Son 50 yılın Türkiye yakın tarihini iki kelimede özetleyin deseler, soldan sağdan en güçlü şu ses çıkar herhalde: “Emperyalistlerin oyunu.” Açıklayamadığımız, işimize gelmeyen, yüzleşemediğimiz her meselenin en kolay açıklamasıdır “emperyalizmin oyunu” .
“Emperyalizmin oyunlarına alet olmayalım” dendiğinde bütün kavgalar biter, bütün tartışmalar durur, akıllar tutulur, muhakeme yetenekleri rafa kaldırılır. Karanlık, belirsiz bir düşman üzerinden ortaya bir diyalog zemini bile çıkar. En derin tartışmalar “emperyalistlerin oyunu” kafa konforunun sığlığına kurban edilir. “Emperyalizmin oyunu” dendiğinde ortada ne sol kalır ne de sağ. Mahir Çayan’ın emperyalizme karşı mücadele tezleriyle eline silah alanların karşısındaki silahlı ülkücülerin elinde de Ahmet Arvasi’nin Emperyalizmin Oyunları kitabı vardır...
İşi gücü bırakmış Türkiye’ye emperyalist oyunlar oynamaya çalışanlar, pazar günleri ve mesai sonrası da dünyanın başka ülkelerinde emperyalist oyunlar oynamaktadır tabii ki. Emperyalizm bir çeşit seyyar lunapark gibi oyunlarını ülke ülke gezdirmektedir.
Doğrudur. Bu coğrafyada nehirlerin aşağıya doğru akmasını bile komplo teorisiyle açıklama ihtiyacı doğuran patırtılı, karışık, karanlık bir tarih yaşandı. Cetvelle çizilmiş sınırlar, ülkelerin başına oturtulmuş modernist diktatörler, fail-i meçhul bombalar, suikastlar, katliamlar ve hatta çıkış sebebi meçhul savaşlar...
Ama zorlamayın artık, bu anahtar uzun süredir bu kapıları açmıyor.
Belki Tunuslu üniversite mezunu işportacı Muhammed Bouziz’in kendini emperyalizmin bir oyunu sonucu yaktığı ispatlanırsa, belki Mısır Devrimi karşısında ABD’nin, Avrupa’nın ne diyeceğini, kimi tutacağını şaşırdığı günleri unutursak, belki emperyalistlerin hedefi olduğu söylenen Kaddafilerin baba oğul gün aşırı televizyonlardan Batı’ya “biz gidersek İslamcılar gelir” korkusunu pazarladığını görmezden gelirsek, omuzlayıp, tekmelersek kapılar yine açılır. Ama o açılan kapılardan artık hiç bir yere gidilmez.
Her şeyin gözlerimin önünde olup bittiği bu gazete de birçokları için “emperyalistlerin oyunundan” başka bir şey olmadığı için belki bu satırlar da size emperyalistlerin yeni bir oyunu gibi gelecek.
Üstelik ben çift dikiş “emperyalistlerin oyunu”na gelmiş sayılırım. Çok benzer şeyler Genç Siviller için de söylendi, hâlâ da söylenir. Ellerimizle kurduğumuz şeye başkalarının elleriyle kurulmuş diyenlerin yanılgısına karşı samimi bir ikna mesaisi harcadım. Bunun bir anlama çabası değil tam tersine özel olarak bir anlamama çabası olduğunu çok sonra keşfettim. Olsun. “Emperyalistlerin oyunu” piyesinin Suriye’deki katliamı örtmek için yeniden gösterime girdiği bu günlerde son bir kez daha şansımı denemenin kimseye bir zararı olmaz.
Hayatımda ilk ve son kez 2005’te Şam’a gittim. Yalnız değil. İki otobüs dolusu insanla... Nuray Mert, Nihat Genç, Roni Margulies,Hakan Albayrak, Mehmet Bekaroğlu, Kenan Çamurcu, Aydın Çubukçu tabii ki Hüsnü Mahalli, Doğu Konferansı ve Küresel BAK’tan solcular, İslamcılarla...Amaç ABD’nin Irak’tan sonra Suriye’ye de saldıracağı iddialarına karşı Suriyelilerle dayanışma içinde olduğumuzu göstermekti. Niyetimiz aslında halisti. ABD’nin Irak’ta yapıp ettiklerini Suriye’de tekrarlamasını istemiyorduk.
Suriye Meclisi önünde, şimdilerde Beşşar Esad’ı coşkuyla ayakta alkışlarken gördüğümüz yaşlı kurt politikacılara benzer adamlarla birlikte bildiriler okuduk. Türkçe, Arapça sloganlar attık. Biz Şam caddelerinde kaybolurken heyetten hatırlamadığım bir grup gidip galiba Esma Esad’la da görüştü. Hatta Esadlar heyettekilere hediye paketleri gönderdi. Paketlerin içinde ne olduğunu da hatırlamıyorum. Çünkü kendimle gurur duyduğum anlardan biridir, almadım. (Yoksa kalmamış mıydı?) O saatlerde Şam çarşısında esnafın zoruyla İbrahim Tatlıses’ten Ayağında Kundura ’yı okumaktaydım... Sonrası malum. Şam’da bir daha kimse ‘Ayağında Kundura’yı söylemedi. ABD Suriye’ye saldırmadı. Krize neden olan Hariri suikastının arkasında Suriye derin devleti olduğuna dair karineler ortaya çıktı.
Bugün Suriye’deki katliamlara bakınca “emperyalistler Suriye’yi işgal etmek istiyor”dan başka bir şey görmeyenleri, gözlerine ‘emperyalistlerin oyunu’ perdesi inenleri, bir zamanlar otobüsle Şam’a gidip emperyalizme karşı eylem yapmış bir aktivist olarak uyarmak isterim:
Eğer melanet kaynağı bir emperyalizm hala varsa ve o bir oyun oynuyorsa, o oyun bugün, dün Bahreyn’de sünnileri katil sünni diktatörle, bugün Suriye’de şiileri katil Alevi diktatörle yanyana getirerek oynanmaktadır.
Bugün ‘emperyalizmin oyununa gelen’ birileri varsa, onlar dün Sırplar Bosna’da, İsrail Gazze’de, Güney Lübnan’da katliam yaparken, “Batı neden müdahale etmiyor” diye çifte standart avına çıkıp lanet okurken, bugün Libya’da, Suriye’deki katliamlara müdahale edilmesine ‘emperyalistlerin oyunu’ diyen yeni çifte standartçılardır.
Emperyalizm heyhulasının bugün en büyük oyunu kurban ile katil arasındaki farkları flulaştırmasıdır.
Emperyalizm her zaman aynı oyunu oynamaz. Ve her devrin emperyalisti aynı olmaz.Hatta bazen kötülük için emperyaliste bile ihtiyaç kalmaz...
yildirayogur@gmail.com
TARAF