Bangladeş Diktasının İdamları Diyarbakır'da Tel'in Edildi

Diyarbakırlı Müslümanlar, Bangladeş diktası tarafından idam edilen Cemaat-i İslami Emiri Mevlana Mutiurrahman Nizami için gıyabi cenaze namazı kıldı, idamı protesto etti.

Diyarbakır İslami Sivil Toplum Kuruluşları, Bangladeş diktası tarafından idam edilen Cemaat-i İslami Emiri Mevlana Mutiurrahman Nizami için gıyabi cenaze namazı kıldı, idamı protesto etti.

Ulu Cami’de Cuma namazı sonrası toplanan sivil toplum kuruluşları temsilcileri, Mutiurrahman Nizami için gıyabi cenaze namazı kıldı. Ardından basın açıklaması yapan kalabalık, Bangladeş diktası tarafından yapılan katli protesto etti.

Eylemde ,“Selâm Olsun Şehid Nizami’ye! Kahrolsun İşbirlikçi Hasina Diktası! Yaşasın Bangladeş Cemaat-i İslami Hareketi!”, “Katil Hasina Hesap Verecek, Bangladeş’te Zafer İslam’ın Olacak!”, “Katil Hasina Şehidlerin Kanında Boğulacaksın!” pankartları ve “Şehid Lider Mutiur Rahman Nizami, Yolun Yolumuz!”, “Cemaat-i İslami Susturulamaz!”, “Diktatör Hasina Cinayetlerin Hesabını Vereceksin!” dövizleri taşınırken sık sık tekbirler çekildi, dikta rejimini lanetleyen sloganlar atıldı.

Basın açıklaması öncesi site yazarlarımızdan Ahmet Maruf Demir tarafından şehid Mutiurrahman Nizami’nin son mektubu okundu.


Basın açıklamasını Diyarbakır İslami Sivil Toplum Kuruluşları adına Recep İdikut okudu.

Açıklama metni;

Allah ‘a itaat eden ahitlerine sadakat gösteren ve zulme boyun eğmeyen ümmetin aziz şehitlerine binlerce selam olsun!

Yeryüzünü fesada sürükleyen şeytana kul olmuş bütün diktatörlere lanet olsun!

Değerli Stk üye ve yöneticileri, basın mensupları ve kıymetli halkımız!

Bugün beşeri siyasetin icadı olan canavar devlet sistemlerinin oluşturduğu adaletsiz uygulamalar gün geçtikçe daha şiddetli hale gelmekte ve mazlumlara hayat hakkı tanımamaktadır. Yaşanan zulümlere artık tarih vermek neredeyse imkânsızdır. Çünkü yaşadığımız her anda ve yaşadığımız her mekânda aynı zulüm politikalarından neşet eden hunharca uygulamalar meşru bir siyasal tarz olmaya doğru gitmekte ve zalimler zulümlerini artık pervasızca yapmaktadırlar. Devlet adına uygulanan soykırımlar, demokrasi adına yapılan kıyımlar, insan hakları adına işlenen katliamlar ve  örgütler eliyle işlenen cinayetler asrımızın siyasetine damga vurmakta ve bunun adına da ulusal çıkarlar, özgürlük mücadelesi  ve reel siyaset denmektedir. Kuşkusuz, bütün bu yapılanlar bir gerçeğin izdüşümüdür. O gerçekte güce, mala, mülke, mevkiye, ırka, ulus devlete ve şiddete tapınmadır. Günümüzün siyaset felsefesini özetleyen bu tağuti arzuları kendisine düstur edinen diktatoryal rejimler,  emperyalist batılı devletlerden aldıkları destekle İslam coğrafyasını kendisine hedef olarak seçmiş ve bu şeytanımsı planlarını hayata geçirmişler.

Mısır’da halkın meşru oylarıyla iktidara gelen Muhammed Mursi’ye darbe yapanlar, Irak’ta mezhep çatışmalarını körükleyenler, Suriye’de Zalim Esed’e karşı kıyam eden halkı katledenler, Filistin’i işgal ve ambargoyla boğmak isteyenler ve Bangladeş’te Cemaat-i İslami’yi yargılayıp mahkûm edenler aynı şeytani zihniyettir.

Değerli kardeşler!

