HAKSÖZ-HABER
Dağlık Karabağ’da 44 günlük savaş sonucunda varılan anlaşmanın yankıları sürüyor. Yapılan yorumlarda son günlerde öne çıkan hususlardan biri Türkiye-Azerbaycan’ın sahada her ne kadar başarılı olsalar da masada kaybettikleri ve dolayısıyla sürecin en büyük kazananının Rusya olduğu iddiası.
Bu iddia ışığında Azerbaycan-Ermenistan savaşında varılan noktayı Haksöz-Haber’e değerlendiren ve kendisi de Azeri olan gazeteci-yazar Ceyhun Aşirov, anlaşma metninin bazı eksiklikler ve boşluklar barındırmakla birlikte “nihai bir metin” olarak görülmesinin doğru olmadığını, anlaşma metni ve kapsamına ilişkin müzakere sürecinin devam ettiğini ve dolayısıyla Azerbaycan-Türkiye’nin sahadaki kazanımlarının diplomasi masasında da ilerleyen süreçlerde artabileceğini vurguladı.
Ceyhun Aşirov’un öne çıkan vurgularından bazıları şöyle:
Ermenistan başbakanı Peşinyan hemen tüm açıklamalarında “Ermenistan Karabağ’dır” diyordu. Ve sahada hemen tüm cephelerde buna göre yığınak yapıyordu. Ancak Azerbaycan’ın verdiği cevap bunun hiç de böyle olmadığını gösterdi. Ermenistan’ın yaklaşık 5 bin asker kaybı bunun böyle olmadığını açıkça ortaya koydu. Bu açıdan baktığımızda gelinen nokta Azerbaycan açısından büyük zaferdir, başarıdır.
Laçin koridoru anlaşma metninin önemli eksik noktalarından biri
Ama anlaşma metnine baktığımızda da bazı sıkıntılar var. Mesela stratejik önemdeki Laçin bölgesini ele alalım... Laçin koridoru, Ermenistan ile Dağlık Karabağ arasındaki ana kara bağlantılarından biridir. Bu yolun kontrolü Azerbaycan’a geçmedi. Bu koridor Rusya kontrolünde olacak. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında bunun söz konusu anlaşma metninin önemli eksik noktalarından biri olduğu söylenebilir.
Savaş bir hafta daha sürseydi Dağlık Karabağ’ın tamamı alınacaktı
Diğer yandan Hankenti ilçesi ve Şuşa’yı ele alalım… Azerbaycan Hankenti ilçesine çok yaklaşmıştı ve burayı kontrol edebilirdi. Ama anlaşma metni uyarınca buranın da Rusya’nın kontrolüne bırakıldığını görüyoruz. Azerbaycan buradaki ilerlemesini sürdürseydi Ermenistan’ı tamamen kuşatmış olacaktı. Eğer savaş bir hafta daha sürseydi Azerbaycan Dağlık Karabağ’ın tamamını alacaktı. Nitekim Ermenistan tarafının beyanlarına da bu durum yansıdı. Azerbaycan’ın bu kararlı ilerleyişi Ermenistan’ı anlaşmaya zorlayan temel faktördür. Zaten Şuşa demek Karabağ demektir. Şuşa’yı alan tüm Karabağ’ı kontrol edebilir. Dolayısıyla bu açıdan baktığımız zaman da anlaşma metninde eksiklikler var.
Bu metin nihai bir anlaşma değil
Öte yandan Nahçıvan ile Azerbaycan arasında açılacak bir yoldan bahsediliyor ama bu bir muamma. Buradaki belirsizlik ortadan kalkar da Türkiye-Azerbaycan-Nahçıvan arasında bir ulaşım yolu açılırsa bu, Türkiye ve Azerbaycan açısından muhteşem olur. Aksi durumda Ermenistan ve Rusya kontrolünde olursa bunun dezavantajlarını ve Gürcistan’ın da bu duruma nasıl reaksiyon vereceğini iyi hesap etmek gerekiyor.
Anlaşma metnindeki bir diğer eksiklik de Türkiye’nin konumunun ne şekilde olacağının tam olarak belirlenmemiş olmasıdır. Normalde Türk ordusunun Şuşa ve Karabağ’ın merkezinde üs kurup orada var olması kamuoyunun temel beklentisidir.
Bu açılardan bakıldığında anlaşma metninde önemli eksiklikler ve belirsizlikler olduğunu görüyoruz ama bu anlaşmanın nihai bir metin olmadığını, müzakerelerin bundan sonra da devam edeceğiyle birlikte düşündüğümüzde henüz her şeyin bitmediğini söyleyebiliriz. Bu eksiklikler ve belirsizlikler daha sonraki toplantılarda tartışılıp müzakere edilecektir muhakkak. Dolayısıyla temennimiz bunlardan çıkacak yeni metinlerle bu eksikliklerin giderilip belirsizliklerin Azerbaycan lehine çözülmesidir. Tabi biz bu değerlendirmeleri şimdi gelinen noktaya bakarak yapıyoruz. Ama bunun nihai bir anlaşma metni olmadığını da biliyoruz. Nitekim anlaşma metni ve barındırdığı boşluklar üzerine Ankara’da müzakerelerin başladığı görülmektedir. “Sahada kazanılan başarı masada Rusya’ya kaptırıldı” yaklaşımı çok abartılı. Bunu söylemek için bu kadar acele edilmemeli, müzakere süreci takip edilmeli ve en az iki ay daha beklenmelidir.
