Ağır hastalığı nedeniyle ‘cezaevinde kalamaz' raporuna rağmen Kandıra 1 No'lu F Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan eski HDP milletvekili Aysel Tuğluk'un Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuru karara bağlandı.
8 Ekim 2010 tarihinde Nusaybin’de Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından düzenlenen açık hava toplantısına katıldığı için Aysel Tuğluk hakkında kamu davası açılmıştı.
Kasım 2018 tarihinde kovuşturmanın ertelenmesine ve başvurucunun üç yıl denetim altına alınmasına karar verildi. Tuğluk'un, Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz reddedildi. Tuğluk bunun üzerine konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
BERAAT YERİNE ERTELEME
Yüksek Mahkemenin karar metninde Aysel Tuğluk’un başvurusunda öne sürdüğü iddiaları şöyle özetlendi:
"Başvurucu; milletvekili olduğu ve siyasi faaliyetler kapsamında toplantıya katıldığı hâlde Mahkemece beraat yerine kovuşturmanın ertelenmesi kararı verildiğini, toplantıda konuşma yapmadığını ve hukuka aykırı eylemi olmadığını belirterek ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Ayrıca başvurucu; başvuruya konu olaydan beş yıl sonra soruşturmaya başlandığını, yargılama aşamasında müdafi yardımından yararlandırılmadığını, tanıkları sorgulama ve dosyadaki belgelere erişim hakkı tanınmadığını iddia ederek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir.
Başvurucu, mahkeme kararının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla da uyumlu olmadığını belirterek başvuru formunda ilgili kararlara atıf yapmıştır."
“KATILMA DIŞINDA AYKIRI EYLEMİ AÇIKLANMADI”
Anayasa Mahkemesi şu tespit ve değerlendirmelerde bulundu:
"Söz konusu toplantıya katılması nedeniyle başvurucu hakkında kamu davası açılmış ve yargılama sonrasında kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilerek başvurucu denetim altına alınmıştır.
İddianamede, başvurucunun toplantıya katılma faaliyeti dışında bu hakka yönelik ödev ve sorumluluğuna aykırı olarak gerçekleştirdiği eylemleri açıklanmamıştır. Başvurucunun başvuruya konu toplantıyı organize edenler ya da yönetenler arasında yer aldığı yönünde bir tespite rastlanmamıştır.
Somut olayda Mahkeme, başvurucunun cezalandırılabilir kusurlu hareketlerinin neler olduğunu göstermeden salt 6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmiş olması nedeniyle kovuşturmanın ertelenmesi kararı vermiştir. Bu nedenle mahkeme gerekçesinin müdahale için ilgili ve yeterli olduğu söylenemez.
Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile başvurucunun aynı maddenin birinci fıkrası kapsamındaki hakları arasında adil bir denge sağlanamamıştır. Kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilerek başvurucunun üç yıl denetimli serbestlik altına alınmasının Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeni meşru amacının sağlanması için gerekli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır."
HÜKÜM: MADDİ TAZMİNAT VE YENİDEN YARGILAMA
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle şu hükmü kurdu:
"Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA Selahaddin MENTEŞ’in karşıoyu ile OYÇOKLUĞUYLA,
Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Selahaddin MENTEŞ’in karşıoyu ile OYÇOKLUĞUYLA,
Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/3/2022 tarihinde karar verildi."