AYM’nin İfade Özgürlüğü Hükümleri ve Tahliye Süreçleri

Anayasa Mahkemesi’nin Sırrı Süreyya Önder hakkındaki ifade özgürlüğü hükmünü yorumlayan Akif Beki, AYM’nin aynı davadan içeride olan Demirtaş’la ilgili aynı karara varabileceği üzerinde duruyor.

KARAR/ Akif Beki

Ne tahliyeler göreceğiz daha

Sırrı Süreyya Önder, Kandıra Cezaevi'ne teslim olduğu gün ne yazdığıma tekrar baktım. Ertesi gün çıkan 7 Aralık 2018 tarihli yazımın başlığı şuydu: "Ne terör propagandaları gördük oysa"...

Dün Anayasa Mahkemesi, Önder'in mahkum edilen sözlerinin terör propagandası değil ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna hükmetti.

3 yıl 6 ay hapis cezası almıştı, en erken 2021 sonlarında çıkabilecekti. Fakat ifade özgürlüğünün ihlal edildiği kararından sonra, tahliyesi beklenirken yazıyorum şimdi bunları.

Ne terör propagandaları görmüştük, çünkü...

Önder, 2013 Nevruz’unda Diyarbakır’da Öcalan’ın meşhur mektubunu okuduğu için ceza almadı.

Öcalan’ın ‘isyan'dan, ‘silahlı direniş’ten, ‘silahların susması'ndan bahsettiği, iktidar medyasının 'tarihi' bularak övdüğü mektubu seslendirmekten yargılanmadı bile.

Fakat üç gün önceki İstanbul mitinginde yaptığı konuşma, başını yaktı.

Diyarbakır nutkunu soruşturmayan yargı, Diyarbakır'a hazırlık için İstanbul'da sarf ettiği ısınma sözlerinde 'terör propagandası' buldu.

Terör propagandasını, suçun ve suçlunun övüldügü örnekleri hiç görmedik, neye benzediğini bilmezmişiz gibi...

Çözüm Süreci’nin rüzgarı serazat eserken, aşırı cesaretlendirici bir havada söylenmemiş sanki o sözler...

Öcalan’a ‘sayın’ demenin, ‘bilge lider’liğine övgü dizmenin demokratlığın ön şartı sayıldığı günler değilmiş...Hakkında 'terör örgütü elebaşısı, bebek katili’ sıfatlarını kullananlara iyi gözle bakılıyormuş, anaların ağlamasını istemekle suçlanmıyorlarmış adeta...

Hala tam hatırlayamadıysanız, şu canlandırır belki hafızanızı: Hani Kandil’deki terör şeflerinin basın toplantısının, Anadolu Ajansı dahil bir medya ordusu tarafından yerinde izlenip Türkiye’ye canlı yayın heyecanıyla yansıtıldığı günler vardı ya, işte ta o günlerde konuşulmamış güya...

Demirtaş’la Önder’i hapse attıran konuşmaları, imkan olsa da o günlere dönüp Sabah, Yeni Şafak ve Star'dan tekrar dinleseydiniz.  Ne alkışlıyorlardı, nasıl sığdıramıyorlardı yere göğe. Fikir versin diye nümunelik birer kupürlerini bırakıyorum bu yazıya da.

Ama Demirtaş'la Önder'in sözlerine terör propagandası diyen yargı, alkışçılarına terörü niye övdüklerini sorma gereği bile duymadı.

Zaten aynı alkışçılar da dönmüş mahkemenin neden isabetli karar verdiğini, Önder'le Demirtaş'ın nasıl azılı birer terör propagandacısı olduğunu anlatıyordu millete.

Çözüm Süreci, ortaklarını yiyordu yani...

Devlet ve hükümetle danışıklı çalışarak Kandil'le İmralı arasında mekik dokuyan, müzakerelerde postacılık hizmeti dahi veren, mektup getirip götürenler okka altına itiliyordu.

2015’te Dolmabahçe’de mutabakat fotoğrafı bile çektirdiklerine bakılmadı; çöken sürecin, devrilen masanın altında ilk önce 'aracı'lar bırakıldı.

Resmen teşvik edilip desteklenerek oynadıkları rolün hesabı soruldu. Hem de üzerinden 5 yıl geçtikten sonra...

2013’te, o konuşmalarda hiçbir suç unsuru görmeyen bağımsız yargıyı ne tetiklediyse...Polisin birden hatırlayıp sümen altından çıkardığı unutulmuş miting zabıtlarına, 2018'de paldır küldür cezalar kesildi.

Önder'in hapse girmesi, 'ne terör propagandaları gördük' dedirtmişti bana. AYM'nin 'pardon, başkasıyla karıştırmışlar' biletiyle çıkacak olması da 'ne tahliyeler göreceğiz daha' dedirtiyor.

Aynı davadan ceza alan Demirtaş, sırada mesela.

5 yıl sonra Gezi'den tutuklanan Osman Kavala, hakeza yanlışlığın düzeltileceği bir eşref saati beklemez mi!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!