“Babanzade Ahmed Naim Hayatı ve Düşüncesi”

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde “Babanzade Ahmed Naim Hayatı ve Düşüncesi” başlıklı bir program gerçekleştirildi.

Adalet ve Erdem Kulübü'nün düzenlediği “Babanzade Ahmed Naim Hayatı ve Düşüncesi" başlıklı konferans, Musa Üzer ve Prof. Dr. Hüseyin Hansu‘nun katılımıyla İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi konferans salonunda gerçekleştirildi.

Programın açılış konuşması, Adalet ve Erdem Kulübü üyesi Meryem Karadağ tarafından yapıldı. Ardından sözü Hüseyin Hansu aldı. Hüseyin Hansu konuşmasında şunları söyledi: “Ahmed Naim’in üç önemli özelliğini tespit ettim. Bana göre Ahmed Naim'i incelemek, okumak üç açıdan önemlidir. Bugünkü neslin bu üç özelliğini tanıması gerekiyor. Birincisi ilmi kişiliğidir. İlmi kişiliğinde öne çıkan şudur: Kendisi modern ilimler okumuş. Diğer bir tabirle seküler ilimler okumuş. Her ne kadar biz ilahiyatçılar onun hadisçiliğini biliyor olsak da aslında kendisi düzenli bir dini eğitim görmemiştir. Yani medrese okumamıştır, ilahiyat mezunu değildir. Modern okullardan mezun olmuştur. Kendisi kültürlü, dindar bir aileden geliyor ama ailede de böyle ciddi bir dini eğitim görmüş değildir. O halde Ahmed Naim nasıl oldu da çok önemli bir hadis kitabını yazacak kadar dini bilgiye sahip oldu? İkincisi, Ahmed Naim’den bahseden dönemin hatırat kitaplarının büyük bir bölümü Ahmed Naim'in ahlaki kişiliğini ön plana çıkarırlar. Yani bu açıdan hem çevresini hem de kendi arkadaşlarını çok etkilemiş bir isimdir. Üçüncüsü, biz Mehmet Akif’i çocukluğumuzdan beri biliriz. Onu kendimize yakın görürüz. Ama şunu düşünmeyiz. Mehmet Akif'i kim etkiledi? Mehmet Akif'in dini düşüncesini kimler etkiledi? Bunları pek bilmeyiz. Yani bizim kuşağımız Mehmet Akif'i çok iyi bilmesine rağmen Mehmet Akif'i Mehmet Akif yapan yani onun dindar bir kişi olarak yetişmesinde etkili olan isimler kimlerdir diye sorduğumuzda bu konuda maalesef pek bir bilgimiz yok. Babanzade'nin önemi bir de burada ortaya çıkacaktır.' Hüseyin Hansu bu sözlerinin ardından Babanzade ile Mehmet Akif'in arasındaki ilişkiden bahsetti. Daha sonra felsefeci olan Ahmed Naim'in felsefe ile hadisi nasıl bir araya getirdiğine değindi. ‘Babanzade ve Babanzade gibi isimlerin okunup bu yeni nesle tanıtılması gerektiğini düşünüyorum.'' diyerek konuşmasını tamamladı.

Hüseyin Hansu'nun ardından Musa Üzer,  konuşmasına Elmalılı Hamdi Yazır'ın Babanzade hakkında yazdığı şu beyitle başladı:

Verdi ser Hamdi bu tarihe cihan

Secdeden gitti Huda’ya Naim.

Babanzade Ahmet Naim'in iyi derecede felsefi derinliği olmakla birlikte İslamcı düşüncenin de önderlerinden biri olduğunu belirten Musa Üzer şunları söyledi:

“Babanzade Ahmet Naim hem felsefi ıstılahları oluşturacak, yazacak kadar felsefi derinliği olan; hem İslami ilimlere vukufiyeti yüksek hem de Batı düşüncesini bilen bir kişi. Bütün bunlarla birlikte aynı zamanda ümmetin dertleriyle dertlenen; örneğin milliyetçilik meselesiyle ilgili teorik çalışmalarda bulunan, İslamcı düşüncenin önderlerindendir.”

