Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, Soma'daki maden kazasını protesto etmek üzere 14 Mayıs 2014'te başkentte yapılmak istenen gösteriye polis müdahalede bulundu.
Bir gün sonra ise 10 kişi, Ankara Dayanışması olarak adlandırılan platformun aldığı karar üzerine maden kazası ve polis müdahalesini protesto etmek amacıyla Güvenpark'ta toplandı. Kolluk güçleri tarafından gruba müdahale edildi.
Grupta yer alan bir kişi, kendisine polisler tarafından kasten yaralama, görevi kötüye kullanma ve zor kullanma yetkisinin sınırının aşılması suçlarından soruşturma başlatılması talebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu.
Savcılık, eylemin kanuna aykırı olduğunu, polisin görevini yaparken zor kullanma yetkisinin bulunduğunu, somut olayda polisin bu yetkisini en basit haliyle kullandığını ve zor kullanma sınırının aşılmadığını belirterek, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Bu karara karşı yapılan itiraz ise Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğince reddedildi. Bunun üzerine söz konusu kişi, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
4 BİN LİRA TAZMİNAT
Başvurucu, basın açıklaması için toplanan kişilerin etrafının, anons yapıldığı anda ve dağılmalarına olanak verilmeyecek şekilde polis tarafından sarıldığını ileri sürdü.
Başvurucunun, kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasını açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulan Anayasa Mahkemesi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Yüksek Mahkeme, ihlal nedeniyle başvurucuya 4 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
KARARDA NE DENİLDİ?
Kararda, başvurucu ve arkadaşlarının maden kazasını barışçıl şekilde protesto etmeleri ve basın açıklaması yapmalarının kolluk güçlerince engellendiğinin belirlendiği bildirildi.
Göstericilerin şiddet eylemlerine karışmadıkları durumlarda kamu makamlarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzeleme hakkına belirli bir ölçüye kadar müsamaha göstermesi gerektiğine dikkat çekilen karada, şu tespitlerde bulunuldu:
"Somut olayda polis dağılmaları için göstericilere uyarıda bulunmuş ve neredeyse eş zamanlı olarak müdahalede bulunmuştur. Gerçekten de toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahalenin gerekli olduğu durumlarda göstericilerin ihtar edilmesi Yargıtay içtihatları uyarınca zorunludur. Bununla birlikte toplananlara müdahale etmeden önce yapılması gereken bu ihtarın uygun vasıtalarla, örneğin megafonla yapılması ve ihtardan sonra makul bir süre verilmesi gerekir. Somut olayda ise göstericilere yapılan ihtara ilişkin anonsla birlikte müdahalenin de başladığı görülmektedir. Bu nedenle somut olayda usulüne uygun bir ihtardan da bahsedilemez. Başvuruda müdahalenin toplumsal bir ihtiyaç baskısına karşılık gelmediği ve dolayısıyla kamu düzeni meşru amacının sağlanmasında demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır."