Televizyonda bir diziye denk geldim.
Evin hanımı, kendi konuşma stili ile komşu bayana şöyle diyordu: “Ayyy Sevaaal! Biz ni kadaan mikemmel bir aileyiz. Biz ni kadaan çağdaş bir aileyiz.”
Dizinin kahramanı, çağdaşlığa, mükemmelliğe hevesli, ama her hareketi ile, her konuşması ile, her kullandığı kelimedeki hatalarla, hedefe varmak için kat edeceği daha çoook mesafe olduğunu bas bas bağıran bir hanım..
KemalKılıçdaroğlu’nun son söylemlerini duydukça, artık benim hayalimde hemen, dizideki o bayan canlanıyor..
Kemal Kılıçdaroğlu, “Sadece 12 Eylül’den değil.. 28 Şubat’tan da hesap sorulmalı” mı dedi?..
Hemen, dizinin kahramanı hayalimde canlanıyor: “Ayyy Kemaall. Sin ni kadaan mikemmel bir dimokratsın?”
Gerçekten de, Kemal Kılıçdaroğlu, meğerse 28 Şubat’a karşı imiş de, bizim haberimiz yokmuş!
Bu karşıtlığını, nerede, ne zaman, nasıl dile getirmiş ise?..
Sanki Genel Başkan olunca, kafasına bir tuğla düştü.. Aklı başına geldi!
Kemal Bey’deki söylem değişikliği, bir değil, iki değil..
27 Nisan muhtırasına da karşı çıkıyor Kemal Bey: “27Nisan muhtırasını yazan Genelkurmay Başkanı yargılanmalıdır. Suç duyurusunda bulunacağız!”
Tabii benim hemen hayalimde, yine dizinin başrol oyuncusunun kendisine özgü konuşma stili ile şu cümlesi canlanıyor: “Ayyy Kemaaal! Sin ne kadaan dimokrasi sevdalısıymışsın..”
Gerçekten de; Kemal Bey demokrasi sevdalısı mı, yoksa “demokrat söylem”de bir hazine keşfetti de, seçime kadar böyle bir tarz yürütüp, sonra eski usûl yoluna devam mı edecek, bunu zaman gösterecek.. Ama, bizim bildiğimiz, Kemal Bey’in tek bir açıklaması olmadı 27 Nisan’da, muhtıraya karşı!..
Hatta Genel Başkanı Deniz Baykal, şöyle diyordu, muhtıradan üç gün sonra yaptığı basın toplantısında: “Durum çok açık. Bugün gelinen noktada Türkiye artık devlet kurumlarının uyarı yapma ihtiyacı duyduğu noktaya gelmiştir. Herkes tepkisini ortaya koymaktadır!”
Evet, Genel Başkanları “muhtıra”yı böyle kutsuyor, destekliyor; Kemal Bey de, afiyetle o partideki görevine devam ediyordu..
Şimdi, “muhtıra”yı, “devlet kurumlarının uyarısı” olarak gören Genel Başkan’dan, “muhtıra”yı, “suç” olarak tavsif eden Genel Başkan’a geldik..
Ne diyelim, hayırlı olsun..
Hayırlı olsun da, Kemal Bey’de şok edici açıklamalar da bitmiyor.. Devam ediyor Kemal Bey açıklamalarına: “Türban konusunu da biz çözeriz. Bu konu, bizim iktidarımızda çözülecek..”
Şartlanmışım bir defa.. Hemen şu replik canlanıyor hayalimde: “Ayyy Kemaaal.. Sin ni kadaan özgürlükçü bir CHP’liymişsin?”
Gerçekten de, bırakın 28 Şubat sürecini, 22 Temmuz seçimlerinden sonra dahi, 411 milletvekilinin kabul ettiği Anayasa değişikliğinin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne giden kimdi?
CHP’li milletvekillerideğil miydi?
Onların içinde, hatta başında, Kemal Kılıçdaroğlu yok muydu?
Vardı.. Vardı da... Dizideki kahramanımız gibi, o da “çok mikemmel” bir “demokrat” olmak istiyor.
İstemekle olunuyorsa!
Haa, Kemal Bey evvelki çizgisinden dönmüş olamaz mı?
Olabilir. Ama o yasakçı çizgiden dönenin de, sadece böyle süslü laflarla konuları kapatmaması, bir de icraat göstermesi gerekir. Anayasa Mahkemesi’ne gidip, ne kadar dilekçesi varsa, hepsini geri çekmesi gerekir: “TBMM’nin çıkardığı kanunları, ben size getirip, halkın temsilcileri üzerinde yargının vesayetinin sürmesine izin veremem. Ben artık, demokrasiye inanan, halkın egemenliğine inanan bir genel başkanım” demesi gerekir..
Kemal Bey, sadece bizi değil, kendi partisindeki milletvekillerini bile şaşırtan açıklamalarını sürdürüyor: “İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesi kaldırılmalıdır!”
Dizideki kahramanımız hemen sahneye çıkıyor: “Ayyy Kemaaal! Sin ni kadaan, darbe karşıtı, dimokrasi kahramanıymışsın? Sin ni kadaan halkçıymışsın?”
Dedik ya.. Kendi milletvekillerini de şaşırtıyor Kemal Bey..
“35. Madde kaldırılsın” dedi.. Partililer değişiklik teklifini hazırlayıp açıkladılar..
Evvelkinden çok daha net “darbe gerekçesi” olacak bir madde hazırlamışlar!
Değişsin o madde, anında darbe yapılır.. “Darbe istemiyorsanız, niye o maddeyi böyle yazdınız ki? Kaldırsaydınız, olur biterdi!” diye.
Ancak dikkatimizi çeken bir yönü daha var Kemal Bey’in.
Pratikte faydası olacak noktalarda yine ketumluğunu sürdürüyor. Örnek mi?
102 Balyoz sanığı hakkındaki yakalama kararı ile ilgili tek kelime etmemesi!
Biz de diyemiyoruz tabii, dizi kahramanının tarzıyla: “Ayyy Kemaaal.. Sin ni kadaan sivil yönetim taraftarı bir başkanmışsın öyle..”
VAKİT