Biz “Cumhuriyet gazetesinde ‘Darbe günlüğü’ nasıl yayınlanacak? Bunlar kafayı mı yediler?” diye merak ededuralım, onlar ustaca bir zikzakla, sergileyecekleri rezaletin farkına varıp, hemencecik yan çizdiler! Evet; hemen hemen yarım sayfayı dolduran “Balbay’ın yazı dizisi, darbe günlüğü” anonslarına, dün ara verdiler..
Yine Balbay’ın yarım sayfa haberini kullandılar ama, bu sefer “yazı dizisi”nin yayınlanacağı değil, “yayınlanmayacağı”nın duyurusunu yaptılar!
Eee; demek ki birazcık da olsa, utanıyorlar halktan!
Yoksa, “Darbe günlüğü”nü, dizi yazı olarak Cumhuriyet gazetesinde yayınlamak, epey bir cesaret isterdi yani..
Ne kadar oligarşik bir kafa yapısına sahip olurlarsa olsunlar, ne kadar despot bir mantığa sahip olurlarsa olsunlar, sonuçta sizinle, bizimle aynı ülke içinde yaşıyorlar!
Komşusu sorunca, “Ne o Cumhuriyetçi kardeş.. Cumhuriyet’i sattınız, darbeye mi terfi ettiniz?” diye.. Ne cevap verecekti Cumhuriyet okuru?
Ne cevap verebilir ki?
Veya bir Cumhuriyet okuru, gazete yönetimine sorsa, “Darbe için tahrik ve teşvik girişimleriniz ortaya çıktı.. Bir hatadır deyip, özür dileyeceğinize, bir de bir maharetmiş gibi dizisini mi yayınlıyorsunuz? Bizi rezil ettiniz. Daha üstüne tüy mü dikmek için uğraşıyorsunuz?” diye, ne cevap verebilirlerdi?
Tabiî ki verilecek cevap yok, bu sorulara..
Onun için; ince bir taktikle, “Balbay’ın yazı dizisini hazırlamasına izin verilmiyor” diyerek, vazgeçtiler yayından.. Sanki daha önce yazı dizisini hazırlamasına izin verilmiş de, veya böyle bir diziyi hazırlayabilecek imkânının olduğu tespit edilmiş de, anonslar başladıktan sonra engel çıkartılmış gibi!
Oysa her şey çok basit..
Balbay istiyorsa, o diziyi pekâla hazırlayabilir. Nasıl olsa bu günlük yazı değil. Dizi yazı.. Bir hafta çalışır, 5-6 gün sürecek bir dizi yazıyı toparlar..
Hafta sonunda ziyaretine gelen akrabasına veya avukatına verir dökümanları, olur biter!
Ama onlar; milleti aptal yerine koyup, “Yazı yazmasına engel çıkartılıyor” diye haber yapıyorlar!
Boşverin bu numaraları!
Sizin arkanızda Yargıtay Savcısı Faruk Eminağaoğlu gibi birisi var iken, siz cezaevinde olmanızın hiçbir eksikliğini hissetmezsiniz. Dışarıda ne kadar rahat iseniz, içeride de o kadar rahatsınızdır.
Ama sıkıntı; cezaevi yönetiminden değil, sizin “Ne yapıyoruz biz? Kendimizi kaptırmış, gidiyoruz darbeciliğe.. Bu işte artık ümit yok. Bu sokak, çıkmaz sokak” özeleştirisini yapıp, gerçekleri görmenizden kaynaklanıyor, gibime geliyor!
Gerçekler ortada.. “Yazı yazmasına izin verilmiyor” denilen Balbay’ın, hemen hemen yarım sayfayı dolduran görüşleri, dün Cumhuriyet’te yayınlandı..
Yazı yazmasına izin verilmiyorsa, yarım sayfalık yazıyı, Balbay’ın dışarıdaki ikizi mi yazdı?
“Avukatlar not aldı, cezaevi ziyaretinden sonra yazıya döktüler” diyorsanız, köşe yazısı için de aynı metod geçerli..
Evet; düşüncelerini açıklamak isteyen insana zorluk çıkarılmasına onay vermem mümkün değil ama, adım kadar eminim ki, Balbay yazı yazmak istese, cezaevi yönetiminin ona engel çıkartması mümkün değil!
Bırakın tutukluları; cezaevindeki mahkûmlar bile, gazetemizin okuyucu mektubu köşesinde görüyorsunuz, ne yazılar yazıyorlar!
Torpil falan değil, haklarını kullanıyorlar!
Faks çekme haklarını kullanıyorlar!
Mektup yazma haklarını kullanıyorlar!
Balbay da pekâla, mektup şeklinde de, faks şeklinde de görüşlerini dışarıya gönderebilir!
Ama önemli olan; bu saatten sonra, “Balbay acaba ne yazacak?” sorusuna verilecek cevapta yatıyor!
Evet; her şey ayan-beyan ortada iken, Balbay ne yazabilir ki?
Karşısında darbe muhabbeti yapılmış, “Siz komutan mısınız, yoksa çete üyesi mi? Sizin işiniz darbe mi? Siz, darbe yapmak için mi devletten maaş alıyorsunuz?” dememiş, kös kös dinlemiş... Hatta darbe muhabbeti yapanları tahrik bile etmiş!
Şimdi ne anlatacak Balbay?
“Bir halt ettim.. Özür dilerim”den başka?
VAKİT