AYM, Anayasa Mahkemesi'nin kısaltılmış ifadesi... Anayasa Mahkemesi'ni anıp peşinden "Nasıl Kurtulur?" tarzında bir soru sormak tabii ki şaşırtıcıdır?
AYM, neden, nasıl kurtulacak? Böyle bir "Kurtulma" sorunu neden olsun ki? Oysa, bence böyle bir sorun apaçık mevcut. İsterseniz irdeleyelim: Şu anda bir kamuoyu araştırması yapılsa, "Anayasa Mahkemesi Ak Parti'yi kapatır mı?" sorusu sorulsa, yüzde kaç "Evet, kapatır" cevabı çıkar.
Hem de herhalde epeyce yüksek bir oranda değil mi? "Evet kapatır" diyenlerin siyasi yakınlıkları araştırılsa kimler bu yönde oy kullanmış olur? Hemen tüm siyasi eğilimliler değil mi? Ak Partilisi de CHP'lisi de, MHP'lisi, DTP'lisi de... Peki "Neden kapatır?" sorusu sorulsa nasıl cevaplar verilir?
Muhtemelen CHP yanlıları "Bunu hak etti AKP" der, tüm diğerleri ise muhtemelen "Anayasa Mahkemesi'nin üye dağılımı"na işaret eder. Evet, işte böyle bir sorun var. Toplumun büyük çoğunluğu, Ak Parti'ye karşı açılan kapatılma davasının "Sandıkta alt edilemeyen bir siyasi hareketi yargıda boğma" niyeti taşıdığını, Anayasa Mahkemesinin üye yapısının da böyle bir sonucu almaya müsait olduğunu düşünüyor.
Bu sebeple, daha önce de yazdım, şu anda Anayasa Mahkemesi'nden çıkacak bir kapatma kararı, kesinlikle "Yargının objektif ve tarafsız kararı" olmak yerine, "üye dağılımının ürünü" olarak yorumlanacaktır. "Bu üye dağılımından başka sonuç çıkabilir miydi ki?" gibi bir tepki çok olağan bir toplumsal tepki olacaktır.
Hatta tam aksine, "kapatmaya hayır" yönündeki bir karar, üye dağılımının bir etkisi olmadığının göstergesi olarak algılanacaktır. Yani öyle bir durum ortaya çıkmıştır ki, Anayasa Mahkemesi'nin Ak Parti'nin kapatılmasının önünü kesen her tavrı, mesela daha peşinen, bu davanın reddi, bir tür objektiflik - tarafsızlık belgesi gibi görülecektir.
Bu noktaya gelinmiştir ve ben AYM'nin işte bu kıskaçtan kurtarılmasından söz ediyorum. Bunun bir yolu, az önce de ifade ettiğim gibi, Anayasa Mahkemesi'nin bizzat kendi kendisini böyle bir "üye dağılımı" ipoteğinden kurtarmasıdır. Bunun için, davayı görüşmeyi peşinen reddetmesi yeter. Aslında iddianamenin yapısı, böyle bir karar için fazlasıyla müsaittir. Cumhurbaşkanını siyasi yasaklılar listesine koyan bir iddianame, tek kelime ile skandaldır ve Türkiye'nin tüm yönetim yapısını allak bullak etmeye yöneliktir. Yani Anayasa Mahkemesi'nden, kendi üyelerini tayin eden ve ancak "Vatana ihanet" suçlaması ile yargılanması öngörülen bir makamı yargılaması ve mahkum etmesi istenmektedir.
Yargılamanın tüm safahatında bu ihtimal hep açık olacaktır. AYM bunu yapacak mıdır? Ayrıca, iddianamenin Ak Parti'ye yönelik suç isnadları da, "Laikliğe karşı eylemlerin odağı olmak" iddiasının içini dolduracak nitelik arz etmiyor. İddianameye bakan herkes, yeminli muhalif değilse, bunu görüyor ve ifade ediyor.
AYM, davanın reddi ile, artık "Yargı darbesi" diye anılmaya başlayan ve muhtemelen Türkiye'nin siyasi tarihine böyle geçecek olan bir süreci durdurabilir. Bu, Yüksek Mahkeme'nin, zaman zaman darbecilere destek sağladığı gibi iddialara bir cevap olur. Bu olmazsa... Yani Anayasa Mahkemesi davayı görüşmeye başlar ve Türkiye, tüm bu dava süresince, AYM'ye kuşku ile bakmaya devam ederse, bence bu önemli kurumu toplum nezdinde yıpranmaktan "korumak" için Yasama organı harekete geçmelidir. Bu durumda, parti kapatmayı zorlaştıracak bir Anayasa değişikliği hayati hale gelecektir.
O Anayasa değişikliği, sadece Ak Parti'nin veya partilerin kapatılmasını zorlaştırmayacak, Anayasa Mahkemesi'ni hem Ak Parti olayında hem de bundan sonraki parti kapatma kararlarında "siyasi tavır sergileyen" bir kurum olmaktan kurtaracaktır. Şu anda, bir kesim, böyle bir anayasa değişikliğine kesin cephe almaktadır. O kesimin, Anayasa Mahkemesi'ni rakiplerine yönelik bir "siyaseten katl" mekanizması haline getirmek istediğini görmek zor değil. "Görülmekte olan bir dava varken, Anayasa değişikliği olmaz" gibi, Anayasa'nın 138'inci maddesini saptırma niteliğinde, temelsiz bir iddiadan yola çıkarak bunu yapmak, ancak kamuoyunu aptal yerine koymak anlamına gelmektedir.
Bugüne kadar mahkemelerde davalar devam ederken, görüşülüp değiştirilen ve yargılananların yararlandığı yüzlerce yasa - anayasa maddesi söz konusudur. Birileri çıngar çıkarma tehdidi ile, Yasama organını görev yapamaz hale getirmeye çalışmaktadır. Oysa gelinen noktada Anayasa Mahkemesi'ne Ak Parti'nin ipini çektirmek, Anayasa Mahkemesi'ni derinden yaralayacağı gibi, Türkiye'yi de içinden çıkılmaz bir kaosa sürükleyecektir. Söylemek istediğim şu; Ak Parti karşıtlığı tüm kurumları hoyratça kullanma ve ülke çıkarlarını bile gözden çıkarma sonucunu doğurmasın.
Bugün gazetesi