Darbe kalkışmasına direndiği sırada katledilen 15 yaşındaki Halil İbrahim'in hikâyesi:
Urfalı 5 çocuklu bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Halil İbrahim Yıldırım, İstanbul’un Bayrampaşa ilçesinde zorlu bir hayat mücadelesinin içerisinde gözlerini dünyaya açtı. Babası Bahattin Yıldırım, memleketi Urfa’da yaşadığına inanılan Hazreti İbrahim’in adını verdiği oğluna iyi bir gelecek hazırlamak için çırpınsa da bunda pek de başarılı olamadı.
Halil İbrahim, büyük bir heyecan ve güzel hayallerle başladığı eğitim hayatını ortaokulda sonlandırmak ve hayat mücadelesinde, babasına “evin erkeği” olarak omuz vermek zorunda kalmıştı.
Bayrampaşa’da bir oto galeride çalışan Halil İbrahim, 15 Temmuz günü iş çıkışı babasıyla buluşmuş, birlikte işlerini hâllettikten sonra eve dönmüşlerdi. Ailece yemek yedikten sonra televizyonu açıp dinlenmeye çekilmişlerdi.
Televizyonlar normal yayın akışlarını kesmiş, ne olduğu ilk anda tam da kestirilemeyen o sıradışı kalkışmaya kitlenmişlerdi. Bahattin Yıldırım, haber kanalları arasında gezinirken işin rengi de yavaş yavaş belli olmaya başlamıştı. O kalkışma, bir darbe girişimiydi. Daha önce 12 Eylül'ün o karabasan günlerine tanık olan Bahattin Yıldırım, o an ne tür bir kâbusun yaklaşmakta olduğunu anlamıştı.
“Baba Biz de Çıkalım, Hadi”
Dışarıdan “darbeye dur demek için” kendini sokağa atanların sesleri geliyordu. O sırada Halil İbrahim, ısrarla, “Baba, biz de çıkalım, hadi!” dedi. Baba yüreği ağzında, televizyona odaklanmışken tam o sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan CNN Türk'e bağlanıp halkı kendi iradesine sahip çıkmak için sokağa çıkmaya dâvet edince, Bahattin Yıldırım oğlu Halil İbrahim'i de yanına alıp meydanlara indi.
“Yürürken Oğlum Birden Yere Yıkıldı”
Saatler gece 01.00'e doğru geliyordu. Bahattin Yıldırım, birkaç saniye sonra oğlu için saatlerin sonsuza dek orada duracağından habersiz, o insan selinin arasında heyecanla yürüyordu. Babasını ürkek adımlarla takip eden Halil İbrahim, birden yere yığıldı.
Bahattin Yıldırım, hayatın onlar için durduğu o anları şöyle anlattı:
“Darbecilere karşı koymak için yürürken, oğlum birden yere yıkıldı. İlk başta ayağı taşa ya da bir yere takılıp, düştü zannettim. ‘Oğlum, kalk.’ dedim ve kaldırmak için elimi uzattım. Ancak oğlum hareketsiz duruyordu. Sonra kaldırmak için başının altına elimi koyunca elime kan geldi. O zaman vurulduğunu fark ettim. Kurşunun nereden geldiğini görmedim. Hemen kendi aracımla hastaneye götürdüm. Hastaneye götürünce ilk başta kurşunun sıyırdığını söylediler. Ancak sonra başının arka kısmına isabet ettiği anlaşıldı. Müdahale ettiler ama oğlumu kurtaramadılar. Kendisini kaybettik.”.
“Ağabeyimle Ortak Hayallerimizi Çaldılar”
Halil İbrahim Yıldırım, otopsi işlemlerinin ardından Bayrampaşa Muratpaşa Mahallesi'ndeki Muradiye Câmîsi'nde kılınan cenaze namazı sonrası Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi. Yıldırım'ın yokluklar içerisinde başlayan ve trajik bir sonla biten öyküsünden geriye asla unutulmayacak bir acı ve kardeşiyle birlikte gerçekleştirmeyi düşündükleri hayalleri kaldı.
Ağabeyini çok sevdiğini, onunla bir kez bile kavga etmediklerini söyleyen 13 yaşındaki Mustafa Yıldırım, “Kendisiyle çok iyi anlaşıyorduk. Oynuyorduk, eğleniyorduk hattâ ağabeyim ve arkadaşlarıyla birlikte geziyorduk. Ağabeyimle ortak bir hayalimiz vardı. İleride başka ülkelere gidip, gezmek istiyorduk. Bunu yapanlar ağabeyimi öldürdü ve bu hayallerimizi de çaldılar. Ağabeyim milleti, vatanı için sokaklara çıktı. Darbecilerle savaştı. Ağabeyimle gurur duyuyorum.” ifadelerini kullandı.
AA