Daha sonra Tanzimat Dönemi'ndeki ayrılmalardan ve Babanzade Ahmed Naim'in de hocalık yaptığı Darülfünun'dan bahsetti. Darülfünun'un Tanzimat sürecinde doğu batı senteziyle inşa edilen bir kurum olduğunu, Temmuz 1933' te tamamen kapatıldığını söyledi. Türkiye' deki akademinin yeni rejimle nasıl yeniden inşa edildiğinden bahsedip eğitim sistemine de değindi. Babanzade ismini önemli kılan hususların başında onun hem akademi camiası içerisinde yaptıkları hem de ümmeti ilgilendiren meseleler karşısında kayıtsız kalmayıp bunlara elinden geldiğince tepki koyarak değerli bir örneklik ortaya koyduğunu aktardı. Babanzade Ahmed Naim'in büyük bir felsefeci olduğuna dikkat çeken Üzer, felsefi kavramların Türkçe anlamsal karşılıklarının oluşturulmasında gösterdiği çabalar ile felsefi yetkinliğini kanıtlayan Babanzade’nin Darülfünun üzerinden yapmaya çalıştıkları ve yeni bir felsefe üslubu oluşturulması açısından katkılarının göz ardı edilemeyeceğini vurguladı. Ancak bu çabaların devam ettirilmemesi ve üniversite reformu sonrasında yaşanan sürecin Babanzade’nin ilmi çabalarını akamete uğrattığını söyledi.  Babanzade’nin ilmi ve aktivist kişiliğinin anlaşılması açısından dönemin fikri akımları ve siyasal eğilimleri üzerine de düşünmek gerektiğine değinen Üzer; özellikle milliyetçilik gibi Müslüman coğrafyanın bütünlüğünü parçalayıcı akımlar üzerine yazdıkları ile oldukça önemli bir görev üstlenmiştir dedi. Bugünün siyasi şartları düşünüldüğünde bu duruşun çok önemli olduğunu vurgulayan Musa Üzer, bu çabaların günümüz İslamcılığı açısından da oldukça değerli ve ders verici nitelikte olduğuna değindi. 1933 Üniversite Reformu’nun yıkıcı etkisi ile ilgili olarak; o dönem üniversite adına Türkiye’de bulunan tek kurumun Darülfünun olduğu dikkate alındığında aslında bu yapılanın çok büyük bir kopuş olduğunu, etkisinin Harf İnkılabı ile kıyas edilebilecek kadar büyük bir duruma denk düştüğünü belirtti. Aynı hususta Darülfünun’dan -içinde Babanzade Ahmed Naim’in de bulunduğu- uzaklaştırılan isimlerin yerine gelen akademisyenlerin neo-pozivist eğilimler taşıyan ve felsefe sahasında metafizik veya ilahiyat alanına giren hususları mevzu edinmeyi dahi yanlış bulan isimler olduğuna değindi. Hans Reichenbach başta olmak üzere Avrupa’da yükselen faşizm dalgasından kaçarak Türkiye’ye gelen bu isimlerin yeni kurulan İstanbul Üniversitesi’nde rejimin toplumsal yaşantıda gerçekleştirmek istediği değişimi akademik anlamda yürürlüğe koyduklarını ve sert geçişin etkilerinin 1970’lere kadar hissedildiğini aslından bugün yaşanan sıkıntıların temelinin de buralarda yattığının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirterek konuşmasını sonlandırdı.

Program soru cevap kısmından sonra sona erdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Gazze dayanışması sürüyor: Direnen Gazze kazanacak!
Özgür-Der, Gazze’de yemek dağıtımını sürdürüyor
Mücadelede süreklilik ve Gazze’nin öğrettikleri
Sağlık çalışanları Gazze'deki soykırımı Antalya'da protesto etti
Kahramanmaraş'ta Şehitler Gecesi düzenlendi