Balyozcu Kafayı Tekebbürü Ele Veriyor!

Yazısında Balyozculardaki özgüven patlamasına ve küstahlığa dönüşen tekebbüre örnekler veren Ali Karahasanoğlu, bu kibrin, tekebbürün Balyozcu kafa yapısını ele verdiğini söylüyor.

Ali Karahasanoğlu’nun Yeni Akit’te yayımlanan konuyla alakalı yazısı (20 Aralık 2018) şöyle:

Balyoz’cular Bu Buyurganlıkları İle Kendilerini Ele Veriyor!

Ne kadar “buyurgan”lar, ne kadar “tepeden inmeci”ler görüyor musunuz?

Hesap sormaya kalkıyorlar, Genelkurmay Başkanı’na meydan okuyorlar: “Niye ziyarete gelmedin?”

Eski Genelkurmay Başkanı, bugünün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akaraçıklama yapıp, “Geldim” deyince..

Bir de CHP Milletvekili Mehmet Büyükçelebi’yi şahit gösterince..

Bu sefer buyurganlıklarını şeddeli hale getiren şu resti çekiyorlar:

“Niye 15 gün sonra geldin?”

Konu ne?

Subaylar tutuklandıklarında, Hulusi Akar, Balyoz’culara destek vermiş mi, vermemiş mi?

Dikkat buyrun..

Bunlar değil miydi, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Kadir Mısıroğlu’nu hasta yatağında ziyaret ettiğinde, “Ziyaret edemezsin” diyerek tepinenler?..

Evet, bunlardı..

Hakkında bir ceza davası olmayan..

Hakkında bir mahkumiyet kararı olmayan..

Hakkında bir yakalama kararı olmayan..

Zaten kendisi de, bir ameliyat sebebi ile hastanede olan Kadir Mısıroğlu’nu ziyaret ettiğinizde..

Size sopayı gösterip, “Ziyaret edemezsin” diyorlar..

Ama kendileri..

Şöyle veya böyle..

Velev ki devleti ele geçirmiş FETÖ’cü hakimler vasıtası ile tutuklanmış olsunlar..

Gerçekten hiçbir suçları yok iken, tutuklanmış olsunlar..

Sonuçta şekli olarak, yargısal bir karar ile haklarında tutuklama kararı verilip, cezaevine konulmuşlar..

Genelkurmay Başkanı’na sopa gösterip, “Bize ziyarete nasıl gelmezsin” diye nasıl tehditte bulunabilirler?

Dahası..

Cezaevinde iken, kanunlara aykırı olarak kendilerine tanınan fazladan hakları..

Öyle bir tepeden bakmacı mantıkla izhar ediyorlar ki..

Hayret etmemek elde değil..

Balyoz’cu general Semih Çetin aktarıyor:

“Davanın özünü bir kenara bırakıp cezaevi koşullarının iyileştirilmesine odaklanan komutanlar bir dediğimizi iki etmediler, doğru. Biz buna ‘Çay, çörek, börek işleri’ adını verdik. Vicdan rahatlatmak için ne kolay bir yol!”

Nasıl bir tepeden bakma, görüyor musunuz?

Adam tutuklanmış..

Cezaevinde iken..

Özgürmüş gibi..

Börek, çörek partileri düzenleme imkanı kendisine tanınmış..

O da börek çörek toplantılarını yapmış..

Kendilerine o imkanı tanıyan Hulusi Akar..

“Büyük risk alıyorum” diye hatırlatmada bulunmuş..

Şimdi bu general, Hulusi Akar’a teşekkür edeceğine..

“Ancak Sayın Akar bunu bile ‘Büyük risk’ olarak tanımlıyor” diyerek, tekrar tepesine çıkmaya çalışıyor..

Sonuçta tüm bu karşılıklı açıklamalardan sonra karşımızda duran fotoğraf şu:

Dindar bir kişi..

Bırakın tutuklu olmayı..

(Şevket Kazan, 28 Şubat sürecinde partisinin Sincan Belediye Başkanı haksız yere tutuklandığında.. Başkan Bekir Yıldız’ı ziyaret etmişti de.. Bu ziyaret, Refah Partisi’nin kapatılması davasında iddianameye konu edilmişti.)

Hasta yatağında bile ziyaret edilemez.

Ederseniz, size sopayı gösteririz..

Bunun karşısında..

Dindar yöneticileri alaşağı etmek isteyen subaylar tutuklanırsa..

Onları ise, ziyaret etmeye mecbursunuz..

Yoksa..

Yine sopayı elimize alırız..

Bakıyorum şu buyurgan subaylara..

Hemen hepsinde bir İP sevdası var..

Kimisi Vatan Partisi’nden milletvekili adayı olmuş.

Mesela Semih Çetin.

Kimisi İP’ten aday olmuş..

Mesela Ali Türkşen..

Kimisi CHP’den aday olmuş..

Mesela Mehmet Büyükçelebi..

Ama hepsi, kesin Tayyip Erdoğan düşmanlığı yapıyorlar..

Kesin, Hulusi Akar düşmanlığı yapıyorlar..

Meral Akşener’i savundukları gibi..

CHP’yi destekleyerek..

HDP’ye tek eleştiri getirmeden..

Tüm muhalefet partilerini kucaklıyorlar..

Tam bu noktada da..

Sorasımız geliyor:

“Afedersiniz Balyoz’cular, siz 15 Temmuz darbe girişimine karşı mısınız, destekçi mi?”

Öyle ya..

15 Temmuz darbe girişiminde, Hulusi Akar rehin alındı..

Tayyip Erdoğan devrilmek istendi..

O darbeye sizler karşı mısınız, destekçi mi?

Niye soruyorum, bu soruyu?

Şimdi Balyoz’cu subaylar..

15 Temmuz’da FETÖ’cülerin hedef seçtikleri isimleri, bire bir hedef seçiyorlar da onun için..

Dolayısı ile, bize de sormak düşüyor:

“Sizlerin, FETÖ’cülerden, ne farkınız var?”

Gerçekten..

FETÖ’cülerin başaramadıklarını, şimdi Balyoz’cular mı başarmayı umuyorlar?

Daha doğrusu..

Bizim de eskiden beri dillendirdiğimiz gibi..

Ortak hedef Tayyip Erdoğan mı?..

Önce Balyoz’cular kolları sıvadılar..

FETÖ’cüler ise, iyi polisi oynadılar..

Balyoz’cuları yakaladılar..

Sonra “iyi polis” rolü değişti..

FETÖ’cüler kötü polis oldu..

Balyoz’cular, (Hatırlayın, Atatürkçü subaylar, “15 Temmuz darbesini biz önledik”diye ne nutuklar atmışlardı) iyi polisliğe geçtiler..

Şimdi tekrar..

Balyoz’cular, Erdoğan’ı devirmek için, kolları sıvadılar..

Roller, süreç içinde, böyle mi değiştirildi?

Bu soruya vereceğimiz cevap, “Maalesef öyle gibi!”

Aslında Balyoz’cular, son açıklamaları ile, kendilerini ele veriyor..

Halka nasıl baktıklarını, kendi generallerine bile nasıl baktıklarını ifşa etmiş oluyorlar..

Ve bunların, Balyoz darbe planını da..

Başka darbe planlarını da, rahatlıkla hazırlamış olabilecekleri konusunda, kendi kendilerine ifşaat yapmış oluyorlar..

İnsan birazcık düşünür..

“Bizi cezaevinden, şu beğenmediğimiz Tayyip Erdoğan çıkarttı..

Düne kadar kendisini devirmek istediğimiz Tayyip Erdoğan..

Şu olmuş, bu olmuş..

Darbe planını üç kişi yapmış..

Yanında 10 kişi daha, FETÖ piyangosundan, dosyaya katılmış..

Ama ortada bir darbe planı da var..

Geldiğimiz noktada..

Bir darbe planı olmasına rağmen..

Tayyip Erdoğan sayesinde, hepimiz dışarı çıktık..

Bu iyiliğinin karşılığı olarak..

En azından Tayyip Erdoğan’a birazcık saygılı olalım” demeleri gerekir iken..

Herkesle birlik oluyorlar..

Tayyip Erdoğan’ı devirmeye çalışıyorlar..

Bize de..

“Önce Balyoz.. Sonra FETÖ.. Şimdi tekrar Balyoz” demek düşüyor..

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!