Günleri aramızda evirip çeviren Mevla’mız, hemen her gün yeni imtihanlarla sınıyor bizi. Son yıllarda toparlanma halinde olan ümmet, Tunus’ta, Yemen’de, Libya’da, Mısır’da ve en son Gazze’de sınıfı geçmeyi başardı. Buna karşın, Suriye’de bütünlemeye kaldı; geçip geçmeyeceğini zamanla göreceğiz. Tüm bunların ötesinde, İslam coğrafyası topyekûn olarak geçtiğimiz yüzyılı büyük yenilgiler ve geri çekilişlerle kapadı. Şüphesiz bu yenilgilerden en acı olanlarından biri, Pakistan’ın bölünmesi ve Bangladeş adı verilen 160 milyon nüfuslu devasa ama köksüz bir ülkenin doğması oluşturdu. Sayısız insan kaybına, ardı arkası kesilmeyecek cinayetlere ve bölünmelere neden olan bu girişim, Müslümanların elinin zayıflamasıyla neticelendi, o kadar.
Ghulam Azam’ın Boynundaki İlmek
Nüfusunun yüzde 9’unu oluşturdukları halde ülke genelinde ciddi nüfuzu olan Hinduların yaşadığı Bangladeş’te Müslümanlar politik olarak azınlık durumundalar. Açlıkla, yoksullukla, yolsuzlukla, yağmayla, kayıpla anılan ülkede halkın sesi kısılırken ABD’nin ve Hindistan’ın gürültüsünden geçilmiyor.
Hindistan’ın kışkırtmalarıyla gerçekleşen kanlı bölünmeden taraf olmadığı için kırk yıl sonra yargılanan ve iki yıldan beri tutuklu olan Ghulam Azam ve yol arkadaşlarının idam kararı çıktı bile. Eğer süreç durdurulamazsa, 2013’ün Mart ayında infazları gerçekleşecek. Yaşanan hukuksuzluğun protesto edildiği devasa gösterilerde gözaltına alınan beş binden fazla insan cezaevlerini doldururken savunma avukatlarından biri, geçtiğimiz günlerde bir binadan atılarak öldürüldü. Her şeyin tepetaklak gittiği ülkedeki sansür nedeniyle yaşanan sürece ilişkin sağlıklı bilgilere de ulaşılamıyor. Tüm bu veriler ışığında sormak gerekir Bangladeş’teki devlet ricaline: İlmek, Ghulam Azam’ın mı yoksa Bangladeş’in geleceğinin mi boynundadır diye!
Bangladeş’te Hortlayan 60’ların Türkiyesi
Asya’da şehvetli kethüdalar, yağdanlıkçı paşalar, görmemiş bürokratlar kol geziyor. Türkiye’deki şimdilerde kütükleri Silivri’de olan, ömürleri sivillere parmak sallamakla geçmiş omzu kalabalıkların bir dönem açtığı yola revan olmuş üniformalılarla dolu oralar. Arap olmadıkları için uyanışın kendilerine dokunmayacağını düşünen yanık tenli, fötr şapkalı, İngiliz aksanlı, raca duruşlu, beş çayına düşkün basiretsiz beylerden geçilmeyen ülkelerin miadı çoktan doldu. Ortadoğu’daki ateş, faya dönüştü. Uyanışın fay hatları Ortadoğu’nun, Afrika’nın ve Asya’nın her yerine kılcal damarlar gibi ulaşıyor. Nerelerde sarsıntılar yumuşak geçecek, nerelerde iktidarlar yerle yeksan olacak içinde bulunduğumuz tarihi yıllarda hep birlikte göreceğiz.