Bağcılarda Suriye Halkıyla Dayanışma Gecesi (Video)

Suriye halkının direnişi Bağcılar Özgür-Der tarafından düzenlenen gecede selamlandı.

Murat Yürükoğulları / Haksöz-Haber

Videolar en alttadır

Özgür-Der Bağcılar Şubesi, Suriye İntifadasının 1. Yıldönümünde, 22 Mart Perşembe gecesi Bağcılar Belediyesi Kültür Merkezinde “Suriye Direnişi ve İslami Sorumluluğumuz” konulu bir program düzenledi.

Programın sunuculuğunu yapan Serkan Ekmen yapmış olduğu açılış konuşmasında Tunus’la başlayan ve diğer ülkelere yayılan direnişi omuzlayan mustazaf halkları selamladı. Ekmen, 43 yıldır Baas diktası altında zulme uğramış mazlum Suriye halkının ayağa kalktığını ve inancının ve insanlık onurunun gereğini yerine getirdiğini belirtti. Suriye’deki direnişin hiçbir siyasi çıkar,reel politik ve stratejik hesaplarla saptırılmaması gerektiğini ifade eden Ekmen, bu programın Suriye halkının özgürlük direnişine katkı yapmak için düzenlendiğini ifade etti.

Program Harun Ünal’ın, Mümtehine Suresini okumasıyla başladı.

Programın ilk konuşmacısı Prof. Dr. Ahmet Ağırakça Müslümanlar olarak Hz. Adem’den bu yana birçok bela ve musibetle imtihan edildiğimizi ve Nuh (a.s.)’dan bu ana kadar peygamberlerin önderliğinde müminlerin hükümdarlarla mücadelelerinin olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Ağırakça, tarihte Musa ile Firavun, İbrahim ile Nemrut, Resulululah ile müşrikler arasında mücadeleler olduğunu, müminlere işkenceler yapıldığını günümüzde de bu sürecin devam ettiğini mele ve mütreflere ve Nemrutlara direnen tevhidi kimlikli müminlerin günümüzde de diktatörlere, Baas rejimine direndiğini dile getirdi. Ağırakça müminlerin Allah’ın dinine yardım ettikleri sürece Allah’ın da onlara yardım ettiğini ve onların önlerini ve yönlerini açtığını vurguladı.

Ağırakça, konuşmasının devamında şunları söyledi:

SURİYE DİRENİŞİNİN ARKASINDA YALNIZCA ALLAH VAR!

Günümüzde İslam dünyasında ortaya çıkan patlama bir günde olmamıştır. 3 Mart 1924’te kapatılan sayfadan sonra İslam dünyasında 1928 yılında ekilen tohumlar meyve vermeye, etkisini göstermeye başlamıştır. Adını ne koyarsak koyalım, ister Arap Baharı ister İslam Baharı isterse de Kuzey Afrika patlamaları. Buazizi’nin Tunus’ta kendisini ateşe vermesiyle başlayan olaylar Mısır, Libya, Yemen ve Suriye’ye kadar yayıldı. Laikler ve bazı Müslümanlar bu olup bitenlerin araksında başka şeyler aradılar. Bu işin arkasında ne Amerika, ne Rusya ne Fransa ne de İngiltere vardır. Bu işin arkasında sadece Müslümanlar vardır. Suriye rejiminin arkasında birileri vardır. Ancak Suriye halkının arkasında yalnızca Allah vardır. Bazı kimselerin bu olayların ardından aslında hiçbir şeyin değişmediğini ve iktidara kimin geleceğini sorduklarına şahit oluyoruz. Bu ülkelerde zaman içerisinde yavaş yavaş değişim olduğunu görüyoruz ve iktidara bizim tanıdığımız insanlar gelmektedir. Tunus’ta Nahda hareketi ve Gannuşi halk tarafından iktidara getirildi. Mısır Meclis Başkanı Saad el Ketatni olmuştur. Bu kişi Filistin davasıyla yakından ilgilenen bir kişidir. Bu Libya’da da böyle olmuştur, Yemen’de de böyle olmuştur.

Suriye’de ise 43 yıldır müslümanları kıtır kıtır kesen bir rejime birileri sahip çıkmaktadır. Birileri keskin nişancı göndermektedir. Beşşar Esed rejimi gidecektir. Küfür devam edebilir ama zulüm devam etmeyecektir. Müslümanlar kendi haklarını arama ferasetini yakalamışlardır. Diktatörlere, zalimlere nasıl direneceklerini öğrenmişlerdir. Bizler Gazze savaşında gösterdiğimiz hassasiyeti Suriye konusunda gösteremedik. Bu konuda hassas olmalıyız ve en mühim ihtiyaçtan en basitine kadar Suriye halkının ihtiyaçlarını karşılamalıyız.

Gecede Gösterilen Sinevizyon:

Ağırakça’nın konuşmasının ardından Suriye halkının maruz kaldığı cinayet, zulüm ve baskıların; buna karşılık Suriye’de devam eden direnişin ve Türkiye’deki destek gösterilerinin sunulduğu bir sinevizyon gösterimi yapıldı. İzleyenleri oldukça etkileyen görüntüler bir yıl boyunca 10.000 şehit, 70.000 tutuklu ve 110.000 mülteci olarak ifade edilen dramı gözler önüne serdi.

ORTADOĞU İNTİFADALARLA DİRİLİYOR, DİRİLTİYOR

Programın ikinci konuşmacısı Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya yakın zamana kadar emperyalistlerin tarihin sonunun geldiğini söylediklerini ve Batı medyasının da bu sözün propagandasını yaptığını ve propagandanın etkisinde kalan kimselerin kendi kimliklerine, inançlarına hatta akidelerine şüpheyle yaklaştıklarını belirtti. Kaya, son bir yıldır Ortadoğu’da meydana gelen gelişmelerin ve intifadaların bütün bölgeyi yeniden dirilttiğine şahitlik ettiğimizi vurguladı.

Rıdvan Kaya, konuşmasının devamında şu görüşleri ortaya koydu:

Bütün coğrafyada olup bitenlerin arkasında emperyalistler vardır düşüncesi doğru değildir. Emperyalistler şikâyetçi olmadıkları statükoyu neden değiştirsinler. Ayrıca buna güçleri yoktur ve güçleri de abartıldığı kadar değildir. Emperyalistlere abartılı güç yakıştıran komplocu mantık adeta Rabbine güvenmemektedir.

Ortadoğu isyanının hedef aldığı rejimlerin ortak özellikleri zalim, baskıcı, tağuti ve işbirlikçi olmalarıdır. Bu rejimler meşruiyetlerini halktan almamaktadırlar. Bu rejimlere isyan edenlerin ortak kimlikleri ve talepleri vardır. Özgürlük ve adalet talebinde bulunmaktadırlar. İslami söylemleri ve kimlikleri belirleyicidir. Rablerine özgürce kulluk edecekleri ortam arayışı içerisindedirler. Bu bir anda olmayacaktır. Bu bir süreçtir. Önceleri İslam dünyasındaki en büyük sıkıntılardan birinin atalet ve zulme itaat olduğunu söylemiyor muyduk? Şimdi ise insanların kendi iradelerini ortaya koymada büyük bir çaba içerisinde olduklarını görüyoruz.

KENDİ HALKINA ZULMEDEN BİR REJİM ANTİ-EMPERYALİST OLAMAZ!

Türkiyeli Müslümanlar ve dünya Müslümanları Suriye dendiğinde zalim, işkenceci bir rejimi, muhaberat baskısını, sürgünleri ve 1982’deki Hama katliamını görmektedirler. Suriye rejiminin anti-emperyalist olduğu, İsrail karşıtı olduğu doğru değildir. Baas rejiminin 1967’de işgal edilen Golan için İsrail’e tek bir kurşun attığı görülmemiştir. Golan’da göremediğimiz tankları İdlib’te Humus’ta kendi halkını bombalarken görüyoruz. Bu rejimin Batıyla, ABD ile bir problemi yoktur. Kendi halkına zulmeden bir rejimin anti-emperyalist olma imkânı yoktur. Siyonistlerin Beşşar Esed ile sıkıntısı yoktur. İslami hareket iktidara geldiğinde İsrail’le slogan düzeyinde değil gerçek anlamda mücadele edecektir.

KARDEŞLERİMİZİ NATO’NUN İNSAFINA TERK ETMEMELİYİZ!

Suriye’de insanlar katlediliyor. Onlar Rabbimiz ancak senden yardım diliyoruz diyorlar. Resul (s) cihadın en efdali zalim sultana karşı hakkı söylemektir buyuruyor. Bizler kardeşlerimize sahip çıkarak kimseye lütfetmiş olmayacağız. Ancak kardeşliğimizi yerine getirmiş olacağız. Bizler bu mücadeleyi kendi mücadelemiz olarak bilmeliyiz. Kardeşlerimize sahip çıkmalıyız. Onları BM’nin, NATO’nun ve Arap Birliğinin insafına terk etmemeliyiz. Kardeşlerimizin sesini çoğaltmalıyız.”

YALLA İRHAL YA BEŞŞAR

Rıdvan Kaya’nın ardından sahne alan Grup Yürüyüş salonda bulunanlarla birlikte Suriye sokaklarında yankılanan ezgileri coşkulu bir şekilde seslendirdi. Grup Yürüyüş’ün konserinin ardından sözü Suriye Milli Meclis üyesi Fevzi Zakiroğlu aldı.

Suriyeli muhaliflerin temsilcilerinden Fevzi Zakiroğlu konuşmasında şunları söyledi:

Suriye intifadası 1 yılını doldurdu. Suriye halkı bir yıl önce 15 Mart’ta gözaltına alınan çocuklara yapılan işkenceleri protesto etmek için 18 Mart’ta barışçı gösteriler yapmıştı. Bu barışçı gösteriye silahla karşılık verildi ve 18 Mart’ta 2 kişi şehit düştü. Suriye halkı 1 yıl boyunca hep barışçı gösteriler yaptı.