*
Kenan Alpay ise, Azerbaycan-Ermenistan savaşını Azerbaycan-Türkiye ve Rusya-Fransa ile İran açısından değerlendirdiği demecinde “sahada kazanıp masada kaybetme” yaklaşımının son derece indirgemeci olduğunu belirterek sürecin halihazırdaki en önemli kazanan taraflarının Azerbaycan, Türkiye ve dolayısıyla İslam ümmeti, kaybedenlerinin ise Ermenistan ve Rusya ile birlikte Fransa ve İran olduğuna dikkat çekti.
Kenan Alpay’ın öne çıkan vurgularından bazıları şöyle:
Türkiye ile Rusya arasında ayrışma ve hatta belirli alanlarda çatışma var
Rusya’nın “barış gücü” adı altında oraya yerleşmesi hakikaten kötü bir şey ama Türkiye ile Azerbaycan’ın bunun tamamen önüne geçebilecek güce sahip olduğu kanaatinde değilim. Fakat Türkiye, önceki gün gelen heyet ile görüşmelerine de yansıdığı gibi, orada bir gözlem gücü olarak varlığını sürdürme noktasında bastırıyor en azından. Türkiye ile Rusya taraflarından bu anlaşmadan itibaren yapılan açıklamalara bakacak olursak aralarında çok ciddi ayrışma ve hatta belirli noktalarda da bir çatışma olduğu kanaatindeyim.
Rusya ne pahasına olursa olsun –belli bir oranda yıpranmasına razı oldu ama- Ermenistan ordusu ve siyasetinin topyekûn çökertilerek tamamen yıpranmasına rıza göstermez. Söz konusu Azerbaycan ve Türkiye olduğunda orada her türlü çelişki, çekişme ve rekabet söz konusu. Dolayısıyla Rusya her ne sebeple olursa olsun Türkiye’nin bölgedeki gücünü bloke etmeye çalışmaya devam edecektir.
Anlaşma metni vesilesiyle Rusya’nın imajı çizilmiş, itibarı zedelenmiştir
Evet, anlaşma metninin Azerbaycan ve Türkiye açısından olumsuz birtakım sonuçları oluşmuş olabilir ama Rusya’nın bu noktaya gelmesinin de çok kolay olmadığını belirtmek gerekir. Çünkü son savaş Ermenistan kadar Rusya’nın da gücünün, kuvvetinin sınırlı olduğunu göstermiş, imajını çizmiştir. Tarafları görüşme masasına oturtan Rusya imajı bile sarsılan bu itibarını kurtarmaya yetmeyecektir.
Türkiye-Azerbaycan-Nahçıvan koridoru son derece önemli bir kazanımdır
Nahçıvan üzerinden Türkiye ile Azerbaycan’ı bağlayacak bir koridorun açılacak olması Azerbaycan’la doğrudan temas kurma ve lojistik hattı edinme anlamına gelecektir ki bu yüzden son derece önemli bir kazanımdır. Aynı zamanda bu durum Türkiye ile Azerbaycan’ın İran’a olan bağımlılığını da Gürcistan üzerinden işleyen bağımlılığını da düşürecektir. Belki de bu süreç birkaç yıllık zaman zarfı içerisinde Türkiye ile Azerbaycan arasında ve daha sonra da diğer Türkî cumhuriyetlerle siyasi, askeri, ticari teması canlandıracaktır. Dolayısıyla önümüzdeki birkaç sene bu anlaşma metninin kimin için ne kadar kazançlı ve kimin için ne kadar riskli olduğunu gösterecektir.
İran da sürecin kaybeden taraflarından biridir!
Diğer yandan İran’ın bu anlaşmayla ilgili olarak rahatsızlığını çok net bir şekilde ifade etmiş olması da esasen kaybeden taraflardan birinin de Fransa gibi İran olduğunu tescillemiştir. Bu çok önemli çünkü İran bölgede Rusya’nın lejyonu gibi hareket etmiş, Türkiye ve İslam dünyasını bloke etme noktasında özel bir misyon üstlenmiştir. En azından Azerbaycan-Karabağ meselesi üzerinden İran’ın izlemiş olduğu bu misyon çok ciddi bir darbe almıştır. Dolayısıyla süreci değerlendirirken bu hususun da mutlaka altını çizmek gerekmektedir.
“Sahada kazanılan başarı masada Rusya’ya kaptırıldı” demek son derece pesimist bir yaklaşımdır
Birilerinin öne çıkardığı “Sahada kazanılan başarı masada Rusya’ya kaptırıldı” yaklaşımını doğru bulmuyorum. Bunun son derece karamsar, pesimist bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Anlaşma metnini değerlendirirken şerhler düşmek, birtakım sorular sormak makuldür ama bunu hepten bir kayıp olarak görmek kesinlikle son derece indirgemeci, pesimist bir yaklaşımdır. En azından Kelbecer, Ağdam ve Laçin gibi bir kaç bölgenin savaşsız bir şekilde Azerbaycan tarafından kurtarılması başlı başına bir kazanım olup Azerbaycan’a moral üstünlüğü sağlamaktadır. Ayrıca kısacık zaman zarfı içerisinde Ermenistan’a vurulan askeri ve iktisadi darbenin çapı ortada. Ermenistan’ın aldığı bu darbelerden ötürü uzunca bir süre toparlanması mümkün olmayacaktır. Bu süreç bir süre sonra hem Ermenistan’da hem de Ermenistan-Rusya ilişkilerinde çok ciddi kırılmaları getirecektir. Yorumda aceleci ve indirgemeci olmamak, sabırlı olmak ve uzun soluklu bakmak önemlidir.