Bahçelinin içindeki ip

Ahmet Taşgetiren

Devlet Bahçeli, indifa eden ve laf püskürten bir volkan gibi.

O simada o öfke... Anlaşılır gibi değil.

Erzurum'da mıydı, neredeydi, hani o "Al sana ip" diye halkın üzerine ip fırlattığı toplantı.

Onu, son günlerde dinlerken, içinde hep bir ip barındıran adam gibi hissediyorum.

Başbakan'ı teslim etseler hemen sallandıracak bir ruh hali.

Acayip!

Gerekçesi üretilmiş...

"Washington'da Amerikalı, Erivan'da Ermeni, Erbil'de Peşmerge, Brüksel'de Avrupalı olup, Ankara'da bir türlü Türk olamayan...

"Okyanus ötesinin ılımlı İslam garabetine figüranlık yapan... Yabancı servislerin hizmetinde... Gayrımüslimlerin icazetinde...."

Daha neler neler...

"Adalet kaçkını başbakan..."

Evet, ip diyorum ya bu ruh hali, eline Başbakan geçse boynuna ipi geçirmekte tereddüt etmeyecek bir insanı andırıyor.

Kesinlikle Baykal'dan daha kıyıcı.

CHP'nin 27 Mayıs sendromunun, 2010'da Bahçeli'nin dünyasına taşınmış hali.

Neden?

Bir anayasa değişikliği çalışması yapılıyor ve Bahçeli çılgın bir öfke tufanı yaşıyor.

Neden?

"Şimdi uzlaşalım, seçimden sonra yapalım" dediğine göre bir anayasa değişikliği yapılması gerektiğine inanıyor.

Diyelim bu olmadı, iktidar partisi bu işe şimdiden başlayalım dedi, böyle bir farklılaşmadan, bu öfkeyi üretmek niye?

İnsan, ortaya çıkan anayasa değişikliği paketi üzerine üç-beş kelime söylemez mi? Neyi benimsiyor, neyi benimsemiyorsun, onu açıklasan daha sağlıklı olmaz mı?

Yoo, onu yapmıyorsun.

O zaman, tabanına bir şey söylemek gerekiyor. Bir gerekçe sunmak.

Sanırım problem orada ortaya çıkıyor.

Tabandaki kaymayı önlemek.

Bahçeli, bir dönem ülkücü hareket içinde bulunup, 12 Eylül'ün darbesini yiyip de, 12 Eylül Anayasası'na yönelik bir operasyon görünce onun yanında yer alanlara karşı, Başbakan Erdoğan'a yönelttiği biçiciliğin aynısını sergiliyor: Onlar, Bahçeli'nin dilinde "Hareketin eskisi ve müsveddesi olmakla övünenler" diye niteleniyor. Ne kolay bir biçiş bu.

Ama, "Böyle, en küçük farklılığı biçmezseniz, tabanı tutamazsınız" denilmişse size, siz de sesinizin en yırtıcı tonunu bulur ve agoraya seslenirsiniz.

Yukarıda aldığım sözler, insan haysiyetini hedef almış sözler.

Nasıl söylenir, anlamak mümkün değil.

Ama tabanınıza o öfkeyi yansıtarak, tabanı o öfke ateşinde kavurarak, bir arada tutacağınıza inanıyorsanız, daha ateşlisini de üretirsiniz.

Kim, hangi strateji uzmanı üretmiştir bu üslubu?

Doğru, bu üslup, MHP tabanında bir kesimi, hükümete ve Başbakan Erdoğan'a karşı, hınçla doldurur.

Ama bence yazık o insanların gönül dünyalarına bu ölçüde kin yüklemeye...

Bilmiyorum ya Sayın Bahçeli bu sözlerin insanları ağzından çıktığı tonda etkilemeyeceğine inanıyor ya da bu sözleri yüreğine yükleyen bir insanın elinden-dilinden çıkacak ufunette bir mahzur görmüyor. Bahçeli, her yüreğe bir ip tutkusu taşıdığının farkında mı?

Ben, Başbakan Erdoğan'ın Salı günleri, grup kürsüsünden MHP yönetimine yönelik sert üslubunu eleştirerek geliyorum. Yaralayıcı bir dilin çok yanlış olacağını, tabanda yüz yüze bakan insanları birbirinden koparacağını söylüyorum.

Ama şu Bahçeli üslubu iletişim adına her şeyi berhava ediyor.

Bunun adı maalesef "Tabanı terörize etme" eylemidir.

Rüzgar eken fırtına biçerse, fırtına eken ne biçer ki acaba?

Ben bir şeye daha taaccüb etmekteyim:

-Acaba şu andaki MHP yönetimi, tabanın tam da bu dehşetengiz üslubu tüketen bir kitle niteliğinde olduğunu mu düşünüyor?

Şayet böyle bir yaklaşım varsa, ben o kitleye de haksızlık yapıldığına inanıyorum.

Bu, kitleyi ateşe sürükleyen bir liderliktir.

Bir de şu:

Bu hareket içinde Bahçeli bile böylesine bir öfke taşıyorsa, varın daha radikallerinin ruh dünyasını hesap edin. Bahçeli indifa eden bir volkansa, ötekisi nedir?

Açık söyleyeyim: Ben Bahçeli'yi izlerken "Öf beee" diyorum.

Başka ne diyeyim?

Bahçeli kendisine yazık ediyor, temsil ettiği insanlara yazık ediyor.

Ben hâlâ Bahçeli'nin daha sağlıklı katkılar sunacak bir yeteneğinin de bulunduğuna inanmak istiyorum.

BUGÜN