

"Biz şimdi bir aksülamel devrinde yaşıyoruz. Kendimizi sevmiyoruz. Kafamız bir yığın mukayeselerle dolu. Dede'yi, Wagner olmadığı için, Yunus'u Verlain'e, Baki'yi Goethe ve Gide yapamadığımız için beğenmiyoruz. Uçsuz bucaksız Asya'nın o kadar zenginliği içinde, dünyanın en iyi giyinmiş milleti olduğumuz halde çırılçıplak yaşıyoruz.

Coğrafya kültür her şey bizden yeni bir terkip bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. Başka milletlerin tecrübesini yaşamaya çalışıyoruz." Osmanlının son demleri ve Cumhuriyet’in ilk yıllarının birikimlerinin eserlerinde yer alan bu eleştiriyi aktarıp durumu özetleyen Demir, Batı endeksli yapılan medeniyet tanımlamalarını yanlış bulduğunu ek söylemler ile destekleyerek vurguladı.

Fatih Demir,  Medeniyet tasavvurunun aklın temel öncülerine ters düşecek bir şey olmadığını ifade ederek; Her ne kadar aklın sınırlarını zorlayan bir yapıda olsa da aklın onu ancak kuşatarak sınırlandırabileceğine ancak tahakkümü altına alamayacağına değindi. Medeniyetin, İslam'ın uygun gördüğü halleri karşılama, oluşturma ve geliştirme hallerine verilebilecek bir tanımlama olabileceğini düşündüğünü belirtip, nasıl tasavvur ediyorsak öyle bir medeniyetin inşasını gerçekleştireceğiz diyerek Rumi’nin şu mısraları ile sunumunu sona erdirdi.

Kardeşim sen düşünceden ibaretsin

Geriye kalan et ve kemiksin

Gül düşünür, Gülistan olursun

Diken düşünür, dikenlik olursun.

Kitabın değerli bir eser ve düşünce ufku barındırdığını belirten konuşmacılar, medeniyetin inşasının elzem olduğunu belirttiler. Forum katılımcıların soruları ve eklemeleri ile son buldu.

Haber: Merve Sahra Taşkaya

Fotoğraf: Mustafa Kocaoğlu

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi