HAKSÖZ HABER
20 Ocak 1990 tarihinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye giren SSCB ordusu şehirde etnik soykırıma başladı. Bakü’de yaşayan Ermenilere dönük saldırıları bahane eden Sovyetler Azerbaycan’ın başkentini tabiri caizse bir kere daha işgal etti.
1990 yılının başlarında Bakü’de Ermeni sakinlerini hedef alan saldırılar başladı. Ermenilerin SSCB tarafından sağlanan imtiyazlarından rahatsız olan kesimler tarafından düzenlenen saldırılarda açıklanan rakamlara göre karşılıklı 48 veya 66 kişi yaşamını yitirdi. Milliyetçi şiddet coğrafyamızı yine kana bularken emperyalistlere de malzeme sundu.
Bu yaşanan gerginlik SSCB için biçilmez kaftan anlamına geliyordu. SSCB ordusu olayları yatıştırma bahanesini kullanarak Bakü’ye saldırdı. Asıl amaç ise SSCB’den ayrılarak bağımsız devlet kurmak isteyen azınlıklara göz dağı vermekti. Bu sebeple sert bir tepki verilmeliydi. Sovyet ordusu hızla kontrolü ele geçirdiği şehirde 148 kişiyi öldürdü. Kara Ocak (20 Yanvar) denilen bu katliam Azerilerin tepkisini artırırken süreç SSCB’nin dağılmasını hızlandırdı.
Azerbaycan’ın yönetici eliti ise olaya biraz farklı bir yerden yaklaşıyor. En son Karabağ Savaşı’na dair imzalanan ateşkes mutabakatında gördüğümüze benzer bir durum söz konusu. Rusya’nın Ermenistan’ın işgaline açık desteğini göz ardı eden Azerbaycan şimdi Rusya Büyükelçisi Polad Bülbüloğlu’nun ifadeleriyle “Muasır Azerbaycan bu korkunç (Kara Ocak) günü asla demokratik Rusya ile ilişkilendirmiyor" açıklamasını yaptı.
Rusya’ya karşı bu kadar iyi niyetin ağır bir bedeli olacağı ise aşikar. Devletler arası ilişkilerde her daim gizli bir ajandası olan Rusya, ittifak ilişkisi kurulması mümkün olmayan bir ülke olduğunu Suriye’deki tutumu ile gösterdi. Anlaşma masasına oturan taraflar arasında garantör konumundayken sırf taraflara mesaj vermek için şehirleri bombalamaya devam eden bir ülkeye nasıl güvenebilirsiniz?