Selahaddin E. Çakırgil, Bangladeş'i ele alıyor:
'Yerli ve millî duruş’tan sıkça söz ediliyor son zamanlarda... Ancak bu ibarenin ne mânâya geldiğinin ve sınırlarının açık tarifinin yapılması gerekiyor.
‘Yerli ve millî duruş’la belli bir coğrafî mekâna veya belli bir etnik unsura bağlılık değil, müslümanların asırlarca oluşturdukları yüksek insanî değerlere bağlılığın anlatılmak istendiği; sadece bu topraklarda değil, dünyanın neresinde haksızlığa, zulme uğrayan varsa, kim tarafından ve kime karşı bir zulüm yapılıyorsa, hiçbir ayırım yapmaksızın, zulme karşı mazlumun yanında yer almak ve insanî değerlerin korunması ve savunulmasını her şeyin üstünde bilmek olduğu açıkça anlaşılıyor.
***
Bu vesileyle hatırlayalım ki, Saîd Halîm Paşa da ‘Muselman nazarında vatan, inancının hayata hâkim olduğu topraklardır’ ve Muhammed İqbâl’ de, ‘Bizim için İslâm’dan başka sınır da yoktur, vatan da...’ diyordu.
Evet, bütün zaman ve mekânlara, bütün insanalara hitab eden bir cihanşûmûl dinin bağlılarının ‘yerli ve millî’ derken de, başka bir mânâ taşımamaları gerekir.
Bu anlayışladır ki, Tayyîb Erdoğan, geçen hafta Bangladeş’de idâm edilen Cemaat-i İslâmî Teşkilatı’nın lideri (ismi, Rahman olan Allah’ın mutî/itaatkâr kulu) mânâsına gelen ‘Mutî-ur’Rahman’ın idâmına karşı çıktı ve onunla ilgili çok duygulu bir konuşma yaptı, onun düşündürücü vasiyetnâmesini okudu.
(...)