Abdulkadir Şen, Bangladeş'te yaşananların tarihî arka planını irdeliyor:
Cemaati İslâmî’nin Bangladeş’teki zorlu yolculuğu Bangladeş’in seküler ve milliyetçi grupların isyanı sonucu Pakistan’dan ayrılmasını kabullenmemesiyle başlamıştır. Ümmet eksenli bir hareket olan Cemaati İslâmî bu dönemde Pakistan ile Bangladeş’in birlik olması gerektiği ve ülkenin bölünmesinin bölge halkının çıkarlarına olmadığı ve bir dayatma olduğu yönünde tutum sergilemiştir. Bu dönemde ayrılıkçılarla Pakistan güçlerinin karşılıklı insan hakları ihlallerinden ayrılık sonrası cemaat sorumlu tutulmuştur. Aslında ülkemizde de Bangladeş’teki zalim, seküler ve vahşi rejim ile ideolojik akrabalık bağları bulunan Esed rejimini mezhepçi saiklerle destekleyen Ceyda Karan benzeri yazarların Cemaati İslâmî’nin katledilen liderlerinin savaş döneminde tecavüzlere karışmak ve katliamlar yapmaktan dolayı öldürüldüklerini söyleyerek idamları meşrulaştırmaya çalışmaları bu tartışmadan kaynaklanmaktadır. Aynı zihniyetteki yapılar Bangladeş’i Pakistan’dan ayırdıktan kısa süre sonra birlik taraftarı İslâmî yapıları ve onların adı altında tüm İslâmî hareketleri ülkeden söküp laikliği güçlendirmek için büyük bir fırsat bulmuşlardı. Esed rejiminin 500 bin masumu açıkça katletmesine alkış tutan Ceyda Karan gibi katliam övücülerin Bangladeş’te bahsi geçen katliamlar yapılırken henüz çocuk olan ve o dönemde de cemaat ile ilişkisi ya bulunmayan ya da çok az bulunan kişilerin idam edilmesine alkış tutmalarına şaşırmaya gerek yok. Asıl şaşılacak konu hem kendi vicdanlarında ve etik anlayışlarında bu ikiliği nasıl meşrulaştırdıkları ve bu kimselerin bu ülkede hala nasıl gazeteci olabildikleri meselesidir. Bu ülke insanı o kadar tahammül ve iyi niyet sahibi ki bu gibi kimseler hala gazeteci sıfatı ile anılabiliyor.
Bu yazımızda bundan yaklaşık 50 yıl önce yaşanan hadiseleri ele almak ve o zaman henüz doğmamış olan Müslüman liderlerin idam edilmesinin katliamlarla ilgili olmadığına değinmek istiyoruz. Ayrıca Cemaati İslâmî ayrılık sonrası yaklaşık 50 yıl boyunca seçimlere katılmış, bazı liderleri bakanlık görevinde dahi bulunmuştur. Yaşanan idamlar ise Cemaati İslâmî’nin ve diğer İslâmî grupların bu bahane ile tasfiye edilmesi sürecidir ve o dönemde tarafların birbirine yaptığı katliamlar bahane olarak kullanılmaktadır.
(...)