“Rütbelerin sökülmesi, madalyaların iadesi bir şey değil. Çünkü asıl hesap ileride sizi bekliyor. Silivri’yi mumla arayacağınız o dehşetli hesap günü gelip çatmadan Allah’tan af ve mağfiret, haklarını gasp ettiklerinizden helallik dileyin! Önemli ve acil olan budur!”
Balyoz Darbe Planından yargılanıp ceza alan generallerin ses kaydı, plan gerçekleşseydi yaşanacakları gözler önüne seriyor:
***
Konuyla ilgili KENAN ALPAY’ın bugünkü yazısını ilginize sunuyoruz:
Balyoz Gerçekten İndi
Balyoz Cuntası Türkiye’nin üzerine çökme planlarını tekmil edemeden çökertildi. Silivri’de görülen davadan çıkan karar askeri vesayete vurulmuş okkalı bir tokat oldu.
Balyoz sanıkları bu tokadı çoktan ve fazlasıyla hak etmişlerdir. Sıkça duyduğumuz “alınan cezalardan sevinç duymuyoruz” mealinde cümleler yeni bir siyaset tarzının gereği midir bilemem. Fakat suçun ve suçlunun tecziye edilmesi adaletin tecellisi, toplumsal sükûnet ve huzurun temini için zorunludur. Suçu ve suçluyu tecziye etmeyecek bir yargılama kuzuları kurtların, toplumu cuntacıların insafına terk etmekten başkaca bir işe yaramaz. O zaman buna da orman kanunu denir.
Balyoz Layık Olduğu Yere İndi!
“Yüce Türk adaletinin verdiği karar tartışma dışıdır” repliğini tekrarlayacak değiliz. Kurunun yanında yaş da yansın diyemeyiz. Ceza alanlar arasında suçsuz veya suçundan daha fazla ceza alanlar da olmuş olabilir. Fakat darbecilik geleneği askeri lise ve harp akademilerinden itibaren genlerine işlemiş, geleneğini halka vesayet etmek üzere teşekkül ettirmiş, sabıkası kabarık bir teşkilatın masum bir plan semineri yaptığı iddiaları fazlasıyla komik kaçıyor.
Lütfen şunu hiç unutmayalım: Çetin Doğan’ın İbrahim Fırtına ve Özden Örnek’le birlikte başını çektiği generaller, albaylar, yarbaylar, binbaşılar, yüzbaşılardan müteşekkil 300 küsur kişilik Balyoz Cuntası Selimiye Kışlası’nda evcilik oynamıyordu. Siyaseti ve toplumu psikolojik harp planları eşliğinde tedip etmenin, tedhiş eylemleriyle halkı birbirine karşı terörize etmenin, cadde ve meydanlarda tanklarla şehirleri üzerine çökmenin planlarını yapıyorlardı.
Fatih ve Beyazıt camilerini bombalama planları, gayrimüslim azınlığa yönelik suikast ve sabotaj planları, Yunanistan’la kontrollü bir savaş çıkarmak için TSK’ya ait bir uçağın düşürülmesi, sağda solda bomba patlatılması, toplumda infiale yolacak tarzda müze ziyareti yapan çocukların bombalanması gibi kâbus senaryolarını hayata geçirmek üzere örgütlenenler uzaylılar değildi. Şerefli Türk ordusu, Mustafa Kemal’in askerleri, Kahraman Türk subayları vs. gibi milliyetçi ajitasyon ve jargonların toplumun üzerine boca edilerek suçlular ve suç mekanizmasının örtülmesine müsaade edilemezdi, edilmedi de. Balyoz, mucidi Çetin Doğan’ın da dediği gibi “birilerinin kafasına inecekti” ve indi. Fakat tuzaklar boşa çıktı ve Balyoz en münasip olanların başına indi. Meydan okudukları, tehdit ve zorbalıkla boyun eğdirmek istedikleri siyaset ve toplum tarafından balyozlananlar uzun süre çıkamayacakları Silivri’ye tıkıldı.
Hiç kimse tereddüt etmesin. Balyoz şimdi en münasip yerde duruyor. Siyaset ve toplumun tedirgin olması için hiçbir sebep yok. Ama henüz yargılanma süreci başlamamış cuntacılar için aynı şeyi söyleyemeyiz. Karadayı ve Kıvrıkoğlu’ndan başlamak üzere ömürleri vefa ederse hepsine sıra gelecek. (…)
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ…