BAE’nin ödülünü reddeden Habermas ‘kral çıplak’ demiştir

Habermas’ın BAE’nin ödülünü reddetmesini değerlendiren Taha Kılınç, “Habermas üzerinden dünyadaki imajına olumlu bir çentik atmayı planlayan BAE yönetimi, tam tersi bir duruma düşerek, hiç istemediği bir bağlamda gündeme gelmiş oldu.” diyor.

Taha Kılınç’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan yazısı (5 Mayıs 2021) şöyle:

Kral çıplak

Alman filozof Jürgen Habermas’ın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından, Şeyh Zâyid Kitap Ödülü kapsamında kendisine verilen “yılın kültür şahsiyeti” ödülünü reddettiğini açıklaması, bu haftanın en dikkate değer hadiselerinden biriydi. “Yaşayan en büyük Alman filozof” olarak kabul edilen Habermas (91), ödülü niçin reddettiğini izah sadedinde yayıncısı Suhrkamp Verlag aracılığıyla basına gönderdiği açıklama metninde, BAE’deki politik sisteme ve ülkenin insan hakları karnesine de atıfta bulundu. Böylece, Habermas üzerinden dünyadaki imajına olumlu bir çentik atmayı planlayan BAE yönetimi, tam tersi bir duruma düşerek, hiç istemediği bir bağlamda gündeme gelmiş oldu. Bu yılın kültür şahsiyeti olarak Habermas’ı seçen komite ise, yayınladığı karşı mesajda, filozofun kararından ötürü üzüntü duyduklarını, ancak kültürler arasında köprü kurma misyonunu eskisi gibi devam ettireceklerini vurguladı.

Şeyh Zâyid Kitap Ödülü, BAE’nin kurucu babası Şeyh Zâyid bin Sultan Âl-i Nahyân (1918-2004) adına 2007’den bu yana veriliyor. Resmî amacı “Arap kültür, edebiyat ve sosyal hayatını zenginleştiren entelektüel, yazar ve yayıncıların yanı sıra genç yetenekleri, sanatçıları ve çevirmenleri de keşfederek insanlığa kazandırmak” olarak açıklanan ödüller farklı kategorilerde (tarih, sanat, roman, tercüme, şiir, kısa hikâye vb.) takdim edilse de, birinci sırada “yılın kültür şahsiyeti” kategorisi var. Listenin tepesindeki isme verilen yaklaşık 300 bin dolar nakit para ile “dünyanın en cömert edebiyat ödülü” unvanını da elinde bulunduran organizasyon, fiilen BAE yönetiminin uluslararası arenadaki PR faaliyetinden ibaret. Ödüle lâyık görülen isimlerde aranan esas (ve ilân edilmeyen) kriter, “BAE siyasetine uygunluk”.

“Yılın kültür şahsiyeti” kategorisinde 2007’deki ilk isim, modern Arapça klâsikleri İngilizceye tercüme eden ünlü İngiliz çevirmen Denys Johnson-Davies (1922-2017) olmuş. 2008’de Fas eski Dışişleri Bakanı Muhammed Benisa, 2009’da İspanyol Arap kültürü uzmanı Prof. Dr. Pedro Martinez Montavez, 2010’da BAE bünyesindeki yedi emirlikten biri olan Şârika’nın 1972’deki darbe girişiminde sarayında öldürülen lideri Şeyh Hâlid bin Muhammed el Kâsımî, 2012’de UNESCO, 2013’te Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib, 2014’te Suudi Arabistan Kralı Abdullah, 2015’te de Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Râşid “yılın kültür şahsiyeti” ilân edilmişler. Diğer yıllarda Amin Maalouf (2016) gibi tanınmış isimlerin yanında, ödülü neden aldığı anlaşılamayan şahsiyetler de var. Tüm kategorilerde ödüllendirilen isimlere topluca bakıldığında, Şeyh Zâyid Kitap Ödülü’nün oldukça politik bir çizgi izlediği rahatça anlaşılıyor.

Dolayısıyla Jürgen Habermas’ın, politik alt metne sahip bir ödülü reddederken, BAE’nin politik sistemine eleştiri getirerek podyumdan inmesi, aslında tam olarak Abu Dabi yönetiminin anladığı dilden konuşmak anlamına geliyor.

Şeyh Zâyid’in iktidarda bulunduğu dönemde (1971-2004) BAE, Körfez’de ve Arap dünyasında arabulucu, uzlaştırıcı ve yatıştırıcı rolüyle öne çıkmış bir devletti. Bölgesel ve uluslararası birçok krizde Şeyh Zâyid’i veya temsilcilerini mekik diplomasisi yaparken görmek mümkündü. Öldükten sonra yerini alan oğlu Şeyh Halîfe sağlık sorunları yüzünden kenara çekilmek zorunda kalınca, BAE tahtı Şeyh Zâyid’in küçük oğlu Muhammed’e kaldı. Batı basınında “MbZ” olarak kodlanan Şeyh Muhammed, ülkesi adına yürüttüğü agresif politikayla dikkat çeken bir isim oldu. Arap dünyasında Türkiye karşıtı kampın başını çeken MbZ, aynı zamanda BAE’yi boyundan büyük askerî maceralara da sürükledi. Bugün Libya’dan Yemen’e, Balkanlardan Afrika içlerine, birçok alanda MbZ’nin parmak izleriyle karşılaşmak artık sürpriz değil.

Sürdürülen saldırgan politikaların aksine, BAE’yi bir “hoşgörü ve uzlaşma cenneti” olarak lanse etmek de, MbZ’nin bir başka hedefi. Bu çerçevede Vatikan’la ve Ezher’le ortaklaşa sözüm ona “diyalog” forumları kuruluyor, kabinede “hoşgörü bakanı”, “mutluluk bakanı”, “gıda güvenliği bakanı” gibi cafcaflı unvanlar vs. bulundurmak gibi adımlar atılıyor. Fakat bu inisiyatiflerin her biri, bir başka yerinden çelişkiye boğulmuş durumda. Bir örnek olarak: BAE Hoşgörü Bakanı Şeyh Nahyân bin Mübarek, festival için ülkeye davet edilen İngiliz sanatçı Caitlin McNamara’ya cinsel saldırıda bulunduğu gerekçesiyle Londra’da resmî makamlara şikâyet edildi. Tartışma hâlâ devam ediyor. Şeyh Nahyân hakkında dava açılması da gündemde.

Her şey, o ünlü “kral çıplak” masalındaki gibi…

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!