M. Nazmul İslam / Fikir Turu
Bangladeş Devrimi 2.0: Nasıl oldu, şimdi ne olacak?
Güney Asya’da küçük ama yoğun nüfuslu bir ülke olan Bangladeş, Asya kıtasının iki önemli bölgesini, Güney Asya ile Güneydoğu Asya’yı birbirine bağlıyor.
Dünyanın en hızlı yükselen iki büyük gücü olan Çin ve Hindistan arasındaki konumu düşünüldüğünde önemi daha da belirginleşiyor. Hint-Pasifik bölgesine doğrudan erişimiyle ABD, İngiltere ve AB dahil olmak üzere birçok küresel güç için de stratejik öneme sahip. Zira bu ülkelerin Küresel Güney’deki jeostratejik rollerini şekillendirmede kilit bir aktör.
Bangladeş’in dalgalı yakın tarihi
Bangladeş, Pakistan’dan bağımsızlığını 1971’de kazandı. Bu tarihten önce Doğu Pakistan olarak biliniyordu, günümüzdeki Pakistan ise Batı Pakistan olarak nitelendiriliyordu.
Bangladeş’in Pakistan’dan bağımsız olmak istemesinin dil hakkı gibi temel haklardan Pakistan’ın baskıcı politikalarına kadar sayısız nedeni vardı.
Bağımsız Bangladeş siyasi dalgalanmalarla günümüze kadar geldi; ülkenin kurucusu Şeyh Mujibur Rahman’ın liderliği 1975’teki askerî darbeye kadar sürdü. 1977’den 1981’e kadar Ziaur Rahman liderliğinde demokratikleşme dönemi yaşandı. 1983’ten 1990’a kadar Hüseyin Muhammed Erşad’ın döneminde bir başka askerî rejim vardı.
Bu olaylar, Bangladeş’in politik gelişiminin aşamalarını anlamak için kritik öneme sahip ama ancak 1990 yılı, gerçek bir demokratik dönemi başlattığı için ülkenin tarihinde önemli bir ânı işaret eder. 1990 ile 2009 arasındaki birkaç yarı demokratik gelişmeye rağmen Bangladeş, bu dönemde demokrasinin gerçek özünü deneyimlediğini gururla iddia edebilir.
Bangladeş, 2009’dan beri Bangladeş ulusunun kurucusu Şeyh Mujibur Rahman’ın kızı Şeyh Hasina yönetiminde rekabetçi otoriterlikten tam otoriter bir rejime geçiş yaşadı. 16 yıllık iktidarı boyunca ülke yaygın kaçırmalara, yargısız infazlara ve hapis cezalarına tanık oldu. Demokrasi, işleyen bir siyasi sistem olmaktan çok, yalnızca 2014, 2018 ve 2024 seçim dönemlerinde sergilenen sembolik bir eser haline geldi.
Şeyh Hasina- Bangladeş’in “Demir Leydisi”
Bangladeş’te eski Başbakan Şeyh Hasina, ilk olarak The Economist dergisi tarafından ortaya atılan bir terim olan “Asya’nın Demir Leydisi” lakabına uygun davrandı. Onun yönetimi, muhalefet partilerinin ötesine geçerek basını, yargıyı, sivil toplumu, bürokrasiyi, işçi gruplarını, akademisyenleri ve hatta onu veya politikalarını eleştirmeye cesaret eden sıradan vatandaşları kapsayan, Makyavelist bir kararnameyi anımsatan mutlak otorite ile karakterize edildi. Görev süresi boyunca, birincil talebi mutlak itaatti.
Time ve Forbes dergileri onu defalarca dünyanın en güçlü insanları arasında sıralarken, Şeyh Hasina yalnızca bir politikacı olarak değil, aynı zamanda birçok maske arasında bir askerî general, hükümdar ve demokrasinin yüzü olarak da kendine bir imaj yarattı. Hatta istifa edene kadar dünyanın en uzun süre görev yapan kadın devlet başkanı olma ayrıcalığına sahip olması dikkat çekiciydi.
Rejimi sırasında yolsuzluk, kayırmacılık, adaletsizlik, devlet eliyle işlenen cinayetler, ağır insan hakları ihlalleri ve ayrımcılık yaygındı. Fakat baskıcı sistemine o kadar güveniyordu ki ne kendisi ne de partisi Bangladeş Avami Birliği’nin (BAL) temmuz ayında basit bir öğrenci protestosuyla devrilebileceğini öngöremedi. Bu baskıcı tutum, durum ne olursa olsun, Bangladeş’in Kurtuluş Savaşı’na dayandırılıyor, rejimini eleştiren veya sorgulayan herkes milliyetçilik karşıtı ve devlet karşıtı olarak etiketleniyor ve genellikle de Pakistan’la işbirlikçi olarak damgalanıyordu. Bütün bunlar da rejimin adaletsiz eylemlerini meşrulaştırmaya hizmet ediyordu.
5 Ağustos Devrimi: Neden ve nasıl?
5 Ağustos Devrimi’ne kadar süren üç haftalık protestolar, Şeyh Hasina rejiminin nihayetinde neden devrildiğini tam olarak kavramak için yeterli olmasa da Bangladeş’in ‘Demir Leydisi’nin çöküşünde kritik bir dönüm noktası oluşturdu. Hasina, iktidarda olduğu 16 yıl boyunca, sert güç kullanarak muhalefeti ve protestoları önemli bir zorluk çekmeden başarıyla bastırmıştı. Bu sefer de farklı görünmüyordu çünkü protestoyu kontrol altına almaya çok yakındı.
Protesto, Dakka Üniversitesi öğrencileri tarafından başladı ve basit bir talep etrafında şekillendi: Kamu hizmeti kadrolarının %30’unun Bangladeş Kurtuluş Savaşı’na katılmış özgürlük savaşçılarının çocukları ve torunları için ayrılmasını öngören iş kotası sisteminin reform edilmesi.
2018’de kaldırılan bu sistem, Bangladeş Yüksek Mahkemesi tarafından 5 Haziran 2024’te yeniden yürürlüğe konunca yol açacağı ayrımcılık nedeniyle öğrencilerin tepkisini çekti.
Bangladeş’te kariyer diplomatları, polis memurları veya idari memurlar gibi prestijli pozisyonlara gelmek hiç kolay değil. Zira, bu pozisyonlar için yaklaşık 400.000 aday sınavlara giriyor ancak yaklaşık sadece 3.000’ine pozisyon teklif ediliyor.
Hal böyle olunca kota sisteminin yeniden yürürlüğe girmesi, ayrımcılığa uğradıklarını ve liyakate dayalı fırsatlardan mahrum bırakıldıklarını hisseden öğrenciler arasında artan bir hayal kırıklığına yol açtı.
Protestoların ilk haftasında Şeyh Hasina, olaya karışanları gelişigüzel bir şekilde “Razakar” olarak niteledi. Bangladeş’te “Razakar” 1971 Kurtuluş Savaşı sırasında Pakistan ordusuyla işbirliği yapanları tanımlamak için kullanılıyor ve hain anlamına geliyor. Fakat bu nitelendirme, öğrencileri daha da kızdırdı ve protestoların yaygınlaşmasına neden oldu. Siyasi yelpazenin her yerinden öğrenciler -sağcı, solcu veya merkezci- “Sen kimsin, ben kimim… Razakar, Razakar; kim söyledi, kim söyledi… Diktatör, Diktatör” diye slogan atmaya başladı.
Hasina rejimi protestoyu bastırmak için çabalasa da binden fazla öğrenci öldürülmüş[1] olsa da okullardan, kolejlerden, kamu ve özel üniversitelerden öğrencilerin özellikle kadın öğrencilerin kitlesel katılımı, Bangladeş diasporasının desteği, internet kesintisine rağmen sosyal medyanın doğru zamanda doğru kullanımı, bu protestoyu nihayetinde öğrenci liderliğinde ama toplumun tüm kesimlerinde yankı bulan kitlesel bir halk devrimine dönüştürdü. 2009’dan bu yana Hasina rejimine karşı yapılan önceki protestoların aksine, bu hareket sadece rejimi şok etmekle kalmayıp aynı zamanda tüm dünyanın dikkatini çeken geniş tabanlı desteği nedeniyle olağanüstüydü.
Kurtuluşun tekrarı mı yoksa geçiş krizi mi?
Birçok akademisyen, protestocu ve aktivist bu devrimi “İkinci Kurtuluş” veya “Bangladeş 2.0” olarak adlandırsa da Bangladeş’te gerçek bir kriz hâlâ devam ediyor. Şeyh Hasina’nın ülkeyi yaklaşık on altı yıl yönettiğini ve bunun da bürokratlar, akademisyenler, diplomatlar, gazeteciler ve siyasi partisinin üyeleri de dahil olmak üzere hükümetin ve toplumun çeşitli kesimlerinde destekçileri olduğu anlamına geldiğini hatırlamak önemli.
Ayrıca, Hasina’nın komşu bir ülke olan Hindistan’a kaçması, iktidarı yeniden kazanmak veya siyasi partisinin yeniden canlanmasını sağlamak için komplolar kurmaya devam edebilecek kapasitede olması başka bir tehdit.
Bu kritik kavşakta, Bangladeş’in anayasal ve yargısal reformlar da dahil olmak üzere kapsamlı reformlara ihtiyacı var.
Anayasayı değiştirmek, bu tür değişiklikleri yapma yetkisine sahip olmadığı için mevcut geçici hükümetin önünde önemli bir zorluk. Zor bir seçimle karşı karşıyalar: ya mevcut anayasayı kaldırıp yeni bir anayasa taslağı hazırlamalılar ya da özgür ve adil seçimlere elverişli bir ortam yaratmalılar.
Geçici hükümet Nobel Barış Ödülü sahibi Profesör Yunus tarafından yönetilse de Bangladeş’in derin bir geçiş krizinden geçtiği aşikâr. Geçici hükümet adaletin, demokratik hakların ve özgürlüklerin korunduğu istikrarlı bir Bangladeş kurmayı başaramazsa, bu dönem gerçek bir geçiş olarak değil, diktatörlük rejiminden geçiş krizine saplanmış, geleceğe dair gerçek bir umut sunmaktan ziyade sadece krizi yönetmekle meşgul bir hükümete olarak hatırlanacak.
Bangladeş’teki bu öğrenci liderliğindeki kitlesel devrimin, 21. yüzyılda diktatörlüğün sonu ve özgürlük, haklar ve adalet arayışında insanların gücünün ders kitabı örneği olarak ele alınıp alınmayacağını zaman gösterecek. Ancak, küresel siyasetin karanlık zamanlarında -ister İsrail-Filistin çatışmasında, ister Rusya-Ukrayna savaşında, ister Suriye, Libya, Pakistan, Irak, Venezuela ve hatta ABD, İngiltere ve AB’deki krizlerde olsun- Bangladeş’teki kitlelerin zaferi bir umut ışığı olarak duruyor. Hatta birçok ulusa ve adalet, eşitlik ve özgürlük hayalleri kurmaya cesaret eden sayısız genç erkeğe ve kadına ilham oluyor.
[1] Somoynews (17 Ağustos 2024). Bangladeş protestolarında 1000’den fazla kişi öldü: Danışman Sakhawat (Over 1,000 killed in Bangladesh protests: Adviser Sakhawat). Erişim linki: https://en.somoynews.tv/news/2024-08-17/OXt7OsD8 (20 Ağustos 2024)