Yalan öyle bir şeydir ki, bir defa söylendiği zaman o yalanı korumak için sürekli yalan söylemek zorunda kalınabiliyor.
Bir film hatırlıyorum. Bekarlığa Veda Partisi olabilir adı.
Evlenecek erkeğin arkadaşları bir "bekarlığa veda partisi" veriyorlar. Veda partisine getirdikleri parti kızı bir kaza sonucunda orada ölüyor. Damat ve diğer arkadaşları bu olayı örtbas etmek ve polisten kaçırmak için çare ararlarken olayı bir başkası öğreniyor. Bekarlar olayı örtmek için o kişiyi de öldürüyorlar.
Bu katillerin kimisi avukat kimisi hakim, kimisi bankacı... Hepsi üst düzey meslek sahibi adamlar...
Bir yalanı, bir cinayeti örtmek için yeni yalanlar ve yeni cinayetler işliyorlar. Böylece filmin sonuna kadar hatırladığım kadarıyla, parti kızının ölümünü gizlemek için üç-beş cinayet daha işliyorlar.
Darbe iddiaları karşısında Genelkurmay'ın durumu biraz buna benziyor.
Ortaya bir belge çıkıyor.
Genelkurmay hemen bunu yalanlıyor.
Bir belge, bir plan, bir bilgi daha...
Genelkurmay sürekli yalanlıyor.
Varlığı dünya alem tarafından bilinen JİTEM için bile "Yok" diyebildiler düşünebiliyor musunuz?
Şimdi... Genelkurmay Balyoz Planı ile ilgili olarak "Dış düşmana yönelik bir plan" dedi. Oysa planı hazırlayan paşa bir televizyon kanalında hayır "İç düşmana yönelik" dedi. Birbirlerini dahi yalanladılar.
Sonra bu "Plan semineri imha edildi" denildi.
Arkasından plan seminerinin Kozmik Oda'ya kaldırıldığı ortaya çıktı.
Sonra Ergenekon davasındaki 51 nolu CD'de Balyoz Planı'nın da olduğu gündeme geldi.
Ergenekon savcıları "Balyoz Planı" hakkında Genelkurmay'a soru sormuş, Genelkurmay da "Bu devlet sırrıdır bilgi veremeyiz" demiş.
Gördüğünüz gibi bir yalan örtülmeye çalışıldıkça başka yalanlar söylenmek zorunda kalınıyor.
Bu da inanırlığa, güvenilirliğe darbe vuruyor.
Dünkü Milliyet'in haberi çok açıktı.
Şu saate kadar da yalanlama olmadı.
Ergenekon savcıları tarafından emekli Albay Levent Göktaş'ın ofisinde bulunan ve adına 51 nolu DVD denilen DVD'de Balyoz Harekât Planı'na ilişkin bazı detaylar bulunuyor.
Bunun üzerine savcılık Genelkurmay'a yazarak bu konu hakkında bilgi istiyor.
Verilen cevapta "Balyoz Harekât Planı" için "Gizliliği kalkmamıştır", "Çok gizlidir", "Devlet sırrı kapsamında olduğu için çok gizlidir" deniliyor.
Bütün bu olup bitenler bundan 11 ay önce oluyor.
O halde Hıfzı Çubuklu Paşa'nın "Biz dokümanları beş yılda bir imha ediyoruz" demesi doğru bilgiyi yansıtmıyor.
Bir konuda yalan söylenmişse gerçek kısa sürede ortaya çıkar.
Eskiden yalancının mumu yatsıya kadar yanardı, şimdi yatsıya kadar da yanmıyor.
Her şey çok kısa süre içinde gerçekliğine kavuşuyor.
Çağımız hızlı bir çağ.
Bilgi çağındayız.
En gizli bilgiler bile mutlaka bir gün ortaya çıkar.
İki kişinin bildiği şey sır değildir.
Balyoz Harekâtı aslında çok önceleri deşifre olmuş.
Bu konu Taraf'ta yazılınca Balyoz Planı'nın Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, zamanın Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı, zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Ergenekon savcılarının bilgisi dahilinde olduğu ortaya çıktı.
Kim bilir daha kimler biliyordu?
Milli İstihbarat Teşkilatı 2003'te Birinci Ordu'da Çetin Doğan tarafından darbe çalışmaları yapıldığını biliyordu!
MİT biliyorsa devleti yöneten üst düzey yöneticiler de bunu biliyordu.
Başbakan'ın "Her şeyi biliyoruz", "Kim bilir daha neler çıkacak" sözleri olayı bildiğine işaret ediyor.
Diğer taraftan bir gazeteci bu bilgiye ulaştıysa onun konuştuğu görüştüğü birçok kişi, mesela İlhan Selçuk da bu bilgiye bir tarafından sahipti diyebiliriz.
Kaldı ki, Mustafa Balbay'ın Cumhuriyet Gazetesi'nde yazdığı "Genç subaylar rahatsız" başlıklı haber bilgi vermese de 1. Ordu tarafından hazırlanan darbe planından bahsediyordu. Bu başlığın üzerinde fırtınalar kopmasının sebebi de buydu.
Dedim ya iki kişinin bildiği şey sır değildir.
BUGÜN