Ayşe Özdoğan hadisesinde kamuoyunu yanıltan kim?

​​​​​​​Kanser hastası Ayşe Özdoğan’ın durumu hakkında Antalya başsavcılığı Medya İletişim Bürosu tarafından bugün yapılan açıklama yaşanan ağır mağduriyeti örtme çabasını yansıtıyor!  

HAKSÖZ HABER

FETÖ mensubu olmak suçlamasıyla yargılandığı Antalya Ağır Ceza Mahkemesince 9 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan ve kanser hastası olduğu için cezasının ertelenmesi talebinde bulunan Ayşe Özdoğan hadisesi bugün Antalya Başsavcılığı Medya İletişim Bürosu'ndan yapılan bir açıklamayla yeniden gündem oldu.

Aslında günlerdir, haftalardır susan Başsavcılığın aradan geçen uzunca bir zaman sonra ancak bugün konu hakkında bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmesi hiç de sürpriz olmadı. Başsavcılık tam da hadisenin kamuoyu vicdanında meydana getirdiği derin sarsıntıdan rahatsız oldukları anlaşılan trol ve troliçelerin daha fazla dayanamayıp kendi zaviyelerinden konuyu gündemleştirme çabalarından sonra devreye girmişti. Başsavcılık Medya İletişim Bürosu'nca yapılan açıklamada Ayşe Özdoğan’ın yaşadığı mağduriyetin gayet sıradan, rutin bir süreç gibi aktarıldığı görülmekte.

Açıklamada özetle Ayşe Özdoğan’ın tutuklanmasından hemen sonra sevk edildiği Antalya Devlet Hastanesi raporu gereği tahliye edildiği; bilahare cezasının kesinleşmesinden sonra ise infaz hükümleri uyarınca Antalya Devlet Hastanesine sevk edildiği buradan çıkan “cezaevinde kalamaz” raporu uyarınca infaz işleminin ertelendiği; prosedür gereği durumunun değerlendirilmesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu'na sevk edildiği ama kendisinin buraya gelmesinin mümkün olmadığını beyan etmesi üzerine bulunduğu mahalde tetkiklerinin yapılıp ilgili evrakın İstanbul’a gönderilmesinin istendiği, buna göre bir karar verileceği belirtilmiş, tedavi sürecine yönelik herhangi bir aksaklığın, engellemenin söz konusu olmadığı belirtilmekte.

Antalya Başsavcılığınca yapılan ya da yaptırılan bu açıklama üzerine malum çevreler hemen devreye girip karalama ve çarpıtma kampanyasına giriştiler. Adalet ve merhamet kavramlarından nefret ettikleri tescilli bu çevreler “bakın işte her şey normal prosedüre göre yapılıyormuş, zaten bu kadının cezaevine atılması diye bir durum yokmuş, bulunduğu ilden alınacak raporlar istenmiş, durumuna bakılacakmış” türünden sözler dillendirerek ortada garip sayılacak hiçbir şeyin olmadığı havası yaratmaya çalıştılar. Daha ötesi Ayşe Özdoğan’ı ve onun daha fazla mağdur edilmeme talebini gündeme getirenlere de vicdan istismarı yapmak, Fetöcülere alet olmak vb. ithamlar yönelttiler.

Oysa bu tam bir çarpıtmaydı. Başından itibaren Ayşe Özdoğan’ın bu haldeyken hala Adli Tıp ve hastane raporlarıyla uğraştırılmasının doğru olmadığı söylenmekte ve artık bir an önce eldeki mevcut raporlarla bir karar verilip cezasının ertelenmesine hükmedilmesi talep edilmekteydi. Halen kocası hapiste bulunan, küçük çocuğuna bakamaz durumdaki bu ağır hasta haliyle Ayşe Özdoğan’ın bürokrasi koridorlarında daha fazla halsiz, mecalsiz bırakılmaması, daha yoğun bir moral çöküntüye uğratılmaması talep edilmekteydi. Denizli’de bu haldeyken kendisini İstanbul’a götürmek üzere evine polislerin gelmesinin kabul edilemez bir davranış olduğu, İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun nasıl bir karar vereceğine dair endişeleri bulunan Ayşe Özdoğan’ın yaşadığı gerilimin sona erdirilmesi için Adalet Bakanlığı'nın devreye girmesi gerektiği hatırlatılmaktaydı.

Bu hadiseyle ilgili olarak bahsi geçen vicdansız dalkavuk takımının hedef aldığı isimlerden biri olan Adem Özköse’nin kendisi ile yaptığı röportajda da zaten Ayşe Özdoğan kendisinden yeni raporlar, tetkikler istenmesinden ötürü mağdur olduğunu, eldeki verilerle bir an önce bir karar verilmesini talep ettiğini açıkça ifade etmekteydi.

Ayşe Özdoğan HaksözHaber’de de yayınladığımız bu röportajda mutlaka cezaevine gireceğine dair bir şey ifade etmemiş, ama bu tür bir riskle karşı karşıya olduğunu hatırlatarak, bu durumun kendisini çok olumsuz etkilediğini ve infazının ertelenmesi için acilen karar verilmesini talep etmişti.

Evet ne yazık ki geldiğimiz yer itibariyle bir annenin, bir ev hanımının mevhum bir ithamla 10 yıla yakın bir hapis cezası alması artık vakayı adiyeden kabul edilmekte. Kimse düne kadar eşi, dostu, akrabası, komşusu konumundaki bu insanların bir gecede canavara dönüştürülmesinin garipliğini sorgulamamakta. Tüm bunlar artık maalesef sıradan ve rutin işler sayılıyor. Ama bununla da yetinilmiyor, ileri derecede kanser hastası bir hanımın yaşadığı ağır travmanın acısını bir nebze hissedenler, hissetmeye çalışanlar aleyhine dahi nefret ve karalama kampanyası yürütülüyor.

Hukuk Haberleri

Gazze eylemlerine hakaret eden Fatih Altaylı hapis cezası aldı
Sinan Ateş cinayeti davasında gerekçeli karar açıklandı
Mülakat sistemi yeni mağdurlar üretmeye devam ediyor: Yazılıda rekor kırdı, mülakatta yok sayıldı!
Bu ne acele! Suriyeli muhacirlere aile hekimliği uygulaması sonlandırılıyor
Cumaya giden işçisini ekmeğinden eden işveren müstehakını buldu