Furkan Azeri’nin bugünkü Diriliş Postası’nda (4 Ağustos 2017) yayınlanan “Adem Özköse haklı” başlıklı yazısının konuyla ilgili kısımları şöyle:
İnsanlar, gazeteciler vs. birilerine yaranmak, “Bak nasıl savundum, nasıl da ağzının payını verdim” demek için bir şeyler yazabilirler; ama bazı GERÇEKLER, HAKİKATLER o kadar açık ki, bunu asla hiçbir kimse gizleyemez…
Hani, Galileo küflü zindanlarda çok çeker, karanlık ve gıdasızlık yüzünden gözlerini kaybeder, farelere yem olacağını hissedince papazların önünde diz çöküp yalvarır ve düşüncelerinden vazgeçtiğini söyler. O her ne kadar "Çok pişmanım" dese de dostlarına "Eppur si muove" (Ama Dünya yine de dönüyor) diye fısıldamadan yapamaz… Gerçek böyle bir şey işte… Türkiye’de ve İslam dünyasında tanınmış ve birçok ülkeyi adım adım gezerek gerçekleri ve hakkı yazmaktan ve söylemekten çekinmeyen Adem Özköse, Azerbaycan gezisinden dönerken “Ve Azerbaycan'a veda vakti. Yüzde 90'ı Müslüman bir ülkede 2 hafta boyunca hiç ezan sesi duyamamak ne büyük acı. Ezanı öyle özledim ki” diye bir paylaşımda bulundu. Bunun üzerine bazıları Adem Özköse’ye karşı haksız ithamlarda bulundu. Oysa “Evet, Bakü’de Azerbaycan’ın birçok ilçesinde, köyünde, şehrinde gezerken bunu apaçık görmek mümkün. Camiler konusunda eksiklerimiz var, düzeltmek için çalışmamız lazım vs.” diyeceklerine hep bir ağızdan Adem Özköse’ye karşı saldırıya geçtiler; ama Müslüman halkların problemlerinden başka hiçbir çıkarı olmayan Adem Özköse tıpkı Galileo’nun dediği gibi “Ama ben haklıyım dünya dönüyor…” misalinde olduğu gibi haklı. Evet Azerbaycan’da Abu Bakir Camii kapatıldı, Şehitler Hıyabanı’nda yerleşen meşhur “Şehitler Camii”nde ezan okunmuyor, merkezinde yerleşen (İçeri Şehir) Lazgi Camii kapalı, aynı zamanda orada “Lezgi Camii” bir diğer adı ile Aşurbey Camii’nde de Sünni Müslümanlar’ın yaşadığı sorunlar körlere bile bellidir. Bakü dışında dindarların en çok yaşadığı Sumgayt şehrine göz atarsak ezan sesini geçtim bir tane bile olsun cami yoktur. Hakeza, Gence şehrinde Berde’de, Terter’de, Gobustan’da durum yine aynı şekilde… Bu örnekleri uzatmak mümkün… Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve bazı memurların hangi kafada olduğu herkes tarafından bellidir, gazetecilerin görevi halk adına bu durumu sorgulamaktır; yoksa bir gerçeği ifade eden Adem Özköse’ye saldırmak değildir.
Şii-Sünni tartışması tabiî ki bölgeyi karıştırmak isteyenlerin arzuladığı bir şey ama Başta Terter, Berde, Bakü ve birçok yerde herkes biliyor ki, Şiiler’in ağırlıkta olduğu yerlerde Sünni Müslümanlar’a baskılar var. Bunu herkes biliyor ve hiç de kardeş kardeşe birlikte namaz kılmıyorlar! Bunu düzeltmek ve görmek için çalışmak lazım inkâr etmek değil. Çünkü inkâr etmek problemi çözmez sadece büyütür ve öteler…
“Adem Özköse tribünlere oynamak, meşhur olmak, kahraman olmak için malum paylaşımı yaptı” yakıştırmalarına ise herkes gülüyor. Çünkü Adem, yıllardır yaptığı projelerle, çektiği belgesellerle, yazdığı kitaplarla, yetiştirdiği gençlerle zaten meşhur ve kahramandır. Son olarak biz Müslümanlar, problemler üzerinde bir araya gelip konuşarak, tartışarak meselenin ve problemin özüne ve çözüme odaklanırsak daha sağlıklı sonuçlara varırız...