SURİYE İNTİFADASININ 3 KIRMIZIÇİZGİSİ VAR:

1- Hiçbir şekilde din, mezhep ve ırk ayrımı yapılmamaktadır.

2- Askerî dış müdahaleye hayır demektedir.

3- Silahlanmaya hayır demektedir.

1979-1982 döneminde halk çok aceleci davranarak silahlı mücadeleye girişmiş ve neticesinde 1982 yılında rejim Hama’yı tank ateşiyle vurmuş ve 40.000’den fazla kişi şehit edilmiştir. Suriye halkı bu tecrübeden ders almış ve şu anda silahlı mücadeleden kaçınmıştır.

Suriye halkı bu 3 kırmızıçizgisini terk etmedi, ancak zalim rejim baskısını artırdı ve günlük öldürülen insanların sayısı her geçen gün arttı. Suriye halkının Türkiye hükümetinden ve halkından beklentisi vardır. İnsanları vur emrine itaat etmeyen er ve subaylar Suriye ordusundan ayrılmışlar ve Suriye Özgür Ordusunu kurmuşlardır. Sayıları yaklaşık 30.000 olan Suriye Özgür Ordusu rejim güçlerine karşı genellikle taarruz yapmamaktadırlar. Barışçı gösterileri korumak için faaliyet yapmaktadırlar.

HALK NATO MÜDAHALESİNİ İSTEMİYOR!

Siyasi yelpazede ise Suriye Milli Meclisi her mezhep, din ve ırktan temsilciyi içerisinde barındırmaktadır. Suriye halkı dış müdahaleyi yani NATO müdahalesini istememektedir. Suriye halkı müslüman ülkelerin müdahalesini istemektedir.

Suriye rejimi Filistin davasını kullanmaktadır. Gerçekte Filistin davasının destekçisi Suriye halkıdır. İsmi İslami olan İran rejimi halkın değil siyasi olarak Suriye rejiminin yanında yer almıştır. Bütün Suriye halkı bu durumun farkındadır. İran'ın etkisindeki Hizbullah da maalesef aynı yolu izlemektedir.

SAHTEKARLIKLARLA SAHİCİ DURUŞLARIN AYRIŞTIĞI BİR LABORATUAR

Programın son konuşmacısı Ramazan Kayan Suriye'nin bir laboratuar olduğunu ve bu laboratuarda sahtekarlıklarla sahici duruşların ayrıştığı, ihanetlerle sadakatlerin ayrıştığı, onur için, şehadet için hayatını ortaya koyanların belirginleştiği bir ortam oluştuğunu ifade etti.

Kayan, “Suriye laboratuarında her birimiz nasıl bir imtihana tutulduğumuzu görmekteyiz.” diyerek konuşmasını devam ettirdi. Kayan, konuşmasına şöyle devam etti:

SURİYE DİRENİŞİ BİR MEKTEPTİR

Suriye bir pazardır. Bu pazarda müslümanlar canlarını ve mallarını ortaya koyarak cennet için nasıl müşteri olduklarını ve cennet için nasıl bedel ödendiğini göstermişlerdir. Gençler daha önceleri Arapça öğrenmek için Suriye'ye gitmekteydiler. Şu anda ise Suriye mektebi şehadet nedir, direniş nedir, cihad nedir, dünyayı değil ahireti tercih etmek nedir derslerini vermektedir.

Hepimiz şu anda Suriye mektebinde öğrenciyiz. Adalet, hakkaniyet, ahlak, erdem, onur, özgürlük derslerinin hiç kesilmeden devam ettiği bu mektepten alacağımız çok dersler vardır. Suriye mektebi dünyevileşmeyi değil, direnişin nasıl tercih edildiğini öğretti. Suriye direnişi sıradan bir direniş değildir. Ümmet nasıl yaşanacağını ve nasıl ölüneceğini öğrendi.

İran'da, Afganistan’da, Sudan'da devlet aşamasında yaşanan hayal kırıklıkları inşallah Tunus, Libya ve Mısır'da yaşanmayacaktır. Tüm bu olup bitenler karşısında Suriye halkına karşı sorumluluklarımız vardır. Sadece gıyabi cenaze namazları kılmakla kalmayıp, direnişe destek olmalı ve direnişin yetimlerine, dullarına, mazlumlarına sahip çıkmalıyız.

Program, Grup Yürüyüş’ün ikinci kez sahne almasının ardından, Harun Ünal'ın yapmış olduğu dua ile sona erdi.

Foto: Muharrem Baykul / Haksöz-Haber

Rıdvan Kaya'nın Konuşması

Ahmet Ağırakça'nın Konuşması

Fevzi Zakiroğlu'nun Konuşması

Ramazan Kayan'ın Konuşması:

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi