Balyoz ve gerçekler yazı dizime bugün kısa bir ara verip, önceki gün ses kaydını yayımladığım 1. Ordu Komutanlığı Askerî Savcısı Albay Bülent Münger’in göndermiş olduğu açıklamaya yer vereceğim. Sayın Savcı’nın cevap hakkına saygı olarak açıklamayı yayımladıktan sonra konuyla ilgili cevabımı okuyacaksınız.
“Gazetenizin 27.3.2012 tarihli nüshasında ‘Kozmik Köşe Mehmet Baransu- Balyoz ve Gerçekler 2’ başlıklı yazıda ‘İddianın sahibi ise hem İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın orijinalini savcılığa gönderen meçhul subay hem de Balyoz Darbe Planı soruşturmasını yürüten Askerî Savcı Bülent Münger’di. Balyoz soruşturmasını yürüten Askeri Savcı’nın söyledikleri özetle böyleydi, bu rapora ve belgelere rağmen soruşturmasını tamamlayan Münger, ilginç bir şekilde dosyayı kapattı,’ şeklindeki ibarelerin yer aldığı, yine kanuna aykırı olarak elde edilmiş ve internete düşmüş ses kayıtlarının tarafıma aitmiş gibi gösterilip, bunu da 3. Balyoz İddianamesi’nde sivil savcıların bu konuda almış olduğu ifadelerimi mahkemeye sunması şeklindeki gerekçeye dayandırdığı görülmüştür.
Yayınlanan yazının kişilik haklarımı ihlal edici nitelikte olduğu, hukuka aykırı yollarla elde edilmiş bulunan bilgilere dayandığı, hukuka aykırı elde edilmiş bilgilerin daha da saptırılarak ve eklenen şahsi yorumlarla kasıtlı olarak hakaret ve iftira suçunu teşkil edecek tarzda yayınlandığı, meçhul subayla aynı pozisyon ve saflarda ismimin gösterilmeye çalışıldığı, bunun basın özgürlüğünün kullanılması ile izah edilemeyeceği, söz konusu internet kayıtlarının hiçbir hukuki geçerliliği olmaması yanında yapılan teknik araştırma, inceleme ve diğer soruşturmalarla tarafıma ait olmadığının belirlendiği, keza sivil ve adli makamlara da bunu doğrulayıcı bir beyanda ya da ifadede bulunulmadığı, bu bağlamda ismim zikredilerek tarafıma aitmiş gibi gösterilen konuşmalara dair söz konusu yayınlarla diğer yorumların kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve iftira suçunu oluşturabileceği aşikardır. Bülent Münger. Hakim Albay Askeri Savcı.”
Askerî Savcı’nın açıklaması böyle.
Savcı Münger, ses kaydının kendisine ait olmadığını, sivil adli makamlara da bunu doğrulayıcı bir beyanda bulunmadığını açıklamasına rağmen, 3. Balyoz İddianamesi’nin 138. sayfasında 05.10.2011 tarihinde konuyla ilgili ifade verdiği, ses kaydının bir bölümünü kabul ettiği görülüyor:
“Donanma komutanlığı Gölcük’te yapılan arama sonrasında orada geçen belgelerle ilgili biz de herkes gibi askeri savcılıktan arkadaşlarla hayretler içerisinde kaldık. Bazı konuşmalarımız oldu. Bunlar sabah toplantılarında çay muhabbeti şeklinde gerçekleşen günlük konuşmalardı. Bu konuşmalarımızın kanuna aykırı olarak dinlendiğini ve internet ortamında yayınlandığını gördük. Bazı konuşmaların çarpıtıldığını, eklemeler yapıldığını, bazı konuşmaların kesilip arkasına eklemeler yapıldığını, bazı konuşmaların tarafıma ait olmadığı halde ismimin zikredilerek bana aitmiş gibi gösterildiğini gördük.”
Askerî Savcı Münger, bana gönderdiği açıklamada ses kaydını yalanlamasına rağmen, 05.10.2011 tarihinde sivil savcılara vermiş olduğu ifadede görüldüğü gibi kaydı “kısmen” doğruluyor. Kaldı ki yazımda ses kaydında tamamen Münger’e ait olmadığını, üç ayrı hukukçunun daha bu toplantıda bulunduğunu, konuşmaların bir bölümünün de bu hukukçulara ait olduğunu belirtmiştim. Askerî Savcı verdiği ifadede konuşmanın sabah toplantısındaki bir çay muhabbetinde, Askerî Savcılık’tan arkadaşlarıyla geçtiğini de doğruluyor zaten. Ses kaydının Balyoz mahkemesi tarafından dikkate alınıp, dosya kapsamına konduğunu da hatırlatayım.
Sayın Münger, kendisini meçhul subayla aynı pozisyon ve saflarda göstermeye çalıştığımı iddia etse de, yazıya bakıldığında iki konunun ayrı olduğu net bir şekilde görülecektir. Yazımda, Münger’in kişilik haklarını ihlal etmediğim gibi hakaret ve iftira da atmadım. Yazımda kamuya açıklanan iddianamede yer alan ifadesini ve ses kaydını yazıp, Balyoz davasını soruşturan bir savcının tesbitlerini aktardım.
Vakit yok ama çalışma var!
Balyoz davasında önceki gün savunma yapan emekli Orgeneral Ergin Saygun’un ifadesindeki bir bölüm dikkatimi çekti. 2003 yılındaki yapılan ve darbe planlandığı iddiasıyla yargılaması devam eden toplantıyla ilgili şunları söyledi. “İddianamede darbe karargâhı olarak yer alan, benim komutanlığını yaptığım 3. Kolordu Komutanlığı o dönemde tam teşekküllü NATO Karargâhı’na dönüştürülmesi emrini almıştı. Artık milli birlik olmayan 3. Kolordu, NATO’ya tahsis edilmiş ve bunun için hazırlıklarını tamamlamaya çalışan bir birlikti. NATO hazırlıkları yüzünden 3. Kolordu’nun darbe yapmaya vakti yoktu. Bundan, ‘Vaktimiz olsaydı yapardık’ gibi bir anlam çıkarılmasın. Biz, meşru zeminden çıkmayı, darbe yapmayı asla düşünmedik.”
Saygun, ifadesinde bunları belirtmesine rağmen, hem 2003 yılında yaptığı sunumda hem de kendisine bağlı komutanların yaptığı diğer sunumlarda, karargâhının NATO’ya bağlı bir birlik gibi çalışmadığı, fişleme yaptığı, planlar hazırladığı görünüyor. Saygun, seminer konuşmasında iç tehdit başta olmak üzere, aşırı sol gruplar ve irticai kesimle ilgili ne tür hazırlıklar yapacağını ayrıntılarıyla anlatıyor.
mbaransu@gmail.com
TARAF