Bağlantısızlar Hareketi “Bağlantısız” mı?

Ahmet Varol, Tahran’da yapılan Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi ve Mursi’nin hitabını değerlendirdi.

Tahran’da yapılan Bağlantısızlar Hareketi Zirvesini değerlendiren Ahmet Varol, Rusya-Çin-İran ittifakından ismi konmamış yeni bir doğu blokunun çıkmaya başladığına dikkat çekerek bu ittifak tarafından yönlendirilen uluslararası örgütün gerçekte “bağlantısız” olduğunu söylemenin zor olduğunu belirtti. Varol, Mursi’nin konuşmasının yankılarını da değerlendirdi:

Bağlantısızlar ve Mursi’nin Hitabı

Ahmet Varol / Yeni Akit

Bağlantısızlar Hareketi, 1961’de birinci derecede o zamanki Yugoslavya Cumhurbaşkanı Tito’nun öncülüğünde doğu ve batı blokları arasındaki rekabetin hedefinde yer alan ülkeler arasında güç birliği oluşturma amacıyla kuruldu. Sovyetler’in dağılmasından sonra iki blok arasında sıkışma tehdidinin etkisini kaybetmesi üzerine bir dönem Bağlantısızlar Hareketi’nin de varlık gerekçesini kaybetmeye başladığı yorumu öne çıkmaya başlamıştı. Ama daha sonra dengenin batı bloku lehine kayması üzerine buradan gelen baskı ve tehdide karşı da böyle bir örgütlenmenin sürdürülmesinde yarar olacağı düşünüldü.

Fakat bugün için bu hareketi bir “Bağlantısızlar Hareketi” olarak tanımlamak zordur. Çünkü henüz bir uluslararası blok oluşturulduğu söylenemese de Rusya - Çin - İran ittifakından ismi konmamış yeni bir doğu blokunun çıkmaya başladığını söylemek mümkündür. Dolayısıyla bu ittifak tarafından yönlendirilen uluslararası örgütün gerçekte “bağlantısız” olduğunu söylemek zordur. Örgütün son toplantısının Tahran’da düzenlenmesinde Rusya ve Çin’in teşviklerinin önemli rol oynadığına dair bilgiler de ismi konmamış doğu blokunun ismi “Bağlantısızlar Hareketi” olan uluslararası örgütte direksiyona geçtiği intibaı veriyor.

Sovyetler’in dağılmasından sonra etki gücü zayıflayan ve bir bakıma tabela teşkilatına dönüşmeye başlayan Bağlantısızlar Hareketi’nin son toplantısının ciddi anlamda gündem oluşturmasının iki önemli sebebi olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenmesi, diğeri de Arap intifadasının öncü liderlerinden olan Mısır’ın yeni cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin katılması ve açılışta yaptığı konuşma.

Toplantının Tahran’da yapılmasının ses getirmesinin sebebi İran’ın Suriye’deki Baas zulmüne açıktan destek vermesi ve aynı zamanda bu tutumunda henüz bir uluslararası örgüt niteliği kazanmış olmayan doğu blokunun başını çeken Rusya ve Çin’le aynı çizgide olması. Muhammed Mursi’nin katılmasının ses getirmesinin sebebi ise başlangıçta onun iştirakine yönelik tepkiler ve itirazlar, sonra da açılışta yaptığı konuşmada Suriye zulmünü ve İran’ın bu zulme destek vermesini sert bir dille eleştirmesidir.

Başlangıçta Suriye zulmüne karşı tavır konmasının, ona destek verenlere karşı da tavır konmasını gerektirdiği düşüncesiyle birçokları Mursi’nin katılma kararına tepki gösterdiler. Ama Tahran’daki konuşması itiraz edenleri rahatlattı ve birçoğu itirazını geri çekti. Bazıları ise konuşmasını ve sergilediği tavrı takdir etmekle birlikte iştirakine yönelik tepki ve itirazlarını da geri çekmediler. Katılmasının ilkesel olarak yine hatalı olduğunu ama sergilediği tavırla hatasının üstünü örttüğünü dile getirdiler.

Konuşmasında öne çıkan hususların birincisi sözlerine dört raşit halifeye, ashabı kirâmın tümüne, onların yollarını izleyen tabiine ve tebe-i tabiine dua ile başlaması oldu. İkinci önemli husus Suriye’deki Baas rejimini hedef alan sert eleştirileri, bu rejimin artık meşruiyetini tamamen kaybettiğini, bir zulüm rejimi olduğunu ve bu zulme karşı durulması gerektiğini vurgulamasıydı. Üçüncü önemli husus ise İran’a yönelik eleştirileri ve bugün Suriye’de Baas katliamlarının sürmesinde İran’ın sorumluluğuna işaret eden ifadelere yer vermesiydi. Dördüncü husus da nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanmanın İran’ın hakkı olduğunu ve bu konuda İran’a destek verdiklerini söylemesiydi.

Mursi’nin konuşmasının ciddi anlamda yankı yaptığı ve onun Tahran’da düzenlenen uluslararası toplantıya katılmasından dolayı tedirginlik duyanların da hemen hemen tamamının büyük bir rahatlama yaşadıkları görüldü. Arap dünyasında “One Minute” olayı kadar tesir yaptığını ve yankılandığını söylemek mümkündür. Bazıları memnuniyet ve takdirlerini hemen hızla Mursi’yi metheden kasideler yazarak dile getirirken bazıları da onu Arap dünyasının lideri ilan ederek tüm yöneticilere onu kendilerine örnek almalarını tavsiye ettiler.

Mursi’nin konuşmasından dolayı İran’ın ve taraftarlarının hayal kırıklığı yaşamaları ise anlamsızdır. Çünkü Mısır’da dikta rejimine karşı direnişe öncülük etmiş bir hareketin seçtiği liderin Suriye’deki Baas diktasını ve zulmünü onaylamasını, ona destek verenlere arka çıkmasını beklemek kuru bir hayaldi.

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!