Bugün Bangladeş’te müslümanlara karşı işlenen cinayet ve uygulamaların hiçbir meşru dayanağının olmadığını hepimiz biliyoruz. Uyduruk ithamlarla, Cemaat -i İslami’yi yok etmek isteyenler Bangladeş zalim hükümetin kuklası olan mahkeme, Cemaat-i İslami partisi liderlerinden olan Mutiur Rahman Nizami hakkında sözüm ona 1971'deki bağımsızlık savaşı sırasında “insanlığa karşı suç işlediği” gerekçesiyle idam kararı verdi ve Mutiur Rahman Nizami idam edildi.

Bangladeş’in milli ve bağımsız politikalarına aykırı davrandığı için Cemaat-i İslami’nin liderlerini idama mahkûm etmek, zalim Hasuna diktatörlüğü için milli ve hukuki bir görev olmuş. Batı emperyalizminin kuklası Hasuna rejimi daha önce de Cemaat-i İslami partisi üyesi olan Abdulkelam Azad ve Abdulkadir Molla’yı da idam etmişti. YineBangladeş’’teki  uyduruk mahkemelerin 90 yıl hapse mahkûm ettiği Gulam Azzam’da hapishanede hakkın rahmetine kavuşmuştu. Bütün bu yapılanlara rağmen hiçbir şiddet olayına başvurmadan Müslüman’ca tavır sergileyen Cemaat-i İslami bu süreçte barış ve adaletten yana gösterdiği duruşu ile Bangladeş’te huzur ortamını sağlamaya çalışmış ve baskılara boyun eğmemiştir.

Tüm dünya zalimleri şunu bilmeli ki Allah'tan başkasına itaat etmeyen, dini yalnızca ona has kılan öncü şahsiyetlerimizin hayatı mücadele tarihimizde birer onur vesikası olarak karşımızdadır. Şeyh Said Efendi, Hasan Elbenna, Seyyid Kutup, Şeyh Ahmed Yasin,  Abdulkadir Molla ve Mutiurrahman Nizami gibi öncü şahsiyetler sadece bir düsturu kendilerine hayat felsefesi edindiler. O düstur da  “iyyake na’budu ve iyyake nestain” düsturudur. Herkesin bildiği gibi İslami hareket önderlerinin hiçbiri idam sehpasına götürülürken zalimden asla af dilememiş ve rablerine olan sadakatlerine bağlı kalmışlardır.

Buradan birkez daha tüm dünya müslümanlarına, duyarlı insanlara, azıcık adalet ve insaf sahibi olan devletlere sesleniyoruz. Zalim Bangladeş devletinin insanlığa karşı olan bu uygulamalarının son bulması için harekete geçin. Bu zulümlerin son bulması ve idamların durdurulması için Bangladeş ile ilişkilerinizi gözden geçirin. Aksi halde bu kukla yönetimin cinayetleri devam edecek ve siz de buna seyirci kalıp karşı çıkmadığınız için bu suça ortak olmuş olursunuz.

Değerli kardeşler!

Hepimiz gayet iyi biliyoruz ki Bangladeş halkı ve Cemaati İslami mensuplarına yönelik baskı, yıldırma ve sindirip yok etme politikaları Bangladeş’e barış getirmeyecektir. Hindistan’ın kuklası olan Bangladeş ulusal diktatörlüğü bu zulümlerle ayakta kalabileceğine inanıyorsa elbette bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü nice firavunlar, nemrutlar ve ebu cehiller, şaronlar kahrolup gitmişlerdir. Ve biz inanıyoruz ki, günü gelince Hasina, Beşşar, Sisi ve Netanyahu gibi zalimler de aynı akibete uğrayıp  cehennemi boylayacaklardır.  İşte bizde buradan haykırarak diyoruz:

Zalimler için yaşasın cehennem!

Zalim Hasuna için Yaşasın Cehennem!

DİYARBAKIR İSLAMİ STK’LAR

Ahmet Maruf Demir’in okuduğu şehid Mutiur Rahman Nizami’nin son mektubu:

BEN GİDİYORUM...

Doğduğumda nikâhlandığım ve son nefes diye zaman tayin ettiğim buluşmaya gidiyorum. Korkmuyorum. Ardımda pişmanlıklarım var ama üzgün değilim. Kırgınım. Sözünü unutanlara, kardeşinin elini tutmayanlara, düşeni kaldırmayanlara, Allah için gözyaşlarını sakınanlara, resimlerimizi "layk" için kullanıp gördüklerini yaşanmamış kabul edenlere, zalimin yanında durup mazluma timsah gözyaşları dökenlere, kıyama kalkmayı kolay zannedip elindekini muhafaza etmek için bahane satanlara, alanlara kırgınım. Bu kırgınlıkla kavuşacağım Rabbime. Söyleyeceğim bunları.

… Vuslat bu. Nerede buluşacağı belli olmuyor insanın. Bazen 14 yaşındaki bir kızı Kudüs'te pazarda buluyor. Kafasına sıkılan bir kurşunla göçüyor. Elbisesine bulaşıyor kan. Huzura çıkmadan önce melekler yıkıyor onu.

"Senin kardeşin benim. Bu katillerle niye anlaşıyorsun?" diyemiyor.

Bazen vuslatına yürümen gerekiyor. Seni evinde bulsun istediğin buluşma için önce evinden ayrılman gerekebiliyor. Sonu görünmeyen bir yolu merakla yürümen gerekiyor. Yol bitip de deniz başlayınca acı acı yutkunmak serbest suya atlamadan önce. Bir kıyıya varıyor elbet denizin sonu. Kıyıya ya canlı varıyorsun ya da cansız vuruyorsun.

Bazen evinde de buluyor seni. Dumanlar yükselmeye başlıyor birden. Zaten taş binada oturmasına izin verilmeyenlerin çabuk tutuşan evlerine ateş sıçrıyor. Bütün seslerin gökyüzünde toplandığını düşünürseniz günü her saati bir "ah" asılır Arakan'dan o gökyüzüne. Çocuklar ölür. Çıplak ayakları ve toza bulanmış yüzlerine bakmayın. Tertemiz gider onlar. Kadınlar ölür. Adamlar ölür. Yanarak ölür, kahırla ölürler. Cennet meyvesi pahalıdır. Kalp, asıl sahibine dönene kadar acır insan. Sonrası umman, kevser, Peygamber (s.a.v)!

"Müslümanlar etle tırnak gibi midir gerçekten? Sökülüyor tırnaklarımız. Etiniz acımıyor mu?" diyemezler…

Ben gidiyorum…
…Bu yola baş koymak, sonunda gerekirse bu uğurda o baştan vazgeçmek demekti. Bizim için karar aldıklarını zanneden ahmaklar var. Bu karar ancak göklerde alınmış olabilir. Siz kimsiniz ki..!

Kulunu razı etmek için Yaratıcıyı üzecek değiliz!

Ben gidiyorum…

Benden önce giden arkadaşlarımın yanına, Rasulullah'ın yanına. Siz kalacaksınız. Kimin doğru olduğu benim gittiğim yerde çıkacak ortaya…

Ben gidiyorum…

Çeki düzen verin kendinize. Sıranın size de geleceğini unutmayın. Şehadetin şehid gibi yaşayanlara nasip olacağını, Allah'tan başkasına kul olunmayacağını hatırlayın her daim.

Ben gidiyorum…

Dilerim bu gidiş size kim olduğunuzu hatırlatsın. Mazlumlar için ayağa kalkmanın bir yolunu bulmanızı sağlasın. İpler adedince baş istense, ama deseler ki bu bedel kıyam içindir, az kalır giden başlar! Boşuna terk etmez canımız bedenimizi. Mükâfatını O'ndan biliriz. Kalanlara ibret olmadığı üzer bizi…

Size son sözlerim şudur;

"Her zaman batılın, zulmün ve haksızlığın karşısında ilmi mücadeleye devam edeceksiniz. Bir mümin asla Allah'tan ümidini kesmez. Hayatınızın sonuna kadar Allah yolunda bir gaye ile görevinizi sürdüreceksiniz. Batılın tüm tuzaklarına ilim yoluyla cevap vereceksiniz. Kadınlarımızın yetiştirilmesine ve ahlâk yoluna önem vereceksiniz. Cemaat-i İslami'de asla bir lider problemi yaşanmayacaktır. Durum ne kadar kötü olursa, o kadar iyi ve kaliteli liderler yetişecektir. Ben yaşlandım. Rabbim her an canımı alabilir. Ben şehit olarak Allah'ın huzuruna gitmek istiyorum. Benim şehadetim ile beraber değişim başlayacaktır. Halkım ve dünya Müslümanlarından dua istiyorum. Eğer dünyada bir daha görüşemezsek, cennette görüşeceğimizi ümit ediyorum inşallah."

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi